Reddetmek
yahut inkâr etmek, eğip bükmenin yanında hilesiz kalmaktadır.
“Münafık,
kâfirden yetmiş kez daha tehlikelidir.” Hz. Muhammed
Kadını cinselliğiyle sömürerek istismarda sınır
tanımayan seküler-laik çevreler, bedeninin ırzına geçtiği gibi ruhunu da
saptırabilmek için dinine karşı getirmeye çalışıp, nefsi yaratan Allah’ın
muhkem hükümlerini bozmak suretiyle aklı karıştırmakta; böylece apaçık
ayetlerin manalarını nefis doğrultusunda değiştirmeye ya da inkâra kalkışarak,
Allah’ı manipülasyonlarla bilememek, ileri görememek, çağlardaki değişlikleri
kestirememek ile itham ederek dolaylı tahtına yerleşmeye kalkışırlar.
Şüphesiz nefsi
yaratan kim ise, nefisle ilgili en ince detaya sahiptir. Nefsin
güncelleştirilebilmesi ancak dilenilen doğrultuda nefis yaratılmasıyla
mümkündür. Yalanı, yanlışı, hurafeyi, bidati, Kur’an’a muvafık olmayan fıkhı
düzeltmek farklı, ayetleri güncelleştirmek bambaşka bir şeydir. Eğer Allah,
insanoğlunu tek bir nefisten yani Hz. Âdem’in nefsinden yarattığını buyurmuş ve
vahiy olarak en son Kur’an dışında başkaca bir buyruk indirmeyeceğini belirtmiş
ise, değişmiş olan nedir ki, makyajsı gelişimler özün üstüne çıkabilsin?
Neticede nefis aynı nefis ve sahibi de Allah ise, kaderi
elinde bulunduramayanın bir güncelleştirebilme gücü olabilir mi?
Zaten
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, yaptığı açıklamada milli varlığa vurgu
yaparak, sanki dini temsil etmiyormuşçasına dini varlığı önemsememişçesine
İslam adına konuşabilmiştir. Dolayısıyla anlaşılacağı üzere tartışılan sorun
din değil, tamamen milli bekadır. Oysa ne Allah ne de Resulü milli çıkarlara
göre hiçbir hüküm vaaz etmemiştir. Ancak seküler-laik olan düşünce ile vahyin
düşmansı çatışmasından milliliğe zarar gelebilme telaşı sebebiyle güncellenme
adı altında (haşa) Kur’an peşkeş çekilmeye çalışılmaktadır.
İslam
evrenseldir ve asla bir ırka, cinse ve ulusa bağlı millileştirilemez! Varlığını
ister kabul eder, ister etmezsin ama eğip bükerek manipüle edemezsin. Hele
kendini reddeden düşüncelere odalık yaptıramazsın.
Madem
İslam her çağa cevap verebilecek mutlak bir yapıda ise, Hz. Peygamber
Efendimizin döneminden bu yana yaratılış fıtratında temelsi bir değişim mi
olmuş ya da farklı bir Allah mı nüfuz etmiş ki, çağın getirdiği yeni sorunlar, sorular ve meselelerden
bahisle güncelleştirilmesi söz konusu olabilsin?
Öyleyse içtihat adına
yapılması istenen güncelleştirilmeden maksat dolaylı bir reformdur.
Allah’ın
indirdiği hükümler ve Resulünün Kur’an’a muvafık olduğu hadisleri öyle aşikâr
ki, başkalarının içtihadına ne gerek ne de ihtiyaç bırakmaktadır. Ancak idrak
edemeyen gafiller, içtihat manipülasyonuyla hükümleri vahiy dışı düzenlerle
harmanlamaya çalışır ve adına da çağın ihtiyacına göre güncelleştirme derler.
Kayıtsız-şartsız
Mutlak İrade’ye bağlılık olan İslam, her ne kadar Allah’ın koruması altında ise
de, çağdaş diye nitelendirilen meseleler hakkında içtihada başvurulması,
Allah’ı çağdışı olmakla yaftalayıp nefsi öne çıkarmaktır.
Gerek
erkek gerekse kadın olsun tek bir nefis üzerine yaratarak fıtratlarını tayin
eden Allah’tan daha iyi bilen kim vardır ki, özellikle kadınlara ve kâfirlere hoş
görünebilmek maksadıyla hümanist odaklı bir sapmayla ahkâm kesilebilmektedir.
Öyle
ki, Allah, ayetinde kadınların başörtü takmasını emretmişken, saç örtüsü gibi
bir içtihatla Allah’a din öğretilmiştir. Anatomi de dahi baş, saçla
özdeşleşemezken, dinde başın saçtan ibaret düşünülmesi vahye aykırı bir
içtihattır.
Allah,
Bakara Süresi 221. Ayetinde; “putperest kadınlarla evlenmeyin” buyruğuyla
ayırımcılık mı yapmıştır?
Allah,
Bakara Süresi 223. Ayetinde; “Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl
dilerseniz öyle varın” hükmüyle kadınları mı aşağılamıştır?
Allah,
Bakara Süresi 228. Ayetinde; “Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe
sahiptirler” açıklamasıyla
haksızlık mı yapmıştır?
Allah,
Bakara Süresi 282. Ayette; “Bir erkeğe karşılık iki kadın şahit olmalıdır”
sözüyle adaletsiz midir?
Allah,
Nisa Süresi 11. Ayetinde; “Erkeğe, kadının
payının iki misli (miras vermenizi) emreder” hükmü müsavatsızlık
mıdır?
Allah,
Nisa Süresi 15. Ayetinde; “Fuhuş yapan kadınlara ölüm alıp görünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evde hapsedin”
emri barbarlık mıdır?
Allah, Nisa Süresi 34. Ayetinde; “Erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Baş
kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız
bırakın ve (bunlarla
yola gelmezlerse) dövün” hükmü bölücülük ve zalimlik midir?
Allah,
Nur Süresi 2. Ayetinde; “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine
yüz sopa vurun “ cezai
yaptırımı canilik midir?
Allah,
Nur Süresi 31. Ayetinde; “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini
esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir
etmesinler.” buyruğu
ilkellik midir?
Allah,
Al-i İmran Süresi 19 ve 85. Ayetlerinde; “Allah nezdinde hak din
İslam'dır. Kim, İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden asla
kabul edilmeyecek” hükmü ceberutluk mudur?
Allah, Maide
Süresi 51. ve Bakara 120. Ayetlerinde; “Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. İçinizden onları dost tutanlar,
onlardandır” buyruğu güncelleşebilir mi?
İnanıp inanmamak ya da itaat edip etmemek başka bir şey, ayetleri
eğip bükmek suretiyle Allah ve Resulünün hükümlerine zıt düşen içtihatlarla
seküler düzene uyarlılık kazandırmak bambaşka şeydir. Dinde zorlama yoktur; ya
Müslümansın ya da değilsindir; diğer bir ifadeyle ya doğrusun ya da eğrisin. Ama
Müslüman isen, hükümlere şüphe ve tereddüt duymaksızın harfiyen kabul etme zorunluluğu
vardır.
Şahsen
ben, yaşadığım düzen ve nefsim itibariyle her ne kadar hükümlerin tamamına
uyamıyor isem de, içtihat manipülasyonuyla eğip bükebilmem ve aslını bozarak batıl
düzene ve de nefsime peşkeş çekebilmem mümkün değildir.
İçtihat manipülasyonuyla güncelleştirmede bulunanların
cambazlıkları şeytanı bile hayrete düşürmektedir. Neymiş efendin; her ne kadar İslam dini her çağa cevap
verecek bir yapıda ise de, sigorta, organ nakli, bankacılık, klonlanma konusu,
tüp bebek, büyük ticari ortaklıklar, paranın kullanımı, enflasyonun
değerlendirilmesi ve yığınla yeni meselelerden dolayı içtihatlarla ayet ve
hadislerin güncelleştirilmesi gerekirmiş. Öyleyse Allah, o mesellerin
geleceğini bilmekten bihaber miydi ve o meseleleri yaratan zatı değil miydi ki,
Kur’an’da bulunmadığı bahisle eşdeğercesine tutulan kulların bilgilerine
başvurulabilinmektedir?
Oysa Kur’an, haram ve helal ile ilgili gelecekte dahi var olan
her şeyi bildirmiş ve o minval üzerine dini kıyamete dek tamamlamıştır. Nasıl
ki dün, alkol olarak sadece şarap vardı; bugün ise binlerce çeşit alkol
bulunmaktadır. Sarhoş edindirmiş olmaları haramlıklarına yeterdir. Kur’an için
önemli olan bir şeyin ne ihtiva ettiğidir!
Allah’ın indirdiği ayetler ve peygamberimizin bildirdiği
hiçbir hadis nefse göre asla hüküm vermez. Zaten din ile seküler-laik
düşüncenin ayrılıkları hatta düşmanlıkları bu minvalden kaynaklanmaktadır.
Allah, yaratıcılığı ve hâkimiyetinden dolayı sadece bildirir!
Hükümleri hoşa gitmeyebilir; nefislere ağır gelebilir; milli birlik ve
beraberlikleri zedeleyerek ayrıştırabilir; ötekileştirebilir; itici, kırıcı, sert
buyruklar verebilir; müeyyideleri şiddetli olabilir; öfke ve nefret dolu ahkâmlar
kesebilir. Kur’an incelendiğinde sadece Müslümanların kardeş ve dost olduğu,
diğerlerinin hayvandan daha aşağı sapıklar oldukları açıkça vurgulanarak cihad
yani savaş karşılığı bir cennet vaat edildiği aşikârdır. Öyleyse Allah’a, neden
denilebilinir mi; verdiği cezalardan ya da kullandığı dilden yani üsluptan dolayı
hesap sorulabilir mi?
Müslümanların gerek ekonomik gerek sosyal gerek siyasi
gerekse askeri olarak zarar görebilmeleri ancak Allah’ın yapılmasını istemediği
şeyleri yapmalarından ötürüdür. Dolayısıyla Allah’ın indirmediği bir hükmü ya
da indirdiği bir hükmü nefislerin hoşuna gitmesi bakımından değiştiren,
içtihatlarla bozan, eğip büken, başkalaştıran ve Allah’ın ayetlerini
beğenmemecesine nefsi odaklı yorum getirenler münafıktır.
“Onlar, Allah
yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen
zalimlerdir. Onlar ahireti de (dolaylı) inkâr edenlerdir.”
A’raf 45
"Battığı
zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna (nefsine) göre de konuşmaz. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir." Necm 1-4
“Yoksa siz de (ey Müslümanlar), daha önce Musa'ya sorulduğu gibi
peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre değişirse,
şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış olur.” Bakara 108
"Şüphesiz bu
şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda
olduklarını sanırlar. O şeytan dostu kimse, en sonunda bize gelince arkadaşına:
Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı, ne kötü
arkadaşmışsın! der."
Zuhruf 37-38
“Şüphe yok ki
münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı
bulamazsın.”
Nisa 145
“O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı
hak olarak indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir.” Bakara 176
“Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da kâfirlere de içinde
ebedi kalacakları cehennem ateşini vadetti. O, onlara yeter. Allah onlara lanet
etmiştir! Onlar için devamlı bir azap vardır.” Tevbe
68
“Sana Kitab'ı
indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır.
Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu
tevil etmek için ondaki müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Hâlbuki Onun
tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek payeye erişenler ise: Ona inandık;
hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim
sahipleri düşünüp anlar.” Al-i İmran 7