Ama cesaretleri yoktur!
Fani dünya için
haçlı-siyonist’lerin odalığına razı olmuş öyle fahişelerdir ki, nefsi
kazanımları adına batıllıkta sınır tanımamaktadırlar.
Her ne
kadar halklar değil devletler ise de, dizginlememelerinden
aynı paydadadırlar.
İslam
kimliği taşısalar da vahye karşı düşmanlıkları öyle sinsidir ki, tıpkı fizikken
görünmeyen şeytanın dehşetsi varlığından farksızdırlar. Şeytanında Allah’a
inandığı ve rabbi olduğuna iman ettiği baz alınırsa, Arap Birliğinin şeytanlığı
anlaşılabilecek aleniliktedir.
Irktaki
şeditlilikleri milletsel bağlılıklarını had sayfaya çıkarmış; kendilerinden
olmayanı söz ile istismar etmelerinden ümmetin küfre karşı mağlup olabilmesi
için her türlü kalleşliği ve ihaneti içselleştirebilmişlerdir.
Dini
değil ırki bir milliği gözetmeleri özde İslam çatısından çıkmalarına sebep
olmuş olsa da, sözdeki Müslüman kimliklerinden ümmet içindeki varlıklarını
sürdürebilmişlerdir. Ancak bu varlıkları fitne amaçlı olup, Müslüman toplumları
pezevenkleri olan haçlı-siyonist’lere yem etmek istemekten başka bir şey
değildir.
İslam
düşmanlarına ayak uydurabilmek için kendini yontan Arap Birliğinden Müslüman’ca
bir duruş ve direniş beklemek imkânsızdır. Onlar küfür ile iman arasında gidip
gelir, böylece inkârlarını iyice arttırarak neye dönüştüklerini dahi
kestiremezler. Vahyin buyruklarına değil Allah’a olan inanç ve imanı reddedip
nefsin üstünlüğü kabul eden batıl düşüncelerin kurallarına göre varlık sürdüren
taşeron hatta fahişesel bir kurumdur. Dolayısıyla pezevenkleri aleyhine siyaset
yapmaz ama Müslümanları onlara peşkeş çekerler.
Öyle
ki, Müslüman Türk Milleti’ne olan hasetliklerinden I. Dünya Savaşları sırasında
Osmanlı Devletini nasıl İngilizlere satarak binlerce Müslüman askerimizi
öldürdükleri ve katlettirdikleri malumdur. Maalesef bugünde aynı ihaneti işlemekten geri
durmamakta; Müslümanların ve Müslüman Türk Milletinin aleyhinde saf tutmuş haçlı-siyonistlerin
yanında yer alarak, fahişeliklerini sürdürebilmektedirler.
Arap
Birliğinin, Türkiye’nin yaptığı Zeytin Dalı Operasyonundan rahatsızlık duyarak,
haçlı-siyonist elebaşı ABD işbirliğiyle PYD/YPG’nın yerine kendi askerlerini
sınırımıza konumlandırma planları başkaca bir delile ihtiyaç bırakmamaktadır.
Ezeli
ve ebedi İslam düşmanı haçlı-siyonistlerin güçlü, hâkim ve yenilmez oldukları
zannında olan Arap Birliği, aslında Allah’ın ayetlerinde buyurduğu gibi o kadar
zayıf, korkak, sefil ve güçsüzdürler ki, fahişelikten öte hiçbir cesaretleri
olmadığından layık oldukları kaderlerinin gereği gibi aşağılıktırlar.
Mimari
dehasıyla barınaklar yapan örümceği ya da termitleri düşünün! Uzaktan
bakıldığında ağlarıyla ördükleri öyle kale kapıları inşa ederler ki, yıkılmaz
sanırsın. Ancak yanına varıp üflediğiniz ya da ellerinizle dokunduğunuz zaman
nasıl parçalanırlarsa, haçlı-siyonistlerin ve Arap Birliğinin de sağlam
düşünülen iktidarları öyledir. Lakin iman etmiş bir Müslüman olarak onlara
dokunmaya cesaret edemeyip diz çökerek tutsaklıklarına razı olunursa; Allah ne
yardım eder ne zilletten kurtarır ne de karşılarında hor ve hakir kalmaktan
sakındırır.
Başını
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın çektiği Arap Birliği, haçlı-siyonist güçlerin fahişeleri olmayıp destek vermeselerdi; tek bir Müslüman
ülkesi işgal edilemez, toplu kıyımlar yaşanmaz, ne ABD ne İsrail ne de Esed
gibi zalimler cesaretlenemez ve tek bir Müslüman küfrün çizmeleri altında
çiğnenmezdi!
Neden
kâfirlerin değil de münafıkların cehennemin en alt katına mahkûm oldukları
idrak edilebildiğinde, münafıkların kâfirlerden yetmiş kat daha tehlikeli
oldukları kavranabilecek; böylece Arap Birliğinin İslam adına ne denli münafık
olduğu anlaşılabilecektir.
Hatırlarsanız
2015 yılında ölen Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın ölümüne ABD çok üzülmüş; hatta
azılı İslam hasmı Dışişleri Bakanı John Kerry, Suudi Kralının ölümünden büyük
üzüntü duyduğunu dile getirerek, uzun yıllardır ABD’nin cesur bir ortağı
olduğunu ifade eden övgüsüyle gerçeği ortaya koymuştu.
Unutulmamalıdır
ki, öncelikli düşman münafıklar olmalıdır. Kâfir imana gelir ama münafık asla!
O hainliği ve nankörlüğü meslek edinmiş öyle sapkındır ki, Allah’ı, Resulünü ve
Kur’an’ı bildiği halde nefsine uyarak şeytana meyledebilmiştir.
“Şüphe yok ki
münafıklar cehennemin en alt
katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın.”
Nisa 145
"Allah'a ve Peygamber'e
inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz
çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.” Nur 47
“Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine
aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter.”
Ahzab 48
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder