Elçi
olma hasebiyle insanoğluna tebliğ ile yükümlü Peygamber Efendimize kıstas
getiren Allah, gerek ölülere gerek arkalarını dönüp giden sağırlara ayetleri
işittiremeyeceğini, mühürlüleri sapıklıklarından vazgeçirtemeyeceğini ve doğru
yola iletemeyeceğini bildirerek İslam’a davet etmesini yasaklaşmış; ne ayetler
ne de Allah hakkında hiçbir tartışmaya girmemesi konusunda hüküm getirmiştir.
“(Resulüm!) Elbette sen ölülere duyuramazsın;
arkalarını dönüp giderlerken sağırlara o daveti işittiremezsin. Körleri de
sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru
yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek ayetlerimize iman edenlere
duyurabilirsin.” Rum 52-53
Hidayet verme yetkisinin yalnızca Allah’ta
olması, inkâr edenlerin ikna olabilmeleri için herhangi bir kanıt hatta mucizeye
ihtiyaç olmadığı buyruğuyla tartışmanın müspet bir sonuç getirmeyeceğini
vurgulanmış, dolayısıyla herkesi kendi din yahut inancıyla baş başa
bıraktırarak mantıksal metotların ve fiziki delillerin fayda sağlamayacağı bildirilmiştir.
“De
ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun hakkında
bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin
yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız.” Bakara 139
Yaratıcısı Allah’a ve ayetlerine teslim olmamış bir
insanı akıllarınca hidayete eriştirebilecekleri bir tanrısallıkla giriştikleri
tartışmada her türlü küfrü sözlere tahammül edebilenlerin Allah’a karşı ne
sevgi ne de korku duymadıkları aşikârdır. Allah’ın, heva ve heveslerini tanrı
edinmelerinden dolayı bir bilgiye göre saptırdığı insanları sapkınlıklarından
çevirebilmek için Allah ile yarışa girerek ortak koşanların başkalarını ihlâsa
getireyim derken kendilerini gazaba uğramış ve sapmışların yoluna gark etmeleri,
nefislerinin bir sonucudur.
Akademik kariyerlerine, ilimlerine, sayısız murid ve destekçilerine
rağmen ayetler hakkında tartışma yapan ve iştirak edenler, gerçekte iman
etmemiş inkârcı ve münafıklardır. Onların şatafatları, ilimleri, konumları ve
dağları yaratmışçasına böbürlenerek duruşlarına aldanma ki, aldananlardan
olmayasınız.
“İnkâr edenler müstesna, hiç kimse Allah'ın
ayetleri hakkında tartışmaz. Onların şehirlerde (rahatlıkla) gezip dolaşması seni aldatmasın.” Mü’min 4
İman sahibi bir bilgin, ancak teslimiyet göstererek
ayetlere iman edenleri eğitebilir. Geri kalanı üzerinde hiçbir etki yapamaz.
Böyle bir iddiada bulunan apaçık bir şirk içindedir. İslam davetini kabul
ettikten sonra Allah hakkında tartışmaya girenlerin ortaya koyduğu deliller
Allah katında boştur. Çünkü Allah delile değil teslimiyete razı olur. Maalesef
bu imani gerçeği, sokaktaki Müslümanların yanı sıra ilahiyatçılar ve hocalarda
idrak edememektedirler.
“Daveti
kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Rableri
katında boştur. Onlar için bir gazap, yine onlar için çetin bir azap vardır.” Şura 16
Nefsin besin kaynağı tartışmadır. Dolayısıyla
tartışmaya en çok düşkün varlık insandır. Bilgisi olmadığı yahut kısıtlı ilmi
ile Allah hakkında tartışmaya giren ve uyanların nasıl bir tuzağa
çekildiklerini hesap etmeden inatçı şeytan misali üstün gelebilmek maksadıyla
kıyasıya tartışmaları, cehennem ehillerinin düşünce ve davranışlarıdır. Yaratıcı
Allah ve ayetlerini geçersiz kılabilmek için tek kozları tartışma başlatmak
olan müşrikler, böylece sözde iman etmişleri de içinde debelendikleri girdaba sürükleyerek
amaçlarına ulaşabilmektedirler.
“Akıl mı Kader mi” adlı kitabımın yayınlanması
akabinde bazı kanalların program yapıcıları tarafından davet edilmiş ve kader
konusu üzerinde yapmayı düşündükleri tartışma programlarını geri çevirmiştim.
Amaçları tamamen şov olan art niyetli düşüncelerle Allah’ı ve ayetlerini
kadavra masasına yatırarak etiketlendirebilmem mümkün değildi.
Bu esnada Nüvüde Tulgar adlı bir bayan, “Ateş Hattı”
programının yönetmeni olduğunu ve program sunucusu Reha Muhtar’ın kitabımı
okuyup çok etkilendiğini ve kader konusunda yapacağı programı bensiz
gerçekleştiremeyeceğini 20 gün boyunca ısrar edip seviyeli ve ilmi olacağı
konusunda teminat vermesi akabinde kabul ettim. Ancak kendisine şart koşarak, “Şayet
Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini, alaya alındığını veya eğip bükülerek
magazinleştirilmesi durumunda orayı derhal terk edeceğimi” bildirdim. Çünkü
Nisa Süresi 140. Ayete göre, böylesi durumlarda o ortamda bulunmam yasaktı.
Gün geldi ve sanırım son programını yaptığı “Ateş
Hattı” ve malum sunucusu Reha Muhtar, şov yapacağını artistik hareketleriyle
belli etti. Programa Marmara Üniversitesinden ilahiyatçı iki prof, sözde kadere
meydan okuyan birkaç kişi ve adını unuttuğum namlı bir ateist prof katılmıştı.
Reha Muhtar, saçma sapan sözleriyle konuşmasını sürdürürken, kendisine
öncelikle akıl ve kader’in tanıtımını yaparak başlanılmasını ve böylece hem
katılımcıların hem de izleyicilerin bilinçli hale getirilmesi önerisinde
bulunduğumda, “Sayın Şadoğlu, programı
ben yönetiyorum, isterseniz buyurun siz yönetiniz” gibi bir ukalalıkta
bulunması akabinde sonuç belli olmuştu.
Bu arada karşımdaki ateist profun saçmalıklarına
müdahale edip ilahiyatçıların konu mankenliklerini de eleştirmem akabinde Reha
Muhtar’a dönüp dedim ki, “Reha, sen böylesi önemli bir konunun yönetmenliğini
yapmak bir yana, izleyicisi dahi olamazsın; programı terk ediyorum” ifademle,
hemen yanımda oturduğu yüksek sandalyesine yığıldı ama canlı yayın olmasından
dolayı karizmayı toparlayabilmek için beni alkışlayan seyircisine çıkışmak
suretiyle şahsımı şov yapmakla suçladı. Bana programın ciddiyeti konusunda
teminat veren Nüvüde Hanım bir anda ortadan kayboldu; maksatları Allah ve
ayetleriyle alay etmek olan müşrik Reha Muhtar ve ekibine meze olmayarak
imanımı kurtarabilmiş olmamdan tekrar şükrediyorum.
Ne Allah ne Resul ne de İslam asla tartışma konusu
değildir ve manipülasyonlarla böylesi şeytani bir mecraya çekilmesine fırsat
tanınmamalıdır.
“Eğer
seninle tartışmaya girerlerse de ki: "Bana uyanlarla birlikte ben kendimi
Allah'a teslim ettim." Ehl-i kitaba ve ümmilere de: "Siz de Allah'a
teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular
demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah
kullarını çok iyi görmektedir.” Al-i İmran 20
Gerek Kur’an’ı Kerim gerekse dünya insanlar için
birçok misalle dolu olup, iman konusunda şüphe taşıyanlara yapılabilecek hiçbir
şey yoktur. Bu sebeple tartışmanın fayda değil zarar getirdiği gelişmelerle
kanıtlanmış, ilmi ve iradesi her şeyi kuşatmış olan Allah’ın eserleri
karşısında ibret alamayanların mühürlerini tartışma ile açabilmek mümkün
değildir.
Allah ve Peygamberinin emirleri konusunda tartışmaya
kalkışanlar, apaçık asilerdir. Kimilerinin dünya istekleri, kimilerinin ahiret isteklerini
denemek amaçlı yerine getiren Allah’ı dışlayarak nefislerini ön plan çıkaran
insanların akıl ve irade odaklı tartışmaları, cüz’i de olsa Allah’a ortak olduklarını
kanıtlayabilmek içindir.
“Allah
yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek Allah hakkında tartışmaya kalkar.
Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı
tattıracağız.” Hac 9
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder