Sigortada
dahi Allah’a değil beşere güvenen insanoğlu; ziyan içinde midir yoksa kazançlı
mıdır?
Oysa beşer, başınıza gelen olaylar akabinde binbir
zorlukla taahhüdünü yerine getiriyor; Allah’a güven ise kayıp ve zararlardan mütevelli
olayları vuku bulmadan koruma altına alıyor.
Bu
da ne demek?
Sigorta, mal
ve can ile ilgili risklerin gerçekleşmesi sonucu doğan zararları gidermek için
kullanılan mali araçtır. İnsanların başta canları ve
sağlıkları olmak üzere tüm varlık ve girişimleri olası belirsizliklere karşı
tehdit altındadır. Sigorta, risklerin gerçekleşmesi halinde doğan zararı
karşılar, böylece geleceğin maddi açıdan belirli hale gelmesini sağlar ama
maddi zararları tetikleyen ruhsal etkileşimle ilgili çaresizdir.
Peki, zararlar
meydana gelmeden önce riskleri engelleyici bir sigorta yaptırabilmek mümkün
müdür?
Öncelikle
doğan menfi yitimleri yaratan kim ise, önleyici de O’ndan başkası olamaz sağlamasına
odaklanmalıdır. Eğer insanların dileklerini yapabilecek oluşumlar zuhur etmiyor
ise, beşeri çözümlerin maddi katkıdan öte bir iradede bulunabilmeleri de söz
konusu değildir.
“Allah'ın izni olmaksızın
hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya
götürür. Allah her şeyi bilendir.”
Teğabun 11
Demek ki iyi ya da kötü ne var ise Allah’ın izni yani
Mutlak İrade ile gerçekleşmekte, dolayısıyla çözüm için beşere değil Allah’a
güvenme zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
En basitinden en dehşetlisine kadar başa gelen olayların
çözümünü maddi arayışlarla gidermeye çalışan düşünce, tamamen manipülasyon olup
maddeyi yani bedeni güden ruha hiçbir fayda temin etmektedir. Tıpkı tatmin
anındaki zevk misali bir anlık doyum yahut rahatlama verse de duçar olan kalıcı
sıkıntıları bertaraf edememesi, çarenin sadece ve sadece yaratıcı Allah’ta
olduğunu kanıtlamaktadır.
Gerek maddi gerekse ruhi sıkıntıları giderecek,
sıkıntıları verenden başkası olamaz!
“(Resulüm!) De ki: "Allah'ı bırakıp da ileri sürdüklerinize yalvarın. Ne var
ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler." İsra 56
Özellikle her insanın ortak kaygısı çocuklarıdır.
Çocuklara karşı ebeveynlerin kalplerindeki derinsi evlat sevgisi, kendilerini
sürekli tetikte tutar ve başlarına zerrecik bir halel gelmemesi adına her türlü
tedbire başvurarak tozdan dahi sakınırlar. Gerek tembihle gerek emanetle gerekse
dikkatlerini üzerlerinden almamalarıyla tedirginlikleri had safhadadır.
Okul, sokak ve parkta oynadıkları arkadaşlar, servisler,
güvenlikçiler, öğretmenler ve yakınlarında kimler var ise güvende hissedilir
ama hiçte öyle olmaz! En çok güvenilen anne-baba-evlat-kardeş-hısım ve akraba
dahi ölümcül ve iffetsiz zararlar verebiliyorsa, kime güvenmelidir? Devlete mi,
kanunlara mı, yargıçlara mı, güvenlik güçlerine mi? Olabilecek musibetleri
engelleyebilecek güçleri var mıdır?
Geçen gün Çağlayan Adliyesinde çok düşündürücü,
sorgulayıcı, iktidar ve irade sahibinin kim olduğunu kanıtlayıcı ibretli bir
olay meydana gelmişti. Bir genç, annesini ve annesini babasının tehdidinden
koruyan bir polisi, sarp ve sağlam bir kale olan yargıçların merkezinin
ortasında vurarak öldürmüştü. Her tarafı güvenlik güçlerince korunduğu, söz
deyimiyle sineğin dahi uçurulmadığı merkezi bir adliyenin içinde cinayet
işlenebiliyor ise, kime güvenmelidir?
Güvenilen şoförün, pilotun, kaptanın, makinistin,
mühendisin ve doktorun iyileri öldürmüyorlar mı? Eğitimleriyle,
sanatçılıklarıyla, gazetecilikleriyle, yazarlıklarıyla şöhrete ulaşmış kimseler
fitneleriyle öldürtmüyorlar mı, sapıklıklarıyla namusları kirletmiyorlar mı?
Öyleyse kime güvenmelidir?
Yıllar önce, Adanalı ünlü bir çiftçinin kalp ameliyatı
olacağını ve kendisini ameliyat edecek doktorun dünyaca ünlü kalp cerrahı
Debakey‟in olmasının büyük bir şans ve
bulunmaz bir fırsat olduğunu, artık olabilecek herhangi bir olumsuzlukla ilgili
şüphesinin kalmadığı son derece rahat ve huzurlu bir operasyondan sonra sağlığına
kavuşacağını belirterek, mutluluğunu dile getiren sürmanşet bir haber dikkatimi
çekmişti. Dünyaca ünlü Amerikalı kalp cerrahi Debakey sanki beşer değil tanrıydı
adeta! Birkaç gün sonra çiftçinin ameliyat masasında öldüğünü ve Debakey’e olan inanılmaz güvenin bile
kendisini kurtaramadığı ve tanrılaştırdığı kişi tarafından öldürülmüş
olabilmesinin acısını dahi hissedemeden hayata veda etmesi ibret vericiydi!
Peki, kime güvenmeliyiz ve kime sigorta yaptırmalıyız?
Yahu arkadaş! Senden ne bir ücret, ne zenginlik, ne
güç, ne bir teminat, ne bir aracı, ne de şöhret istemeyen yaratıcın Allah’a; “Allah’ım sana
dayanıp güvendim, vekil ve destek olarak bana yetersin” diyerek
çocuğunu, malını ve canını Allah’a emanet etmiş olsan, o kahredici ve intihara
sürükleyen zararları, kayıpları ve sıkıntıları yaşar mısın? Yeryüzü ve
gökyüzündeki canlı-cansız her şeyin sahibi Allah olduğuna göre; sahibin
olmayanlara duyduğun güveni neden yaratıcın Allah’a duymuyorsun?
Çocuğunuzu okula, sokağa, parka, arkadaşlarına
gönderirken, evde tek başına bırakırken, en yakınınıza emanet ederken; neden
Allah’ı vekil kılarak koruyup gözetlemesinden imtina ediyorsunuz? Neden attığınız
her adımda, yaptığınız her işte, bindiğin her araçta, girdiğiniz her kapıda,
dostluk kurduğunuz her arkadaşta, evliliğinizde, ailenizde, hastalığınızda, ilişkilerinizde,
alışverişinizde Allah’ı vekil edinerek dayanıp güvendiğinizi bildirmiyorsunuz?
El Vekil ve El Latif sıfatlarıyla Allah’a havale edilmiş hiçbir şey yoktur ki,
Allah’a teslim ettiğiniz gibi geri almamış olasınız!
Lakin unutmayınız ki, başınıza ne kadar berbat ve
dayanılması fevkalade zor bir musibet gelse de, sabra ihtiyacınız vardır. Peki,
o sabrı size verecek kimdir? Allah’a güvenmeyip beşere olan itimadınız o sabrı
size verebilecek mi? Hilkatteki eşine yalvaran da aciz, medet umulan da aciz!
“Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse
yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler
ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar. “
Al-i İmran 160
“De ki: Allah'ın bizim için
yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlamızdır. Onun için müminler
yalnız Allah'a dayanıp güvensinler. “
Tevbe 51
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder