Ancak güncelleşen
yalnızca bedendir! Doğuş ve ölüm hatta fanilik apaçık bir kanıttır.
Ki,
bedenin, fiziğin veya olayların meydana gelerek güncelleşmesi de ‘o kitap” yani kader ya da diğer bir ifadeyle “levh-i
mahfuz” da yazılı hükümlerle orantılıdır. Dolayısıyla öncesinde yazılı
olmayan iyi veya kötü hiçbir şey ortaya çıkmamaktadır. Tıpkı ağaçtaki bir yaprağın
savrularak yere düşmesi misali!
Kulsal
aklın; dilediğini yapabilecek iradesel bir özgürlüğe ve mutlak bir güce sahip
olmayıp, yaratıcı Allah’ın etkisi ve yönlendirmesi altında olduğu ve yazılanın
dışına çıkamadığı sabittir.
Bedenler
yaratılmadan önce ruhların “bir bilgi”’ye göre yaratılmasıyla bilgiler,
yetenekler, görevler, paylaşımlar, şerler, hayırlar, eceller, rızıklar,
düşünceler, ameller ve dünyadaki yaşam boyunca görüp geçirilen irili-ufaklı her
olay yüklenerek yazgıyla mühürlenmiş; böylece bedeni ya da maddi olan ne varsa yazgıya
göre güncelleşmiştir. Ancak ezeli olan ruhların yaratılmış olması akabinde
güncelleşmeler kesinlikle değişkenlik göstermemiştir. Dolayısıyla hiçbir kulun kaderini değiştirebilme
ve sorgulayabilme hakkı yoktur. Zaten İslam, Allah’ın iradesine
kayıtsız-şartsız bağlılıktır. İman ya da inkâr, İslam’ın bir hükmüdür!
Geleceği
bilemeyen ve yarattığı kullarını başıboş bırakmışçasına kaderini elinde
bulunduramayan bir Allah olabilir mi?
Bir
insanın hangi tarihte; hangi sene ay, gün, saat ve dakikada; arz kürenin hangi
noktasında, hangi memleketin, hangi mahallesinin, hangi evinin, hangi odasının,
hangi köşesinde; hangi ananın rahminden ve ne surette doğacağı; doğduğu
dakikadan itibaren, her an geçireceği ahvali, ne kadar yaşayacağı, müddeti
ömründe kaç nefes alıp vereceği; ciğerlerinin ne kadar hava, mide ve
bağırsaklarının ne kadar gıda sarf edeceği; santimine, milimetresine kadar
ağzından ne kadar ve ne mahiyette sözler çıkaracağı; kulağının neler işiteceği;
gözlerinin neler göreceği; ellerinin neler yapacağı; burnunun neler
koklayacağı; ağzının neler tadacağı; kafasının neler düşüneceği, iman edip
etmeyeceği, cennet ehli mi yoksa cehennem ehli mi olacağı... Mesela hangi kadın
yahut erkekle evleneceği, ne kadar çocuk ve torun sahibi olacağı, mutlu mu
yoksa mutsuz mu, zengin mi yoksa fakir mi olacağı; hastalılıkları, kayıp ve
kazançları, iyi veya kötü tekmil arzuları, tekmil dış ve içişleri gibi her şey,
“o kitap”ta yazılmıştır.
Yaratıcı
değil yaratık olan bir kulun iradesiyle kendini güncelleştirebilmesi mümkün
müdür ki, yanlıştan, asilikten, düşmanlıktan veya sapıklıktan vazgeçebilsin?
Allah’ın hidayet vermediği ya da, sapkınlıkla mühürlediği bir kimsenin doğru
yola ulaşabilmesi imkânsız ise, ne, nasıl güncelleşebilinir? Ayrıca
kötülüklerin elçisi şeytan, kötülükten kurtulup iyilikte güncelleşebilir mi?
Ruhsal akliyat, duygu ve fiziki oluşumların bireysel,
toplumsal ve evrensel fıtrata denk görsellik ve güncellik kazanabilmesi
amacıyla vahiyle bildirdiği iyi veya kötü, doğru veya yanlış yollar için;
peygamber, şeytan, ruh, beden veya madde vesile kılınmış ise de, ip yalnızca yaratıcı
Allah’ın elindedir. Böylece faydalı veya zararlı tüm düşünce, fiiliyat ve
unsurların hudutları çizilmiş ve buna bağlı kâinatsal bir düzen konumlandırarak
soyut veya somut tüm olaylar ezelde yaratmıştır.
Peygamber ve şeytan özüne bağlı biçimlenen düşünce, duygu
ve davranışların hayat içinde varlık kazanması ve mücadelesi, varoluş ve yok
oluş amacına uygun belirlenmiştir. Düşsel ve fiziksel uygulamaların hiçbiri
özgür bir aklı, öğretisel, araştırısal, rastgelesel, gözlemsel veya iradesel
etkiyle gerçekleşmemekte, ancak öyle sanılmaktadır. Her şey "ilk"e bağlı fonksiyon
gösterdiğinden, sonradan hiçbir şey ne kendiliğinden ne de iradece türememekte,
gelişmemekte, etkileşmemekte, evrimleşmemekte ve güncelleşmemektedir. Eylemsel
bilgiler, her ne kadar vahiysel, sezgisel, zihinsel veya diğer araçlarla elde
edilen birer öğeler ve fiziği meydana getiren tetikleyici donatılar ise de,
öncesinde ruhlarda var olan ekinsel olgulardır. Bilim ve teknolojinin üremesine
ve evrenin hareketine neden olan her türlü araç, gereç ve sebepler; fizik için
gerekli olan görsel veya göksel mazeretlerdir.
Ruh, bünyesinde barındırdığı zihinsel ve duygusal oluşumları
programı doğrultusunda hayata geçirerek durağan bedene fiziksel işlev kazandırmaktadır.
Bireysel, toplumsal ve evrensel olaylar,
"o kitap"’ta yazılan mutlak düzeneğe göre etkileşerek gelişmekte ve
yaratıksal hiçbir katkı veya müdahaleye izin verilmemektedir.
Peygamber Efendimiz ashabı ile konuşurken
bir Yahudi ona uğradı:
Yahudi,
Peygamberimize şöyle dedi: “Ey Muhammed!
İnsan neden yaratılır?” Bu suale karşılık
Peygamberimiz de: “Ey
Yahudi! Yaratılan herkes erkeğin menisi ile kadının menisinden yaratılır. Erkeğin
menisi kalın bir meni olup, kemikler ve sinirler ondadır. Kadının menisi ise
ince bir meni olup, et ve kan ondadır.” diye buyurdu. Peygamberimiz şöyle devam
etti: “Meni rahimde kırk gece
kaldıktan sonra ruhu görevli melek tarafından kendisine üfürülür. Erkek mi, dişi
mi, mutlumu, mutsuz mu, ameli, eseri, başından geçecek musibetler, eceli ve rızkı
yazılmış ve programlanmış bir şekilde sayfası dürülür ve kapatılır. Kaderine (o
kitapta yazılanlara) hiçbir şey eklenmez ve hiçbir şey silinmez.”
Yine,
Peygamberimiz şöyle buyurmuş: “Muhakkak
sizden birinin, annesi karnında yaratılışı kırk günde gerçekleşir. Sonra aynı
sürede bir kan pıhtısı, sonra aynı sürede bir çiğnem et olur. Sonra o bir çiğnemlik
et parçası kemik olur. Kemiklere et giydirilir. Sonra ona kemikleri, sinirleri
ve damarları ile baş, el ve ayak sahibi bir şekil verilir. Allah sonra ona
melek vasıtasıyla ruhu üfürür. Ruhun programlanıp önceden tayin edilmiş rızkı,
eceli, ameli, mutlu mu yoksa mutsuz mu olacağı, başından geçecek olaylar,
musibetler, kazalar yazılmış ve kaderi tespit edilmiştir.“
Allah Resulü devam ederek;
“Allah’tan başka ilah olmayana yemin ederim ki; muhakkak
sizden biri cennet ehlinin amelini işlerde, cennet ile onun arasında ancak bir
kulaç kala hakkında yazılmış olan kitap ona üstün gelirde, onun amelleri
cehennem ehlinin amelleri ile tamamlanır ve o kişi cehenneme girer.
Muhakkak
sizden biri cehennem ehlinin amellerini işlerde, cehennem ile onun arasında bir
kulaç kala, kitap onu geçer ve ameli cennet ehlinin ameli ile biter ve cennete
girer.”
Öyleyse güncelleştirme
talebinden maksat kader değilse nedir?
“Heva ve
hevesini tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir bilgiye
göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde
çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola
eriştirebilir? Hala ibret almayacak mısınız?” Casiye 23
“Biz dilesek elbette herkese hidayet verirdik. Fakat ‘Cehennemi hem
cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım’ diye benden kesin söz
çıkmıştır.” Secde 13
“Yeryüzünde
vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu
yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre
kolaydır.” Hadid 22
“Yeryüzünde
yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah'ın üzerinedir. Allah o canlının
durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir. (Bunların) hepsi açık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) dır.” Hud 6
“Şüphesiz
ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi
yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) sayıp yazmışızdır.” Yasin 12
“Âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz
dileyemezsiniz.”
Tekvir 29
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder