Gerek
yahudiliğini gerekse masonluğunu ikrar etmiş Adnan Oktar adlı münafığın
haçlı-siyonistler adına yürüttüğü misyona karşı çıkan Diyanet İşleri Başkanı
Ali Ekber, her ne kadar İslam lehine tumturaklı haklı olsa da, önce iğneyi kendilerine
batırdığında o’nun gibi maskelilerin nasıl türediklerini ve cesaretlendiklerini
idrak edebileceklerdir.
Göz zinasını İslam adına meşrulaştırabilme manipülasyonlarıyla
Müslümanları iğfalde sınır tanımayan Adnan Oktar, sahip olduğu A9 kanalıyla
yaptığı tahribata şüphesiz din ve namus telakkisi iman sahiplerinin tepkisiz
kalabilmeleri mümkün değildir.
Terörden çok daha derinsi bir tehlike olan fitneleriyle
Müslümanları zehirleyen Oktar, kâfirden yetmiş kez daha korkunç bir fecaattir. İslam
maskesiyle kendine Mehdi odaklı edindiği din ile amacı aşikâr ise de, şeytan
misali nefsi tatmin eden yanları bulunmasından tehlike boyutu kavranamamaktadır.
Dolayısıyla nasıl ki şeytan, kötülüğün
elçisi olmasına rağmen nefsin bayraktarı olarak rehber edinilebiliyorsa; Adnan
Oktar’da aynıdır.
Unutulmamalıdır ki,
nefsi galebe çaldıranlar, tehlikeyi görünmez kılan öyle berbattırlar ki, ‘keşke’
gibi bir dönüşümü geçersiz bırakmaktadırlar.
Ya Diyanet!
Diyanetin
laik güdümlü yapısından dolayı İslam’ı temsil etmesi mümkün değildir. Vahyi
temel alma yerine, laik odaklı karma bir kültürü Müslüman topluma dayatarak vahyi
devletten ve siyasetten koparıp seküler-laik rejimle öyle mutabakat içindedir
ki, neden İslam’ın anlaşılamadığı ve
karmaşa yaşandığı ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple vahye aykırı dinsel
oluşumundan Allah’ın indirdiği hükümlere göre değil beşeri nefsin istekleri
doğrultusunda fetvalar üretmekte, ayetleri rejim ve nefisleri memnun edebilecek
yorumlarla doğrayarak Allah’ın hak dini İslam’ı; içeriği, bağlayıcılığı, amacı
ve hedefi olmayan geleneksel bir kültüre dönüştürmektedir.
Kur’an’ın
bir anayasa, düzen kurucu ve Müslümanların itaat etmekle yükümlü olduklarını deklare
etmeyen Diyanet, Allah’a olan inanç ve imanı reddedip aklın üstünlüğünü kabul
eden laik düşünceye göre düzenlenmiş kanunlara rıza göstermiştir.
Kur’an’ın
bir kanun ve laikliğe aykırı olduğunu söyleyen nice görevlisine soruşturma açarak
işlerinden men eden Diyanet’in, Adnan Oktar ve misallerinden sözde faklı olsa
da özde öyle benzeştirler ki, vahiy karşıtlığında ve haramda yarışabilmektedirler.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş,
Adnan Oktar hakkında, “İnşallahlar, maşallahlar havada
uçuşuyor, dini bir takım referanslar ve orada dansöz oynatıyorsun böyle bir şey
olabilir mi? Tüylerim diken diken oluyor; tamamen akli dengesi herhalde bozulmuş” ifadelerine karşılık Adnan Oktar’ın yanıtı; "Kerhanelerden,
kumarhanelerden, içki fabrikalardan, şans oyunlarından, faizlerden alınan
paralarla, vergilerle maaşlarınız ödeniyor. Bir kere bunlar hakkında açıklama
yaptınız mı; bunlara sesinizi çıkarttınız mı? Gıkın çıkmıyor hoca efendi!"
Al birini vur öbürüne!
Kabul edilmiş bir yanlışın nasıl zehir saçtığı öyle aleni
ki, suçlunun vahye göre mi, yoksa seküler-laik nefse göre mi belirlenmesi
gerektiği tartışılan dini hükümler çerçevesinde dahi mümkün olamamaktadır. Dolayısıyla
tartışılan İslam ama laik yargısıyla hüküm veren nefis!
Diyanet-Sen adlı sendika; neden Adnan Oktar hakkında suç
duyurusunda bulunup da, Diyanet’e karşı bulunmamıştır? Çünkü Diyanet laik
devleti; Oktar ise haçlı-siyonizm’i!
Peki,
aralarında bir fark var mıdır?
“Sonra da seni din konusunda bir şeriat (hukuk) sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.”
Casiye 18
“(İnsanlar) kendi aralarında (din ve devlet) işlerinin
birliğini bozdular. Hâlbuki hepsi bize döneceklerdir.”
Enbiya 93
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder