Dünyayı değil ahireti baki kılabilmek için ALLAH adına cihad eden mücahitlere diyeceğim odur ki, değil bir canları, bin canları dahi olsa feda etmekten asla kaçınmasınlar; şehadet gibi eşsiz bir ameli kendilerine lütfeden rableri ALLAH’a kurban etmekten geri durmasınlar. Çünkü fani olan dünya için şeytani vesveselere ve argümanlara kanmasınlar ki, sonsuz kalacakları ahiretleri heba olmasın.
ALLAH hükümlerinin ya da İslam’ın hâkim olmadığı bir düzen için barış; uzlaşma; refah; sağlık; huzur; güven; zenginlik; kalkınmışlık ve keyfiyet tamamen şeytani bir aldatmaca olup, haksızlık ve adaletsizliğe karşı kötülüğü üstün getirmekten başka bir şey değildir.
ALLAH’a adanmamış bir Müslümanlık olabilir mi ki, ahiret hayatı değil dünya düşünülerek Kur’an dışı güçlere boyun eğilebilinsin; gerekçesi de barış olabilsin? Oysa Müslüman için barış, İslam esaslarına göre yapılan bir ateşkes ve uzlaşmadır.
Öyleyse özellikle Suriye ve Filistin’deki Müslümanlar, neden haçlı-siyonist barbar güçlerin dayattıkları barışa razı olup, ALLAH’ı düşman edinsinler? Nasıl olsa sonunda öleceklerine göre ahireti dünya için satmanın faydası nedir?
Cinsel tatmin sırasındaki birkaç dakikalık zevk ne ise, dünyadan elde edilecek faydada odur! Peki, ya sonrası? Ki, o tatmin akabinde kapılan ölümcül hastalıklar, baskınlar, rezaletler, gayrimeşru hamilelikler, intiharlar, cinayetler ve bin bir türlü trajediler…
Neden ALLAH’ın yaşamı değil uğruna ölen şehitleri müjdelediğini hiç düşündünüz mü? Dolayısıyla hiçbir Müslüman, nefsi üstün kılan bir barışa asla yanaşmaz; yanaşamaz ve galibiyeti rabbine teslim edene dek savaşır ama dünyadaki geçici dirilik için değil ahiretteki ebedi dirilik için!
Bu sebeple bir Müslüman’ın savaştan, tehlikeden, ölmekten ya da öldürülmekten kaygı duyabilmesi mümkün olmadığından İslam dışı bir barışı, huzur ve güven safsatasını kabul etmez; sırtını beşeri güçlere dayamış Müslüman kimlikli taşeronların kuruntularına ve çıkarlarına itibar etmez.
Müslüman için ya olmak ya da şehit olmak tartışmasız bir şeref olduğundan ALLAH’ın hükümlerine yüz çeviremez; Resul’ünün yolundan ayrılmayarak, oyun, eğlence ve övünme odağı olan dünyaya meyletmez.
Zafer ve barış odur ki, küfre karşı savaştır! Diğer bir ifadeyle İslam’a düşman abd, rusya, israil, iran, esed ve bilumum Kur’an düzeni karşıtlardır. Müslüman için “Ah” ya da “Oh” yoktur; sadece “ALLAH” vardır. Batıl odaklı bir barış ancak nefse hükmettiğinden İslam’daki karşılığı cihaddır; savaştır!
Hele Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın elebaşı zalim Rusya Devlet Başkanı
Putin ile Soçi'de gerçekleştirdiği zirveden çıkan sonucun şeytan Esed’i nasıl
memnun bıraktığı malumdur. Esed lehine İdlib’te silahsız bölge kurulma
anlaşması ve Esed’e karşı savaşan mücahitlerin etkisiz kılınmak istenmesi adaletsiz
bir mağlubiyeti kabul etmektir. Hani Cumhurbaşkanı Erdoğan zalim Esed’e
karşıydı?
Zaten Müslümanların zulme karşı canlarını vererek yaptıkları
mücadeleler ve çektikleri binbir meşakkat barış adına kesintiye uğratılmış ve
eskisinden daha beter hale sokularak haçlı-siyonist barbarlara cesaret ve
galebe çaldırılmıştır.
Ancak dünya menfaati adına mücadele veren muhalifler dışındaki
mücahitler, asla barış oyununa gelmeyecek ve şehit olana dek savaştan
vazgeçmeyeceklerdir. Aksi takdirde neden Esed, Rusya, Abd, İran ve
müttefiklerine karşı savaşarak binlerce şehit, milyonlarca muhacir, yaralı, dul
ve yetim kalınmasına sebep olunmuş olsun ki!
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hala akıl erdiremiyor musunuz? “ Enam 32
“Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!” Ankebut 64
“Artık Rabbinin hükmüne sabret; onlardan hiçbir günahkâra yahut hiçbir nanköre boyun eğme.” İnsan 24
“Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.” Enfal 39
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder