Diğer bir ifadeyle bilinemezcilik
yani bilgisi olmayan olarak tanımlansa da, aslı şüpheciliktir. Ancak şüphecilik
yani septisizm, her şeyden kuşku duyarken; agnostisizm ise sadece Allah ve
ruhsal kavramların tamamına karşı kuşku duyar.
Agnostisizm, Allah’ın var olduğunun bilinmesinin ya da
kanıtlanmasının imkânsız olduğu görüşüdür. Çünkü olayları derinsel yani ruhsal bir
inceleme gücü ve biliciliğiyle değil yüzeysel yani bedensel bakar. Agnostisizm,
inananları manipüle ederek ateizme götüren hem bir kamuflaj hem de fiziki yani
deneysel sorguyu meşrulaştırarak ateizmi kucaklattıran mantıki felsefeye
dayanan bir yönlendirmedir. Ateizm, kanıtlanamaz bir düşünce olan Allah’ın var
olmadığını iddia eder. Agnostisizm ise Allah’ın varlığının ya da yokluğunun
kanıtlanamayacağını, Allah’ın var olup olmadığını bilmenin imkânsız olduğunu
savunur.
Oysa Allah’ın varlığı yaşam, tecrübe ve ölümle
kanıtlıdır. Ancak duyduğunu, gördüğünü ve kavradığını okuyamama veya muhakeme
edememe akabinde Allah’tan ve ruhsal varlıklardan şüphe duyulmakta; bilinmez
sanılarak kanıtlanamayacağı düşünülebilinmektedir.
Kökleri ve yakın çevreleri mutlaka dindarlığa dayanan agnostikler,
iman edememelerinden dolayı Allah’ın var ya da yok olduğu konusunda bir karar
vermeyi istemezlerse de, içten içe inkâra meyillidirler. Dolayısıyla agnostisizm,
nihai kararsızlık konumudur. Teistler Allah’ın varlığına inanırlar; ateistler
Allah’ın var olmadığına inanırlar; agnostikler Allah’ın varlığı ya da yokluğunu
bilmek imkânsız olduğundan O’nun varlığına ya da yokluğuna inanılmaması
gerektiğine inanırlar.
Asıl mesele inanmak değil iman
edebilmektir. İnanç ile imanın nasıl farklı kuvvetler olduğu amellerle
kanıtlıdır. Gerek İslam gerek hıristiyan gerek yahudi gerekse başka dinlere
inanan büyük bir çoğunlukla karşılaşılabilinir ama iman edebilenler pek azdır.
Çünkü iman etmek, doğrudan Allah’ın inisiyatifindedir.
Agnostisizm,
dinlerin tamamını dolaylı kabul etmez. Buna göre agnostik olan birinin dinsiz
olduğu çıkarımını yapmak yanlış değildir. İnanılan Allah’a iman etmemek ne ise,
ateizm ile agnostisizm de odur!
Aslında
din sahiplerinin neredeyse tamamına yakını agnostiktir. Allah’a inanıp da
elçilerine, vahyine ve hükümlerine itaat etmemek ya da beşeri istekleri üstün
ve öncelikli tutarak şirk koşarcasına rehber edinmek, şüpheciliğin doğurduğu
bir garabettir. Allah’a inananlar gibi yine de dinlerin varlığına olanak
tanıyan ve agnostik olduğunu belirten insanların mevcudiyeti sınırlı sayılsa
da, gizli olanlar öyle fazla ve aşikârdır ki, dinleri olmalarına rağmen,
amelleri agnostik oldukları gerçeğini ortaya koyar.
Örneğin
deistler, sadece Allah’ı tanımak olan Deizm’e inanırlar. O’nun yanında ne
gönderdiği peygamberlere ne kitaplara ne dinlere ne de vahye inanırlar. Ancak
Allah ile elçilerini ayırarak ‘bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız’
demelerinden ateistlerden hiçbir farkları yoktur, hatta daha da beterdirler.
Şöyle ki, Allah’ın gökyüzüne yerleşip
yeryüzünün yönetimini yani hâkimiyetini insana bıraktığı yönündeki inançları,
dünya görüşlerini yani devleti veya siyaseti seküler düzeye indirgemelerine
neden olur. Akıl yoluyla kavranabilecek yalın bir Allah inancını belirten
Deizm, kâinatı yaratan, işleyişi için doğa kanunlarını koyan,
ayrıca insanlığa ve kâinata müdahalede bulunmayan; doğruları keşfetmeleri için
insanlara akıl veren
bir Allah’a duyulan inanç
sistemidir.
Deizm
de ateizm gibi dinleri bütünüyle reddeder. Ancak agnostisizm, ılımlı ve sinsi
yaklaşarak dolaylı reddeder. Bu sebeple deistler, doğru dini inanışların insan
mantığında ve doğal dünya’nın kanunlarında görmeyi tercih ederler.
Dolayısıyla agnostisizm’in ne olduğu bilinmese de, dünyada
sözde inanan İslam, hıristiyan ve yahudi din sahiplerinin çok büyük bir
çoğunluğu agnostiktir. Şüphe ve tereddüt hastalığına kapılmalarından öyle kuşku
içindedirler ki, gerek Allah gerek peygamber gerekse dini inançları gelenekten,
adetten veya kültürden öteye geçememiş; Allah’a şirk koşmakta sınır
tanımamışlardır. Böylecene ölümden sonraki ahiret hayatından kuşku
duymalarından imana da kavuşamamışlardır.
Neden müşrik
ve kâfirler değil de münafıkların yani sözde din maliklilerinin cehennemin en
alt katında olacakları idrak edilebilirse; agnostisizm’in, ateizmden daha
tehlikeli olduğu anlaşılabilecektir.
“Kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa şüphe içinde midirler, yahut Allah ve Resûlünün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zalimler kendileridir!” Nur 50
“Kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa şüphe içinde midirler, yahut Allah ve Resûlünün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zalimler kendileridir!” Nur 50
“Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt
katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın.” Nisa 145
“Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm
zamanını takdir eden ancak O'dur. Bir de O'nun katında muayyen bir ecel (kıyamet
günü) vardır. Siz hâla şüphe ediyorsunuz.” En’am 2
“Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma
hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip «Bir kısmına iman
ederiz ama bir kısmına inanmayız» diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu;
İşte gerçekten kâfirler bunlardır.
Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” Nisa 150-151
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder