Her
ne kadar argo, kaba, ayıp veya çirkin bir sözcük olduğu ve onuru alçalttığı gerekçesiyle
kullanılmaktan kaçınılsa da seküler-laik dünyanın orospuluğu aşikârdır.
Erkeklerle nikâhsız olarak cinsel ilişkide bulunan kadınlara
atfedilen orospuluk öyle manipüle edilmiş ki, sadece bir kısım kadınlara isnat
edilerek insani ahlaksızlık meşrulaştırılmıştır.
Kadınlarla nikâhsız
olarak cinsel ilişkide bulunan erkeklere çapkın ya da zampara olarak bakan bir
düşünce düzeyinde hükmedenin kendi olduğunu sanan nefis, Darwin’in teorisindeki
Doğal Seleksiyon anlayışı doğrultusunda güçlü olan erkeklerin zayıf olan
kadınları nasıl ezdiğini ortaya koymaktadır. “Bırakınız yapsınlar,
bırakınız geçsinler” anlayışı,
19.yy’ın acımasız kapitalizminin sloganına da yansımıştır.
“Çevresiyle
uyumsuzluğa düşenler elenir, uyum kuranlar çoğalır. Doğal seleksiyon evrimin
itici gücü, ilerlemenin dayandığı düzenektir.”
C. Darwin
Kaynağını
yaratıcı Allah’tan almayan nefsi her düşünce ve fiiliyat şeytanlıktır; orospuluktur.
Bunu yalnızca nikâhsız bir cinsellik, hele de kadınlarla bağdaştırmak öyle
hileli bir yönlendirmedir ki, apaçık bir kalleşliktir.
Allah adı
anılmaksızın kesilen bir hayvan etini yemek dahi çok büyük günah yani haram
iken; Allah adına yapılmayan bir nikâhın helal sayılabilmesi asla mümkün
değildir. Dolayısıyla seküler-laik bir resmiyette meşru addedilen nikâh,
aslında gayrimeşruluk yani orospuluktur.
Orospuluğun
nikâhsız bir yaşamla sınırlı olmadığı ve hayatın her zerresinde mevzubahislik
taşıdığı harami hükmüyle alenidir.
Allah’ın
indirdiği vahiyle yani ayetlerle hükmedilmemesi apaçık bir orospuluktur. Yaratıcı
Allah’ın düzenini reddedip nefsi düzenler kuran insanlar fevkalade kalleştirler
ama yaratıcılarına karşı yaptıkları kalleşliğe değil nefislerine yapılan
kalleşliği önemsemelerinden orospunun dibidirler.
Ya seküler-laik hümanist düşünce düzeyindeki kadınların, erkeklerle
olması gereken eşitliği savunmalarına ne demeli!
Nefsin eline
bırakılmış yasalar bütününün adaleti sağlayamadığı ve sağlayamayacağı
tartışılmaz ise de, şerri hukuk sistemine yani Kur’an’i hükümlere karşı
çıkanların orospulukları ruhen tescillidir. Çünkü nefsi tatmin için orospuluk
olmazsa olmazdır!
İnsanı
beden değil ruh yönetir. Ancak bedeni ahlak ile ruhi ahlakı farklı ele alanlar,
her ikisini de asla anlayamadıklarından orospuluk türemiş; böylece orospuların
içerisindeki imansızlık ruhu; hırsızların, sapıkların, sokak serserilerinin ve
teröristlerin ruhlarından farksız olmayıp, amaçları her zaman nefsi
avantajlarını arttırmak ve bunun içinde ellerinden gelen adaletsizlik, ahlaksızlık,
isyan ve şirki işlemektedirler.
Bir
fahişenin ahlaki yozlaşması ne ise, vahye itaat etmeyenin de yozlaşması odur! Dolayısıyla
ruhi orospuluk, bedeni orospuluktan çok daha kötüdür.
Varlık
amaçları din ve namus telakkisini ortadan kaldırmak olan ruhi orospular, kendilerini
şeytana satmış olmalarından nefisleri öyle iğfal edilmişlerdir ki, düşünce ve
davranışlarıyla insan olmadıklarını kanıtlamaktadırlar.
Allah
için yaratılmış bir insanın Allah’tan başkası için var olabilmesi mümkün
değildir. Şeytanın “ben” demesi
nasıl cennetten kovulup ebedi cehenneme atılmasına neden olmuş ise, Allah’a
isyan üzerine olan orospular da sömürücü nefsi anlayışlarından ötürü cehennemin
dünyadaki simgeleridirler. Dolayısıyla Kur’an’ın esası olan muhkem ayetler son
derece açık ve seçik olmasına rağmen; nefis odaklı ekonomik, sosyal, siyasi ve askeri
yapılaşmalar ve mücadeleler apaçık kerhaneciliktir.
Şöyle
ki, sözde vatanseverler, vatanın bir toprak parçası, bir bitki örtüsü, su
kaynağı, havası-denizi ve göllerinden ibaret olmadığını idrak edememiş öyle
eçhellerdir ki, vatana ihaneti maddesel yani bedensel varlığa indirgeyerek,
vatanı vatan yapıcı diriliği veren ruhunu yok sayarcasına ehemmiyetsizleştiren
ruhi orospulardır. Bu sebeple ruhun bedenden ayrılmasıyla ölülük nasıl vaki
oluyorsa, onlarda ruha yani dine tecavüz eden vatansever değil vatan
hainleridirler.
Orospulaşmış
insanoğlu öyle ucuzlamış ki, her cezbedenin ya ardına takılmış ya da talip
olunmaktan diz çökmüş. Ama iliğine kadar elinde avucunda ne varsa alıp
götürüldüğünü mezara girene kadar anlayamamış. Çünkü ruhu değil bedeni seçmiş.
“Eğer hak,
onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda
bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi
şereflerine sırt çevirdiler.” Mü’minun 71
“Üzerine
Allah'ın adı anılmadan kesilen
hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar
dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara
uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz.”
En’am 121
“Güneşe ve
kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa
çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere
ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve
kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini
kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan
etmiştir.” Şems 1-10
“Dinlerini bir
oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir
nefsin felakete duçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için
Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak
verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir.
İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem
verici bir azap vardır.” En’am 70
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder