Deli saçmalığı
olabilsin!
İlk
yaratılan insanın nefsi ne ise bugünde aynı olup, kıyamete dek özelliğini sürdürecektir.
Dolayısıyla güncelleştirilebilmesi ancak nefsi yok etmek ya da Allah’ın dışında
yaratılabilecek nefisle mümkündür.
İnsanoğlunu
tek bir nefisten yaratan Allah, dileği doğrultusunda kötü duygular yüklediği
nefislerin arınabilmesine dışarıdan yapılacak bir müdahaleyle izin vermez. Yaratıcı
olma hasebiyle inisiyatifinde olan bir değişimi başarabilmek yalnızca yaratıcı
vasfıyla orantılıdır.
Nefis,
fıtratı gereği neye odaklanmışsa onu yapar. Bu sebeple beşeri hiçbir gücün
nefsi engelleyebilmesi muhtemel değildir Onun için nefsi yaratan Allah,
kurallar indirmiş ve hükümlerine itaat edenleri nefsi yani kötü arzu ve
isteklerden koruyup sebatkâr kılmıştır.
Nefsin
temsilcisi şeytanın misyonunun gereği varlığını sürdürmesi ancak şeytanın
ortadan kaldırılmasını mecbur bırakmaktadır ki, nefsi kötülüklerin tamamı son
bulup, düalitesiz yeni bir yaşam yaratılarak dilenilen bir hayat hâkim
olabilsin. Ne var ki, şeytanı yok edebilmek, yaratıcı Allah’ı da
kapsayacağından kabili imkânsızdır.
Asıl mesele iyilik ve
kötülüğün ne olduğu; kimin ilkelerine göre dayanak sağlandığıdır.
Allah
ilkelerinin gayrimeşru; nefsi ilkelerin ise meşru sayıldığı bir düzende
nefisten kaçınabilmenin olanaksızlığı aşikârken; sapkın kimdir?
Bir
nefsin doğru yahut yanlışı veya iyi ve kötüsü, diğer nefsin doğru ya da
yanlışıyla çatışıyorsa; hakemin yani karar vericinin nefis olabilmesi imkânsızdır.
Nurettin
Yıldız adlı bir hocanın “asansörde
halvet” sözleri her ne kadar dini ve siyasi arenada tepki doğurup hakkında
soruşturma açılabilecek bir mecraya neden olmuş ise de, kadın-erkek
mahremiyetine vurgu yaptığı; dolayısıyla Kur’an’a muvafık olduğu
tartışılmazdır.
Gerek
erkek gerekse kadın olsun nefsi yaratıklar olmalarından her an vesveselerle baş
başadır. Buna kural getiren İslam, dizginleyebilmek amacıyla olabilecek
şehvetsi ateşi söndürebilmek maksadıyla namahremlerin birarada bulunmalarına
sınır getirmiştir.
Ki,
İslam öncesi bir hayat sürerken yaklaşık gezdiğim 120 ülkede bindiğim asansörlerde
tanıştığım kadınlarla halvet yapmış olmam bir yana ileri boyutlara kadar dahi
gittim. Beni halvete itip azdıran kadınlar ise de kendimi onlardan masum yani
ahlaklı görmemiş ve İslami kuralların dışındaki nefsi davranışlarımdan dolayı
suçlu addetmişimdir.
Asansör
neymiş; uçaklarda dahi birçok defa halvette bulunmuş olan tek bir ben değil; nefsinin
güdümünde olan binlerce şehvet düşkününü unutmamak gerek.
Ya
tren, otobüs, minibüs, dolmuş gibi araçlarda halvet yapanlara ne demeli!
Binlerce insanın bindikleri taşıtlarda cenabet kaldığı ve halkın içinde tatmine
ulaştıkları bizzat yapılır, bilinir ama deşifre olmayanlar namuslu kesilirler.
Ya
da apartman boşluklarında, kazan dairelerinde, odunluklarda hatta yeşillikler
arasındaki ağaçların dibinde, sinema salonlarında, yanındakilerin gözünün içine
bakarak masa altlarından yapılan cinsel davranışlar asansördekilerden öyle daha
beterdir ki, uyarılarından ötürü Nurettin Yıldız’a kızmak değil, sosyal
sorunlara dikkat çekmesinden teşekkür edilmelidir.
Daha neler neler…
Kimsenin
görmediği kapalı yer ya da ıssız yerde baş başa kalma gibi bir halvetliğe
ilkellik gerekçesiyle tepki duyuluyor da, başkalarının yanında veya içinde
yapılan cinsellikler nasıl bir çağdaşlıkla mubah sayılabiliyor?
Asıl bedbaht kimdir
biliyor musunuz; Müslüman olduğunu ikrar edip de Allah ve Resulünün hükümlerine
boyun eğdiğini söylediği halde çıkarı uğruna nefsin tuzağına düşenlerdir.
Ahlaksız
azgın bir kadının yola gelebilmesi için dövülmesi Kur’an’ın bir emri ise,
Nurettin Yıldız’ı tefe koyup çalmanın amacı nedir biliyor musunuz; dolaylı olarak
Allah’ın kabul edilmeyen hükmüdür.
Allah’ın
indirdiği ayetleri ya inkâr ederek ya eğip bükerek ya seküler-laik düşüncelerle
dışlayarak ya da çağdaşlık adı altında sapkın anlayışlara peşkeş çekebilme
gayesiyle aşağılayanlar asıl sapkınlardır. Onun dışında sapkın görülen
davranışlar tamamen nefsi olup zerre kadar kıymeti harbiyesi bulunmamaktadır.
Hayatta
yaşanılan gerçekler ve nefsi zehrin yaydığı kötü duyguları yaşamamış olan ya muhakeme
edememekte ya bildiği halde sırf yaratılma fıtrata karşı gelme amacıyla tepki
göstermekte ya nefsi için ayetleri satmakta ya da sapkınlığı meşrulaştırma
ciheti gütmektedir.
Nefsi olan hiç kimsenin; "Ben iyi
niyetliyim ve kalbim temizdir" seçimi gibi bir imtiyazı yoktur. Öyle ki,
en temiz kalpli ve en iffetli nefis sahibi olan Allah Resulü, kesinlikle hiçbir
yabancı kadına dokunmamış ve biarada yalnız kalmamıştır. Hatta kadınlar
kendisine biat ederlerken, erkeklerin ellerini tutar gibi onlarla biat etmemiştir.
Onun kadınlarla biati, ancak sözden ibaret olmuştur.
“Allah'ın
insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından
harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun
için saliha kadınlar itaatkardır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık
gizliyi (kimse
görmese de namuslarını) koruyucudurlar.
Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda
yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat
ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir,
büyüktür. “ Nisa 34
“Eğer bir
kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe
ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler
kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah'tan korkarsanız şüphesiz Allah
yaptıklarınızdan haberdardır.” Nisa 128
‘’Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar ve
iffetlerini korusunlar. Bu kendileri için çok temiz bir harekettir. Şüphesiz ki
Allah kullarının yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mü’min kadınlara da
söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar…’’ Nur 30-31
“O, sizi bir
tek nefisten (Adem'den) yaratandır. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak
konulacağınız yer vardır. Anlayan bir toplum için ayetleri ayrıntılı bir
şekilde açıkladık. “ En’am 98
“Allah ve
Resûlü bir işe hüküm verdiği
zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş
olur.” Ahzab 36
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder