Milletin 2/3 çoğunluğunu Müslüman oldukları
gerekçesiyle halk saymayıp da isyan eden İslam karşıtı azınlığı halk olarak
değerlendirip seçilmiş yönetime el koyan Mısır Ordusu bir düşmandır ve mutlaka savaşılarak
kazanılmış hak geri alınmalıdır.
Ülkenin istikbalini düşünmeyerek millet
seçimine savaş açan jakobenlere verilecek taviz, sadece Mısır Halkı aleyhine
olmayacak diğer ülkelere de örnek teşkil ederek silah gücü bulunduran haydutlar,
diledikleri gibi toplumları gütmelerine meşruiyet kazandıracaktır.
Allah’ın Bakara Süresi 190. Ayetinde
buyurduğu üzere; “Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı
gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez” ültimatomunun
dikkate alınmaması, Allah karşı bir başkaldırı ve fasıklığın tescilidir.
Eğer onlarla
savaşılmaz ise, Allah’ın yardım ve desteği mümkün olabilir mi? Ancak savaşa
girişildiği takdirde cezalandırılmaları ve rezillikleri sağlanabilir ve böylece
Müslümanların zaferi mevzubahis olur!
Haçlı komutasındaki
laik Mısır Ordusunun hazmedemediği Müslüman Kardeşler iktidarını alaşağı edebilmek
için; önce İslam karşıtlarını organize ederek meydanlarda iktidar aleyhine
protestolara yönlendirmiş, akabinde işbirliği yaptığı laik muhalefetle darbe
yaparak yıllardır zillete mahkûm ettiği Müslümanları iktidardan
uzaklaştırmıştır.
Bu öylesine bir
işgal ve düşmanlıktır ki, gerek ABD’nin gerek İsrail’in gerekse Batı’nın
saldırısından farksız olup, aynı milletten olunduğu gibi bir zafiyete
kapılmaksızın savaşı gerekli kılmaktadır. Velev ki o orduda babaları ve
kardeşleri dahi olsa Allah için acıma duygusuna kapılmamalı, hak yerini
buluncaya dek mücadeleye devam edilmelidir.
1989 yılında
Mısır Milli Savunma Bakanlığının daveti üzerine Kahire’ye gitmiştim. Vereceğim brifing
ve demonstrasyon öncesi satın almadan sorumlu bir generalle sohbet etmiştim. Bu
ara General; “Siz
din mi değiştirdiniz?” diye
bir soru yöneltti. Afallayıp, “Pardon, anlayamadım” dedim. “Sizin İslam dininden ayrıldığınızı duydum, doğru mu?”
diye tekrarlayınca,
“Kesinlikle hayır, bunu
nereden çıkarıyorsunuz, bakın benim adım Muhammed
Ali ve elhamdülillah Müslüman’ım!” deyince, general yüzüme bakarak, “Öyleyse Kur’an okumasını biliyor musun?” diye sordu. Kendisine “Evet” dedim. Hemen masasının gözünü açarak Kur’an-ı Kerim’i çıkarıp ve bir bölüm açtıktan sonra bana uzatarak, “Al oku” demesin mi?
Şaşırdım kaldım. “Buraya
iş görüşmesi yapmaya mı gelmiştim, yoksa Kur’an
okumaya mı? Nereden çıktı böylesi bir imtihan” diye düşünürken açtığı süreyi okumaya başlayınca, General, “Tamam yeter,
tebrik ederim, imtihanı geçtin.
Ancak, oku dediğim zaman
niye hemen başlamayıp bir müddet duraksadın” diye sorunca, “Sayın General, içeriye girdiğimden beri öylesine inanılmaz sorular sordunuz ki, bir an tereddüt
ederek şaka yaptığınızı sandığımdan duraksadım” diye cevap verdim.
Evet, Mısır Ordu Generallerinin
sözde Müslüman ama özde münafık oldukları İslam’a karşı yaptıkları darbeyle
kanıtlanmıştır.
Unutulmamalıdır
ki Peygamber Efendimizin İslam adına yaptıkları savaşlarda baba, oğul, kardeş,
amca, dayı gibi hısımlar karşı saflarda birbirlerini öldürmek için savaştığına
göre; Mısırlı Müslümanlar, Hz. Muhammed (s.a.v) ve Ashaba ihanet mi edecekler?
Allah’ın emri ve rızasını değil de yakınlarının rızalarını kazanma delaletine
mi düşecekler?
Başta Müslüman Kardeşler olmak
üzere tüm iman etmiş Müslümanlar, İslam aleyhine yapılan darbeye karşı
kanlarının son damlasına kadar savaşmalıdırlar. Başka hiçbir çareleri yoktur! Artık
protestoların ve gövde gösterilerin bir caydırıcılığı olmadığı ve demokrasinin
apaçık bir yalan olduğu günde, dinlerine meydan okuyup silahla sindirmeye
çalışan orduda baba, kardeş, hısım ve akrabaları dahi olsa Allah adına mücadele
etmeli, küfrün atacağı her merminin cenneti kazanmalarına vesile olacağına
güvenmelidirler. Allah’ta daha doğru söyleyen kim vardır?
Müslümanlara İslam karşıtlarının mandası
altında yaşamaları haram kılınmıştır. Yıllardır binbir türlü baskı ve zulüm
altında mahkûmiyet yaşayan Mısırlı Müslümanlar, sabırla bekleyerek demokrasi
gereği seçimlerle iktidara kavuşmuşlar ama tahammül edemeyen kâfir ve
münafıklar, savundukları demokrasiye bile ihanet etmişlerdir. Bu sebeple sessiz
kalmamalı, bir kenara çekilip beklememeli ve gelecek seçimlerde iktidara
geleceklerine umut bağlamamalıdırlar. Daha aradan bir yıl geçmeden gasp edilen
iktidarları ortadayken; yine mi demokrasi manipülasyonuyla iktidar beklentisinde
olacaklardır? Yaratıcıları Allah’ın emrine itaat ederek savaşmalı ve haklarını
ellerinden alanları gömmelidirler. Önemli olan zafere ulaşıp ulaşmayacakları
değil Allah’ın hükmünü yerine getirmelidirler.
Allah’ı, Resulünü ve Kur’an’ı Kerim’i
satarak münafıkça hayatta kalacaklarına, ebedi kalacakları cennet için şehid olmalıdırlar!
İslam’a ve Müslümanlara karşı savaş açan
Mısır Ordusu, apaçık bir Firavun Ordusu olup, taşıdıkları İslam kimliği
yanıltmamalıdır. Dolayısıyla eli silah tutan, dövüşebilen, bağırabilen ve Allah
için şahadete koşabilen ister çocuk, ister kadın, ister yaşlı, ister hasta
olsun yatağa düşmemiş kim var ise, o büyük mükâfat için koşmalıdırlar. Şartlar
ne olursa olsun, savaş kolayda olsa zorda olsa, silahlıda olsanız silahsızda
olsanız, zayıfta olsanız kuvvetlide olsanız, zenginde olsanız fakirde olsanız,
ihtiyarda olsanız gençte olsanız, kadında olsanız erkekte olsanız Allah size
yeter!
Böylesi ulvi bir fırsatı nefisleri adına
terk eden Müslüman değillerdir! Müslümanlara teslim olmak haramdır. Antlaşmalarını
ve yeminlerini bozanlara karşı savaş farzdır ve savsaklanamayacak bir hükümdür.
“Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar, ve dininize
saldırırlarsa, küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan
adamlardır. (Onlara karşı savaşırsanız) umulur ki küfre son verirler. “ Tevbe 12
“(Ey müminler!)
Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa
çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz,
bu sizin için daha hayırlıdır.” Tevbe
41
“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını,
kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda
savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu),
Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha
çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış
verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.” Tevbe 111
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder