Kürt
kökenli toplumumuz adına mücadele ettikleri meşruiyetini kazanan PKK ve politik
uzantısı BDP ile girişilen barış diyaloguna razı olabilmek asla mümkün değildir.
Gerek Allah’ın gerekse vicdanların İslam ve halk düşmanı teröristlerin cezasız
salıverilmelerini kabul edebilmek, adalete karşı işlenen bir katliamdır.
Amaçlarının Kürt kökenli vatandaşlarımızın
haklarını müdafaa etmek olmadığı, ırkçı ve bağımsız bir devlet kurma peşinde düşman
oldukları Müslüman Türklerden hem intikam almak hem de ittifak içindeki İsrail
ve Batı’lı haçlılara Türkiye’yi teslim konumuna getirmek gayesi taşıdıkları
aşikardır. Daha açık bir ifadeyle, “bugüne kadar
Kürtler nasıl Türklerin mandası altında yaşamışlar ise, bundan böyle Türkler,
Kürtlerin boyundurukları altına mahkum olacaktır” felsefeleri,
sadece Güneydoğu bölgesini değil Türkiye’nin tamamını kapsamaktadır.
Bu sebeple çözüm sürecini hedefleri için
bir basamak olarak kullanmakta olsalar da, iktidarın kardeşlik, birlik ve
beraberlikteki samimiyeti, Müslüman Kürtleri PKK’yı desteklemekten
vazgeçirecektir.
Peygamber Efendimizin hadislerinde de buyurduğu üzere; “Irkçılığa (asabiyyeye) çağıran Bizden değildir; ırkçılık
için savaşan Bizden değildir; ırkçılık üzere, asabiyye uğruna ölen Bizden
değildir” uyarısı, Kürtçülük adına hiçbir
Müslüman Kürdü İslam’dan koparmayacaktır.
Gerek CHP gerekse MHP’nin faşist, ırkçı ve ulusalcı
politikalarına karşı dinlisiyle dinsiziyle topyekun isyan eden Kürtlere adalet
çerçevesinde el uzatan hükümetin çözüm süreci idraklerini sağlayacak; böylece
Müslüman Kürtler yol ayırımına girerek PKK’dan uzaklaşacaklardır.
PKK’yı yalnızlaştırmak, zihin ve kalpleri iğfal edilmiş
Müslüman Kürt halkından izole edebilmek için PKKBDP’nin taleplerine değil
doğrudan hak ve adalet yanlısı Kürtlerin sesine kulak verilerek süreç
işletilmelidir. Doğrudan İslam ve insanlık hasmı lanetli PKK’ya vicdanlı ve
imanlı bir Kürt kardeşimin pirim verebilmesi söz konusu değildir.
Artık İslam kardeşliği çatısının oluşmaya başladığı
Türkiye’de PKK ne kadar ayrılıkçıysa, CHP ve MHP’de o kadardır. Binlerce yıl
Türkleri ve Kürtleri bağlayanın din olduğunu Şeyh Said’de açıklamış ve ne zaman
İslam ortadan kaldırılmış, ırki bölünme ve çatışmalar başlamıştır. “Bizleri ve
Türkleri bağlayan sadece din kalmıştı, Türk hükümeti dini de kaldırdı ve artık
bizi bağlayan hiçbir şey kalmadı” Şeyh
Said
PKK denen zalimlerle Kürt halkının saflarını netleştirecek
çözüm süreci, PKK’nın topyekun telefini meşru kılacak ve Kürt Halkına herhangi
bir zayiat mevzubahis olmayacaktır. PKK hedefine ulaşıncaya dek durmayacak ve sözde
barışçıl taleplerinin tamamı yerine getirilse de haçlı taşeronluğundan
vazgeçmeyecektir.
Ancak çözüm süreci, Kürtlerle PKK’lı teröristlerin
ayrışmasını sağlayacak, böylece Kürtlerde huzur ve güvenlerini tehdit
etmelerinden PKK’ya karşı savaşacak ve nerede bir PKK’lı var ise ihbarını,
imani ve insani bir sorumluluk hissedecektir.
Hiçbir Müslüman Kürt kardeşim, Öcalan, lisan ve ırk
kaygısı taşımamakta, diğer vatandaşlarla eşitlik, hak ve adalet beklentisinden
başka bir arayış gütmemektedir.
Çözüm süreci fevkalade bir fırsat olup, devletin
Kürtlere değil PKK denen zalimlere karşı olduğunu kanıtlamalı ve Kürt toplumunu
şeytan dostlarından muhafaza etmelidir. Nasıl ki bir Müslüman’a zalimlik ve
bozgunculuk haram ise, Müslüman bir Kürt kardeşime de haramdır. Dolayısıyla
Allah nezdinde hiçbir değer taşımayan dil ve ırk için ahretini satabilecek
Müslüman bir Kürt yoktur. Hele Allah düşmanı Öcalan adlı bir şeytan için ise,
kıllarını kıpırdatmazlar. Çünkü Allah, batıl yollar için mücadeleyi yasak
kılmıştır ve her Müslüman, yıkılmaya mahkum batıl bir dava için imanını heba
etmez.
“İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri
olmayan kimselerdir; (dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir; yapmakta oldukları şeyler (zaten) batıldır.”
Hud 16
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder