İnsan
şeytanlarının hüküm sürdüğü öyle bir düzende yaşıyoruz ki, cini şeytanlarla baş
etmekten daha zordur.
Her ne kadar insan şeytanları cin şeytanlarının
yardımcıları ise de, unutulmamalıdır ki, cin şeytanlarını Allah’a ortak
koşturmaya çalışan insan şeytanlarıydı.
ABD’nin
BM İnsan Hakları Komisyonu’ndan ayrılma nedeni İsrail’miş.
Konseyin ismine layık olmadığını belirten
ABD, her ne kadar konsey içerisinde bulunan Rusya, Çin, Küba ve Venezuela gibi
ülkelerin insan hakları ihlallerinde bulunduğunu öne sürse de, asıl nedenin
konseyin İsrail'e karşı ön yargısının bulunduğunu belirterek, zalim İsrail’e
arka çıkmada sınır tanımamaktadır.
BM insan hakları konseyin kronik bir İsrail
ön yargısı olduğu bahisle Müslümanlara karşı uyguladığı zulme sessiz kalınarak
eleştiri ve yaptırım getirilmemesini isteyen ABD, İsrail terörünün konseyce
hazmedilmesi ardından tekrar katılabileceğini kaydedebilmiştir.
İnsan haklarını tamamen İslam karşıtı İsrail
terörüyle özdeşleştiren ABD, ancak konseydeki İsrail lehine oluşacak yenilik
sonrası yeterliliğe kavuşulabileceğini açıkladı.
Amacı haçlı-siyonist birlikteliğiyle Kur’an
Müslümanlarını yeryüzünden silmek olan ABD, demokrasi manipülasyonuyla hedefine
kısmen ulaşmış olsa da, taşeronu İsrail’i kayırıcı öyle bir barbarlık içindedir
ki, cihad ehlinin canlarını Allah’a adamış olmalarından düşüncelerine tumturaklı
varamamaktadır.
İnsan
haklarını ihlal eden ABD ve kayırdığı işbirlikçisi İsrail midir; yoksa
Müslümanlar mıdır?
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun ifade ettiği
gibi konseyin insan hakları ihlallerini savunma noktasında "yetersiz"
olduğunu ileri sürmesi, Müslüman toplumların uğradıkları işgal ve zulümlerle
ortadadır. Ancak Pompeo, Müslümanların insan statüsünde tutulmasından fevkalade
rahatsızlık duymakta; bu sebeple BM insan hakları konseyini ‘ikiyüzlü’ olmakla
itham etmektedir. Dolayısıyla İsrail terörüne arka çıkılmamasından şer
gördükleri Müslümanların haklanmamalarına öfke kusmaktadır.
Oysa insanı yaratan BM değil ki, insan
haklarını gözetici bir koruma kudreti bulunabilsin. Zaten Allah’a iman etmiş
bir Müslüman ülkenin haçlı-siyonist güdümündeki BM insan hakları konseyine
üyeliği tamamen bir şirktir. Allah yarattığı insan ile ilgili haklarını
kapsayan kanunlar indirmemiş de, BM mi havale etmiş? BM, Allah’ın bir resulü
yani elçisi olmadığına ve yeryüzü yönetimini de BM bırakıp gökyüzüne
yerleşmediğine göre; BM kimdir?
Türkiye’nin gözlemci devlet statüsünde yer
aldığı BM insan hakları konseyindeki ilkesi Kur’an değil, Kur’an’ı reddeden
haçlı-siyonist odaklı seküler-laik ilkelerdir. Bu sebeple BM, dolaylıda olsa rab olarak kabul
edilmiş olmalı ki, tamamen nefsi olan insan hakları konseyinde yer
alabilmektedir.
Aslında BM insan hakları konseyinden
çekilmesi gereken Trump değil, Erdoğan olmalıydı. Her halükarda vahye hasım BM
insan hakları konseyinin amacı görmezlikten gelinemez. Gerekçesi her ne olursa
olsun hiçbir Müslüman, iman ettiği Allah’ın insan haklarıyla ilgili hükmettiği
kuralları yok sayarcasına nefsi arzulara uyamaz; kabul edemez.
“Siz, Allah'ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri
O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl
korkarım! Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki guruptan hangisi güvende olmaya daha layıktır?» “ Enam 81
“İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra-
gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet
eder.” Bakara 159
“Bu (Kur'an), bütün insanlığa bir açıklamadır; takva sahipleri için
de bir hidayet ve bir öğüttür.” Al-i İmran 138
“O (Allah), Kitap'ta size şöyle
indirmiştir ki: Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini
yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze
dalıncaya kadar kafirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi
olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kafirleri cehennemde bir araya
getirecektir.” Nisa 140