Hatta tamamen nefis odaklı bir helal hilesiyle pornolaştırdılar!
Tıpkı saç örtüsü türbanın Kur’an’ın emri olduğu manipülasyonuyla başörtüsü yerine
geçirilerek dayatılması gibi! Ya da seküleristlerin bedenden ibaret ruhsuz bir insan
anlayışına inanmaları gibi!
Hem de öyle bir
cinsellik ki, Allah Resulü’ne iftira atarak şehvet ve fantezi de sınır tanımaz
bir doyumsuzlukla oluşturulan tatmini namaz gibi asli ibadetlerin dahi üzerine
çıkarma cüretinde bulunabilen sapkınlar;
haram-helal çerçevesinde sömürdükleri evlilik ilişkisini amacının dışına
iterek nefsi ayyuka çıkaran sekse yöneltmişler; dolayısıyla çoğalabilmek
amacıyla yapılan evlilik hükmünü yok saymışlardır.
Evlilik nedir; cinsel bir tatmin midir yoksa çoğalabilmek
maksadıyla güdülmesi meşru bir birliktelik midir?
“Evleniniz, çoğalınız. Zira ben, kıyamet günü, diğer ümmetlere
karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” Hz.
Muhammed (s.a.v)
Oysa evlilik kurumuna meşruiyet kazandıran erkek ve kadınların
Allah'ın sınırlarında kalıp Allah için tam tatbik edebilmeleri meşrudur.
Ne kadınlar ne de erkeklerin salt nefislerini tatmin edebilmeleri
maksadıyla yaratılmadıkları gerek Ku’an’ın gerekse hadislerin özüyle
kanıtlıdır. Dolayısıyla cinsellik, şehvetsi bir kavram içerip nefsi odaklı
etkileşimi amaç edinmesinden, İslam’la özdeşleştirilebilmek mümkün değildir.
İslam’ın en tehlikeli düşmanı nefis olmasından, nefsi galebe
çaldıracak ve libidoyu hedef edindirecek kışkırtıcı tüm oluşumlardan
kaçınılması, Allah ile bütünleşebilmenin yoludur.
Evlilik, her ne kadar bedensel bir cinsellik yüzeyselliğine sahip
olsa da, özsel yani ruhsal bir cinsellik değildir. Dolayısıyla zevk, tatmin ve
sefahat aracı olan cinsel hayat ile örtüştürülemez. Allah rızası için yapılan
evliliklerde nefis ölü, sabır diridir! Cinsellik, nefis azdırıcı fantezilerin
tetiklediği arzular olup, kulu kul olmaktan çıkaran yolları açtığından ruh
yerine bedene tapış başlar. Birkaç saniye süren tatmin anındaki hazzı Allah’a
ibadet esnasında hissedemeyen bir mümin, nefsin esareti altında olduğunu
kanıtlar.
Ayetler son derece açık ve seçik olup, Allah’a kulluk için
yaratılmış bir müminin amaç dışına çıkarak nefsi istek ve arzuları
önemseyebilmesi söz konusu olamaz. Hele de tamamen şehvete dayalı seksi bir cinselliğin
zihin ve duygularda barındırabilmesi tumturaklı iman edilmediğine bir delildir.
Öyle ki, tatmin yani boşalma sonrası mecburiyet taşıyan gusül
diğer bir ifadeyle boy abdesti dışarıya dökülen meniden değil, tatmin esnasında
nefse hapsolunup Allah’ın unutulmasıyla bambaşka bir âleme dalınmış
olmasındandır.
Kötülüklerin ve nefsin temsilcisi şeytanın hüküm sürdüğü bir
düşünce düzeyinde müminin varlık sebebi şerre ve nefse karşı mücadele etmek;
Allah’a aşk ve tazimle kulluk yapmaktır. Dolayısıyla Müslüman erkek veya
kadının Allah rızasını kazanabilmek gibi kulsal yükümlülükleri var iken,
cinsellikte aradıklarını bulamama kabilinden bir elem taşıyabilmeleri söz
konusu değildir.
İslam başlığı altında kadın ve erkeklerde cinsel arzuları tetikleyen
tahrikler, Müslümanları ahiretten uzaklaştırıp dünyaya meyletmelerine, asıl
yapmaları gereken mücadeleden ve sabırdan kaçınıp şehvete boyun eğmelerine
neden olmaktadır.
Gerek Allah gerekse Peygamber efendimiz, cinselliği ve sevişmeyi
teşvik edici ve taktik verici hiçbir hükümde bulunmamış, aşırılıkların ve
azmettiriciliğin altını çizerek sınırlar getirmiştir.
İslam’ı pornolaştırırken öyle hurafeler kullanılmış ki, eşleriyle
çoğalmaktan, siyasi dengeleri sağlamaktan ve mesaj vererek örnek olmaktan başka
hiçbir amaç tanımayan Allah Resulü’nün mahrem olan yatak odasına girerek birçok
iftira düzmeleriyle yetinmeyip, cinselliği namaz, cihat ve diğer tartışılmaz
hükümlerle özdeşleştirme küstahlığında bulunabilmişlerdir.
Adına İslam verdikleri şehvetsel cinselliği vahiymiş ya da
sünnetmişçesine meşrulaştırabilmek için bilge bir psikoterapi uzmanı olarak
Müslümanları iğfal etmeye çalışan sapkınlar, İslam’da cinsel hayat manipülasyonuyla
seküler-laik düşüncenin hatta seks ve fantezi düşkünü şeytanın tetikçiliğini
yapmaktadırlar.
Oysa cinsellik tamamen mahrem bir konu olup, hayâ ve edep duygusu
taşıyan kadın veya erkeğin dillendirerek alenileştiremeyeceği bir gizliliktir.
Düşünce ve inanç ne olursa olsun cinselliğin tartışıldığı bir toplumda oluşan
ilginin çıkaracağı fesatları ve baştan çıkarıcılığı hesap edebilmek mümkün
değildir. Cinselliğin deşifresi apaçık bir fitne olup, teşvik etmeme adına
saklı tutulması gereken bir erdemliktir.
Dolayısıyla Allah iradesine kayıtsız-şartsız teslim demek İslam’ın
bedenleştirilerek ruhtan yani vahiyden nasıl soyutlandırılabildiği apaçık
ortadadır.
Seks yaparken, sevişirken, fanteziler uygularken veya tatmin
sırasında şehvetin doruğa çıkmasıyla boşalırken hatta seksi bir objeyi izlerken
Allah’ı hatırlayıp anıyor musun; Allah’ın seyrettiğini düşünüyor musun; tutkuyla
kendinden vazgeçtiğin şehvet sırasındaki doymazlığı Allah’ta bulabiliyor musun?
Öyleyse Allah’a karşı aşk ve tazimin nerede; Allah’tan daha çok bir beşeri
sevmemen nerede; imanın nerede?
Be sebeple Allah’ın koyduğu
kriterler doğrultusundaki evlilik seks için değil, çoğalabilmek için
insanoğluna tanınmış bir meşruiyettir.
“De ki: Eğer babalarınız,
oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından
korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve
Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye
kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez. “ Tevbe 24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder