Kayıtsız-şartsız
Allah iradesine bağlılık olan İslam, egemenlikte kendisinden başka hiçbir rejim,
düşünce ve seçime hak tanımaz. Yaratıcı Allah’ın hükmü ne ise, iman etmiş her
insan O’na itaat etmeli ve hâkimiyeti adına eceli gelene dek mücadelesini
sürdürmelidir.
Kişideki
düşünce, fikir ve inanç hürriyetinde bir zorlama yoktur ama düzenin İslam
egemenliği altında olma mecburiyeti vardır. Dolayısıyla seküler olanlar dahi
ancak İslam egemenliği altında yaşamak zorunda ve düzende nefsi açılımlara yer
bulunmamaktadır.
İslam,
kendine muhalif ve rakip bir düşünceye karşı iktidarlık adına olabilecek bir
seçime kesinlikle izin vermez. Tek hak ve tek doğru sistem olmasından ötürü nefsi
her türlü düzeni kökten reddetmek zorundadır. İslam’a karşı beşeri bir düzenin
olabilirlilik görüşü dahi Allah’ı, beşer aklı ve iradesinden aşağı tutmaktır
ki, kabulü yahut toleransı mümkün değildir. Bu
sebeple Kur’an’ı Kerim’in hiçbir yerinde İslami anayasaya karşı seküler bir
anayasayı seçme hakkına yer verilmemiş, yeryüzünde din tamamen Allah’ın
oluncaya kadar savaş emredilmiştir.
Şartlar
ne olursa olsun vahyin dışındaki bir düzenin altında mahkûm bir tutsak olarak
yaşayıp Allah’ın tartışılmaz hükümlerini seküler kurallara peşkeş çekenler
münafıklıkla yaftalanmışlardır.
Demokrasi
her ne kadar teoride seçme, seçilme, hükümet kurma, yasa yapma ve yönetme hakkı
ise de tamamen Allah’a karşı insanı yücelten bir manipülasyondur. İslam karşıtı
varolan düzeni değiştirebilme yetkisine sahip olamayan sözde seçilmişler, ancak
batıla sadık kalmak suretiyle devlet yönetme izinlerine sahiptirler. Mutlak
İrade ile insan iradesinin sürdüğü gizli savaş, toplumların inancına göre Mısır
veya Türkiye’deki gibi ülkelerde sıcak çatışmalara dönüşebilmekte, dolayısıyla
seçimle başa gelen iktidarların “Hâkimiyet Allah’ındır” düşünceleri seküler
grupları isyana teşebbüs ettirmekte, seçimler sonrası iktidara gelen hükümetleri
alaşağı etme meşruiyetini kendilerinde görebilmektedirler.
Yaratıcı
Allah’ın insanoğlu için gönderdiği tek anayasa İslam olup, başka hiçbir
anayasaya hak tanınmamıştır. Dolayısıyla İslam’ın alternatifi bulunmadığından
seçim de mevzubahis değildir. Devlet ve düzen mutlaka İslami yapıya göre inşa
edilmeli, böylece dileyen dilediği gibi inanma ve düşünme özgürlüğüne
kavuşturmalıdır. Tabii ki her rejimde olduğu gibi sınırlar dâhilinde!
Mısır’da
seçimle iktidara gelen Müslüman Kardeşler, tevhid inancını rehber edinmemelerinden
demokrasiyle batılı aşabileceklerini düşünmüş ve İslam aleyhli yığınların savundukları
demokrasinin bir yalan ve hile olduğu ortaya çıkmıştır. Şüphesiz isyanlar
durmayıp devamı halinde Allah’ın emrettiği üzere savaşmalılar ve karşılarında
babaları yahut kardeşleri dahi olsa Allah’ın dinini egemen kılabilmek için
kanlarının son damlasına kadar mücadele etmeleridirler.
Müslüman
Kardeşlerin liderleri Mursi’nin arkasında durarak boyun eğmemeleri imanlarını
kanıtlamakta, cihada hazır bir sabırla hem dinlerini hem iktidarlarını hem de
vatanlarını müdafaa edecekleri duruşları cenneti işaret etmektedir.
Maalesef
28 Şubat’taki çapulcu generallerin meydan okumaları karşısında sinerek bir
sabun köpüğü misali sönen Saadet Partililer, iman etmiş olmamalarından
direnişte bulunup da Allah, hak ve adalet yolunda canlarını vermekten imtina
edebilmişlerdi.
Artık
İslam âlemi vahye odaklanmalı, inançları gereği din ve kimliklerine düşman olanların
mandası altında yaşamaya dur dememeleri durumunda iman etmiş sayılmayacaklarıdır.
Mısır
Devlet Başkanı Mursi ve Müslüman Kardeşler ya ölecek ya da hem dünyalarını hem
de ahiretleri kaybetmenin zilleti içinde hor ve hakir kalacaklardır. Müslüman’ın
dünyaya geliş amacı Allah yolunda şehit olabilmek için hak ve adalet uğruna
mücadele etmektir. Madem Allah yoluna baş koydun ve farz kılınan savaş ile emrolundun;
Allah için bin canın olsa binini de feda edebilmelisin!
Müslüman ölümden değil yaşamaktan korkar!
“Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha
hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu
halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Bakara 216
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder