Kimin kim olduğunu
değil, ne olduğunu muhakeme edebilirsek; bedeni ve taşıdığı liyakatlerinin
etkisinde kalmaksızın ruhuna odaklanmak suretiyle derinliğine inebiliriz.
Evet, Gönül Gözü!
“Gerçeklik yalnız akılla değil gönül gözü ile de görülür, gönül gözünün
de kavrayıcı, bilici bir gücü vardır. Olayı gördüler de nedeni görmediler.” Pascal
Allah’ı duyamayan ne hakkı ne batılı
ne doğruyu ne yanlışı ne iyiyi ne kötüyü ne dostu ne de düşmanını duyabilir! Çünkü
bir şeyi idrak edebilmek için maddi göz, kulak, beyin veya kalp değil, gönül
gözü muktedirdir.
Eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun öncesi
ile sonrası arasında olan derinsi değişikliğini ve güttüğü politikaları sürekli
eleştirmiş; Batı’ya olan mensubiyeti şüphe doğurmuştu.
Oysa yıllar öncesinden tanıdığım
Davutoğlu, İslami kurallardan zerre kadar taviz vermeyen ve her fırsatta
haçlı-siyonistlere karşı çıkıp Kur’an’ın, Müslümanların ve Türkiye’nin
hâkimiyetini savunan biriydi!
Özellikle Almanya başbakanı ve AB’nin
hamisi Merkel ile öyle bir ilişki kurmuştu ki, neredeyse yiyip içtikleri ayrı
gitmez olmuştu. Hele Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde Merkel’in Türkiye’ye
sunduğu dostluk mesajları, öncesinde Türkiye’nin AB girişine muhalif tutumunu
değiştirmiş olması, sık sık Türkiye ziyaretleri, başta sığınmacılar olmak üzere
verdiği vaatler, yapılan anlaşmalar, taahhütler; Davutuoğlu’nun başbakanlıktan
azliyle düşmanlığa dönüşmüş ve Ermeni Soykırımı gibi yalan bir tasarıyı
meclisinden geçirmesiyle başlayıp teröristlere sahip çıkan icraatlarıyla hasımsı
gardını alabilmiştir.
Mustafa Kemal ve Atatürk muammasını
hatırlamış; tanıdığım Davutoğlu’nun yerine Alman ajanı bir başka Davutoğlu mu
geldiği sorgusuna kapılmış bulunmaktayım.
Öyle ya; özellikle Çanakkale
muharebesinin mağlubu İngilizlerin Atatürk’ü sevmeleri ve Atatürk’ün de; “İngilizler beni sever” ifadesi ne kadar mantıklı ise, Türkiye’ye
düşman Merkel’in de Davutoğlu’nu sevmesi o kadar mantıklıdır.
2009 yılında Mustafa Kemal ve Atatürk’ü
konu aldığım yazı serisinde ortaya koyduğum kanıtların halen aksi belgelenememiş
ve Davutoğlu olayı ile benzerlik içermesi, İngiliz Atatürk gibi Alman Davutoğlu’nu
da irdelemeyi mecbur bırakmıştır.
Çanakkale zaferinin gazisi Mustafa
Kemal; “Kanuni
esas Kuran’ı azimünşandı” dedi ama Atatürk aksini yaparak Kur’an’a nasıl
savaş açmış ise, Davutoğlu’da öncesinde “Kanuni esas Kuran’ı azimünşandı” derken,
Kuran hükümlerini ayaklar altına almakla kalmayıp Müslüman Türk milletini
Almanya’nın odalığına soyundurmaya kalkıştı.
Müslüman Türk milleti ışığın yerine
hep gölgelerin peşine düşmelerinden hâkimiyetlerini haçlı-siyonist çapulculara
kaptırmanın ezikliğiyle hayali gerçek sanmış; yalanı, ihaneti ve dublörü ayırt
edemeyerek özünden yani zafer ve insanlığından kopmuştur.
Neden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi gibi zannettiği,
umut ve övgülerle başa getirdiği Davutoğlu’nu azletmişti?
Yanıt halen sır olsa da spekülatif
söylentiler asla doğruyu içermemektedir.
“Ey iman
edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim
de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet
besleyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar, size gelen gerçeği inkâr
etmişlerdir. Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Peygamber'i de sizi de
yurdunuzdan çıkarıyorlar. Ben, sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim. Sizden
kim bunu yaparsa (onları dost edinirse) doğru
yoldan sapmış olur.” Mümtehine 1
İlgilenenlerin bilgisine Mustafa Kemal
ve Atatürk ile ilgili iki yazım;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder