Müslümanların yıl boyunca işledikleri suç
ve günahlarının affedilebilme umudu ya da taleplerinin veya sıkıntılarının giderilebilmesi
için bin yıldan daha hayırlı olan Kadir Gecesine sığınmaları; hem Kadir
Gecesinin ne zaman olduğunun bilinmemesi hem de tamamen fırsatçılığa ve çıkara
dayalı niyetlerinden dolayı kabul edilebilmesi şüphelidir.
Sabah akşam, yan yatarak, oturarak veya
ayakta durarak Allah’a duada sebat etmeyenlerin anlık temennilerinde herhangi bir
samimiyet bulunmadığı aşikâr olup, duaları ancak ağzına gelsin diye suya doğru
iki avucunu açan kimseler gibidir. Oysa suyu ağzına götürmedikçe suyun
ağızlarına girebilmesi nasıl imkânsız ise, yıl boyunca Allah’a kulluk
etmeyenlerinde birkaç saatte kullukları tamamlanmış sayılarak karşılık
bulabilmeleri mümkün değildir. Gerçi Allah’ın dilediğine yanıt veren El Hadi
sıfatını da her ne kadar unutmamak gerekse de, El Adl sıfatı da adaletini
temsil etmektedir.
Mamafih, Allah’ın rızasını dileyerek dua
edenler ile dünya hayatının süsünü isteyenlerin kalplerinde saklı olanı Allah
bilmektedir. Dolayısıyla kalbini gafil kılıp kötü arzularına uyarak işi gücü
aşırılık olanlar ile imanlarında sebatkâr kılınanlar Allah’ın bilgisindedir.
Neydi
Kadir Gecesinde vahyolunan ilk ayetler?
Kur'an'ın
ilk ayetleri, Hz. Cebrail (a.s) vasıtasıyla Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed
(s.a.v)’e Nur Dağındaki Hıra Mağarasında gönderilmiştir. İndirilen ilk ayetler Alak Suresi’nin ilk 5 ayetidir.
Peygamber
Efendimiz, her yıl inzivaya çekildiği Hira Mağarasında bir sesin kendisini
ismiyle çağırmakta olduğunu duydu. Başını kaldırıp etrafına baktı fakat taş ve
ağaçlardan başka bir şey göremiyordu. Bu sırada her tarafı ansızın bir nur
kaplamıştı; dayanamayıp bayıldı. Kendisine geldiğinde karşısında vahiy meleği Hz. Cebrail (a.s)’ı gördü.
Hz. Cebrail (a.s) O'na: "Oku" dedi.
Hz. Muhammed (s.a.v): "Ben okuma bilmem" diye cevap verdi.
Hz. Cebrail (a.s), Hz. Muhammed(s.a.v)'i kucaklayıp güçsüz bırakıncaya kadar sıktı ve "Oku" emrini tekrarladı.
Hz. Muhammed (s.a.v): "Ben okuma bilmem, söyle ne okuyayım" diye cevapladı.
Hz. Cebrail (a.s) emrini tekrarlayıp üçüncü defa Hz. Muhammed (s.a.v)'i sıktıktan sonra Alak Suresi'nin ilk beş ayetini Hz. Muhammed (s.a.v)'e vahyetti: "Yaratan Rabb'inin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabb'in sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri öğretendir."
Hz. Cebrail (a.s) O'na: "Oku" dedi.
Hz. Muhammed (s.a.v): "Ben okuma bilmem" diye cevap verdi.
Hz. Cebrail (a.s), Hz. Muhammed(s.a.v)'i kucaklayıp güçsüz bırakıncaya kadar sıktı ve "Oku" emrini tekrarladı.
Hz. Muhammed (s.a.v): "Ben okuma bilmem, söyle ne okuyayım" diye cevapladı.
Hz. Cebrail (a.s) emrini tekrarlayıp üçüncü defa Hz. Muhammed (s.a.v)'i sıktıktan sonra Alak Suresi'nin ilk beş ayetini Hz. Muhammed (s.a.v)'e vahyetti: "Yaratan Rabb'inin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabb'in sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri öğretendir."
Hz. Cebrail (a.s) arkasından Hz. Muhammed (s.a.v) de bu ayetleri tekrarladı. Heyecanla mağaradan çıkarak evine doğru hızlıca gitmeye başladı. Yolda ilerlerken gökyüzünden bir sesin: "Ey Muhammed! Sen Allah'ın elçisisin, Ben de Cebrail'im" dediğini duydu. Başını kaldırdığı zaman, Cebrail'i gördü. Korku içinde evine vardı.
Eşi Hz. Hatice'ye: "Beni örtün, çabuk beni örtün" dedi. Bir müddet dinlenip heyecanı geçtikten sonra yaşadıklarını eşi Hatice'ye anlattı,"Kendimden korkuyorum" dedi.
Hz. Hatice, O'nu şu sözlerle teselli etti: "Öyle deme. Allah'a yemin ederim ki, Yüce Allah, hiç bir zaman seni utandırmaz. Çünkü sen, akrabanı gözetirsin. İşini görmekten aciz kimselerin işlerini yüklenirsin, Fakire yardım edersin. Misafiri ağırlarsın"
Açıkça
anlaşılacağı üzere; insanlara bilmediğini öğreten Allah, kendi adıyla okumayı
emretmiştir. Böylece Kadir Gecesindeki asıl ve öz olan mesaj, Allah’ın
kitabının okunarak ayetlerine kayıtsız-şartsız itaat edilmesi ve sonsuz kerem sahibi
Allah’ın yardımıyla idrak edilebilme arzusudur. Dinleme; oku ki, hurafesel vesveseler
imandan sonra inkâra saptırmasın!
Ümmi Peygamber Efendimize bilmediğini öğretip kalemle
yazdırarak yücelten Allah, öğrenmeye hevesli, azimli ve Rabbine kulluk etmeye
çalışan bir insana neden yardım etmesin?
Ayrıca dua,
nefsin istekleri değil doğrudan Allah’ı övmektir. Araf Süresi 180. Ayette de: “En güzel
isimler (el-esmaü'l-hüsna)
Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında
eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına
çarptırılacaklardır.”
“Onların
oradaki duası: "Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir). Orada birbirleriyle
karşılaştıkça söyledikleri ise "selam" dır. Onların dualarının sonu
da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.” Yunus 10
Diğer taraftan sesli dua, Allah karşı haddi aşmak ve laubaliliktir. Hocanın
avaz avaz bağırarak cemaatin “âmin” dediği bir dua, gösteriden başka bir şey
değildir. Ancak nefsi isteklerden ve dünyadan tamamen arınıp yaratıcına
sığınabilecek ruhi bir yoğunlaşmaya erişebilmelisin ki, Allah nezdinde değer
bulabilesin.
“Rabbinize
yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.” A’raf 55
Kadr Suresi:
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1.
Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde
indirdik.
2. Kadir
gecesinin ne olduğunu sen bilir misin
3. Kadir
gecesi bin aydan hayırlıdır
4. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve
Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar.
5. O gece, esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna
kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder