TEDBİR
YOK; TAKDİR VAR!
“Her ümmetin takdir edilmiş bir
eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman ne bir saat geri kalırlar nede ileri
giderler.” Yunus 49
İnsanoğlu
bedenen yaratılmadan ruhların yaratılarak kaderlerin yazılmış olması; her ruha
taşıyacağı beden ile ilgili eceli, rızkı, yaşayacağı olaylar, mutlu mu yoksa
mutsuz mu olacağı, kazanacak ve kaybedecekleri, yanlış ve doğruları, dost ve
düşmanları, tehlike ve emniyetleri, iman ve inkârları, hangi millet ve aileye
mensup olacağı; nerede, ne zaman ve hangi şartlarda öleceği; erkek mi yoksa dişi
mi, mevki ve makamı, sağlık ve hastalıkları, bilim ve teknolojileri, söz ve düşünceleri;
ilim, kültür, sanat ve eserleri; zafer ve yenilgileri; rütbe ve işleri,
evleneceği kişi ve doğacağı çocukları, alacağı nefes ve içeceği su miktarı
dahi, “o kitap“ da yazılmıştır. Dolayısıyla hiçbir ilim, güç ve irade
yazılanları ne değiştirebilir ne öteleyebilir ne savsaklayabilir ne de acze
uğratabilir!
Eğer
yaratıcı bir şeye ‘ol’ demişse, o iş olur! Ama kulu yaşatan ve memnun eden bir sonuç
ama yok eden ve kahreden bir neticeyi doğurur. Sebepler ve sonuçlar
birbirlerine zincirsel bir halkayla bağlıdır; zincirin “ilk halka”sı da Mutlak
İrade’dir. Beşeri hiçbir güç, o zincirin tek bir halkasına müdahale edemez,
sonucu etkileyecek bir irade de bulunamaz. Ancak yaratıcı Allah’ı yok etmekle
başarabilir!
Dünyanın
hemen her yerinde farklı bir takdirle meydana gelen olaylar misali Soma’da da
birçok insanın ölmesine veya kurtulmasına sebep olan bir facia hâsıl olmuştur. Eceli
gelen ölmüş, eceli gelmeyen ise hayatta kalmıştır. Şüphesiz eceli gelmediklerinden
hayatta kalanlar ise sonunda mutlaka ölecek, belki kurtuldukları maden
ocaklarında, belki rahat yataklarında, belki de bir hastalık yahut kendilerini
kuşatıp her an bekleyen bir musibet sonrası. Ama sonuçta bugün sevinenler, arkadaşlarının
akıbetine uğrayarak mutlaka öleceklerdir!
Sanki
olacakları değiştirebilecek bir tedbir güvencesiyle yapılan tartışmalar,
tartışmalar ve bitmeyen tartışmalar! Bir facia yaşanıyor; kimi tek bir yara almadan
kurtuluyor, kimi diri diri yanıyor, kimi zehirlenerek ölüyor, kimi aynı havayı teneffüs
ettiği halde hayatta kalabiliyor, kiminin
cesedi dahi bulunamıyor, kimi sakat kalıyor, kimi kurtulduğu halde ya doktorların
ya da sevdiklerinin kollarında ölüyor. Eğer ölümden kurtulanlar aldıkları
tedbirlerden ya da kendilerine yardım edenlerden dolayı kurtuldular ise, neden diğerleri
kurtarılamadı? Kurtulanlar aynı cehennemin ortasında değiller miydi? Ayrıca
kimin kurtulmasına karar veren Allah olduğu için, yardım ekiplerini de o kişiye
yönlendirmektedir!
“Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah,
yaptıklarınızdan haberdardır.” Münafikun 11
Tedbir
amaçlı ne kadar önlemler alınsa da, takdiri ve başa gelecek musibetleri engelleyebilmek
mümkün değildir. Hani, Peygamberimize isnat edilen ve tamamen Kur’an’a aykırı
bir yalan vardır. “Deveni sağlam kazığa
bağla, takdiri Allah’a bırak!” Yani,‘tedbirini al, takdiri Allah’a bırak.’ Eğer
tedbir, takdiri engelleyemiyor ise, insan iradesi ne işe yarıyor? Oysa bu
anlayışın altında yatan insan ile Allah arasındaki gizli bir irade savaşı olup,
her şeyin Mutlak İrade’ye terk edilmesinden duyulan aşağılık komplekstir ve
insanın sözde üstün gururunu yermesinden doğan bir manipülasyondur. Dolayısıyla
her şey yaratıcı Allah’ın takdiri ise, insan neye kadirdir? İnsan nefsini
doğrayarak övülmesini, böbürlenmesini, başarısını, takdir edilmesini, sözde yaratıcılığını,
kurtarıcılığını engelleyen bir Mutlak İrade’yi ve vahyi hangi benlik kabul
edebilir?
Tedbir
nedir? Sarp ve sağlam bir kale misali güvence altında olmaktır değil mi? Peki,
böylesi bir güvenceye sahip olmak, hakkında yazılmış olanı ve verilmiş takdiri
önleyebilmekte midir?
“Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp
ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa "Bu
Allah'tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senden"
derler. "Hepsi Allah'tandır"" de. Bu adamlara ne oluyor ki bir
türlü laf anlamıyorlar!” Nisa 78
Yaratıcı
Allah’tan geleni savabilmek imkânsız olduğundan Soma maden faciasında hayatını
kaybedenlerin yakınlarına baş sağlığı, kurtulanlara da geçmiş olsun diliyor;
sabrederek mükâfat kazanacaklarına isyan ederek ahiretlerini de yitirmemelerini
tavsiye ediyorum. Beterin daha beteri olduğu idrakiyle imanı olmayanların fitne
ve kışkırtmalarıyla geleceklerini karartmamalarını, her şerde bir hayır var
itikadıyla Rablerine dayanıp güvenmelerini telkin ediyorum. Ancak ateist ve
münafıklar istisnadır; çünkü onlar anlamazlar!
“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin
başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir
kitapta (levh-i mahfuz) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a
göre kolaydır.” Hadid 22
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder