Vahiy yok din var; ruh yok beden var;
Allah yok beşer var; insan yok mahlûk var; ahiret yok dünya var; kulluk yok
özgürlük var!
Siyasetin olmadığı
seküler-laik dünyada kaosun diplomatik sembolü politika, erdemliği dışlayıp
ahlâksızlığı yani insansızlığı çağdaşlaştırmıştır. Her geçen gün hızla çoğalan
karakoncolos alaşımlı çok çirkin korkutucu bedensi kütüklerin rehberlikleri ve
önderlikleri kitleleri doludizgin etkilemeye devam etmiş; dolayısıyla vahiy
dışı eğitsel ve idaresel süreç, üstün insanı alçak yaratıklara dönüştürmüştür.
Bundan dolayı
doğrudan ve kulluktan kaçılıp yalana ve köleliğe koşulmuş; anormal düşünce,
davranış ve tercihler dengeleri altüst ederek sömürü, vahşet, ayırımcılık, haksızlık
ve adaletsizlikler galebe çaldırılmıştır. İnsanı insan yapan ölmek ya da olmak
yerine, insanı insanlıktan çıkaran korkunç yalancılık, fesatçılık, fırsatçılık
ve riyacılık insaniyeti yiyip bitirmiş; böylece insan görünümündeki sinsi
yaratıklara duyulan ilgi ve teveccüh kötüyü daha da derinleştirmiştir.
Tecrübe, yenilen
kazıkların, çekilen sıkıntı ve eziyetlerin kaçınılmaz bileşkesi olmasına rağmen
yine de yanlışlıkta ısrar edilebilmiş; vahyi, siyaseti, ruhu, aklı, onuru,
dürüstlüğü ve vicdanı imha eden gelişmelerin dolaylı savunucuları olunabilmiştir.
Avlanmaktan ve kendi kendini aşağılattırmaktan inanılmaz haz duyan insanoğlu
öyle mahlûklaşmış ki, kadersel mührün sapıksal tüm argümanlarını taşıyarak
hayvandan da daha aşağı olduğunu ortaya koymuştur.
Yaratıcıya ve adil
kurallarına karşı girişilen egemenlik savaşı, lanetin devasa boyutunu
kanıtlamış; mücadele etmektense ya korkuya ya da az bir bedele teslim olunarak
adalet bombalanabilmiştir.
Özgürlük, kulluğa karşı nasıl bir kılıç olarak kullanılıp iman sahipleri manipüle ediliyor ise, demokrasi de millet seçimi ya da iradesi olan amacından saptırılıp Allah’a karşı bir galibiyet yani hâkimiyet olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla her şart ve koşulda gerek özgürlük gerekse demokrasi halk için olduğu iddiasında bulunulsa da, aslında doğrudan Allah ve kulluğa karşı bir üstünlük güdüsüdür.
Gerçi dönen çark görünebiliyor, işitilebiliyor ama kavranılamıyor. Zaten sorun görünen ya da işitilende değil, muhakeme yani idrak edilememesindedir. Esasen İslam inancı taşıyanların hem içeride hem de dışarıda kuşatılıp işgal edilerek iktidardan uzaklaştırma amacının Allah, resulü ve hükümleri olduğu aşikârdır.
Özellikle Türkiye’nin İslam ile bütünleşmesi ve Türk milletinin Müslüman olmasına dâhili ve harici haçlı-siyonistler öyle tepkilidirler ki, balonsu egemenlikleri sona erecek kaygılarından fevkalade kindardırlar.
Madem özgürlük ve demokrasi; millet isteği ya da iradesinden korkulabilinir mi? Ama o millet, Müslüman ve Allah’ın kurallarına bağlı ise, her türlü baskı, yasak, tehdit, savaş, zulmü, darbe veya istilayı mubah sayılır. Niçin; özgürlük ve demokrasi için! Öyleyse laiklik, özgürlük ve demokrasinin politikadaki bilimsel karşıtlığı doğrudan tevhiddir!
Yaratıcı Allah’a imanı çağdışı; beşere imanı ise çağdaşlık bellemiş İslam karşıtları, farklı kulvarlarda olmuş olsalar da beslenip güdüldükleri odak aynıdır. Peki, o odak nedir diye sorulacak olursa; Kur’an ifadesiyle şeytandır; tağuttur; zorbalıktır yani kötülüktür!
Seküler-laik politikalarıyla Allah’ı ve insanlığı doğramaya çalışan hilekâr jakobenler, ne kalplerdeki imanı; ne inen vahyi; ne adil olan siyaseti; ne bedeni var eden ruhu; ne yaratıcı ALLAH’ı; ne kulluğu; ne de ahireti söküp atamazlar. Çünkü zihin ve kalplere hükmeden; birini diğerine musallat kılan; dilediğine dilediği kadar fırsat veren; yeryüzündeki iktidarları paylaştıran; takdiri kendisinde bulunduran; yönetip yönlendiren Allah olduğu için!
Ancak Kur’an’ın hükmettiği bir diyarda siyaset yani adalet vardır! Dolayısıyla İslam olmadığı yerde ne siyaset ne de adalet mümkündür. Neden; İslam, kayıtsız-şartsız Allah’ın Mutlak İradesi olduğu için!
Sadece adalet benim olsun! Çünkü insan için gerekli tek şey adalettir!
“Ey İman edenler! Adaleti titizlikle
ayakta tutan, kendiniz, ana babanız ve akrabanız aleyhine de olsa Allah için
şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten
sapmayın, (şahitliği) eğer büker
yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız, (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Nisa 135
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder