Ayasofya’yı
dahi camiye dönüştüremiyoruz.
Peki, kimdir bize
zincir vuran?
Beşeri güçler değil Allah’tır! Beşeri
güçlerin mutlak bir iradesi olmuş olsaydı; ne İstanbul’u fethedebilir, ne bir
avuç zayıf toplulukken haçlı dünyasına diz çöktürebilir ne de dünyaya hükmeden
bir imparatorluk haline gelebilirdik.
Nereden nereye!
Nice güçlü toplulukların yüzyıllarca akınlar
düzenleyip surları aşarak hedeflerine ulaşamadığı İstanbul’un fethini Allah,
karadan gemiler yüzdürerek Müslüman Türk milletine nasip etmek suretiyle
şereflendirmiş, lakin Müslüman o Türk milletinin soyunu taşıyanların Allah’a
ihanet edip dinine hasmı olmasının akabinde fethin ruhu Ayasofya’ya önce kilit
vurdurmuş ve bir daha zatına ibadet edilememesi için açılmasına izin vermeyerek
zillete mahkûm kılmıştır.
Allah Resulü dahi yüzyıllar öncesinde
İstanbul’un önemine işaret ederek, “Kostantiniyye elbette fetholunacaktır.
Onu fetheden kumandan ne güzel
kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” hadisi şerifiyle müjdeyi vermişti.
İşte Allah’ın lütfettiği o güzel komutan ve göğüsleri iman aşkıyla dolu
o güzel askerlerin şehadet amaçları, İstanbul’u batıllığın merkezi ve Ayasofya’nın
da müze yapılması için değildi! İstanbul’u fethetmekteki kasıt, batıllıktan
kurtarıp hakkı hâkim kılmak değil miydi?
Nefislerine göre kendilerine İslam adı verdikleri din edinenlerin binbir
müşkülatla elde edilen Ayasofya’yı dahi ibadete açamamaları, uğradıkları
lanetin pençesinden başka bir şey değildir. Selüler rejime boyun eğerek dinsiz
siyaset yapanlar; ne
ALLAH’ın lanetini, ne peygamberlerin lanetlerini, ne meleklerin lanetlerini, ne
Fatih Sultan Mehmed ve Ayasofya uğruna şehid düşen güzel askerlerin lanetlerini,
ne de gelmiş geçmiş bütün Müslümanların lanetlerini umursarlar. Onlar, badana
ile gözleri boyayan ve sonunda yerlebir olacak eserleriyle zafer nutukları
çeken ve Fetih Şölenleriyle Ayasofya gerçeğini örtbas eden sihirbazlardır.
Ayasofya, sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin
hatta İslam âleminin namusudur. Namusunu peşkeş çeken bir kadının evine
getirdiği para ve kazandığı mallar, övgüler yahut başarılar ne ise, hükümet ve
muhalefet partilerinde yaptığı odur!
İnsanı Müslüman yapan ve yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur
kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını
şereflendiren bir meziyet daha vardır.
Tereddüt etmeden dini ve namusu uğruna canını feda edebilecek kadar
Allah’a bağlı olmaktır.
ALLAH’tan değil kuldan çıkar beklentisi
içinde olanlar dünyaya meyletmiş öyle sefil mahlûklardır ki; ne hak ve adaletle
şahitlik yapar, ne cesaretle tartışılmaz olan haklarını arar, ne de iman
ettikleri değerlerine sahip çıkarlar. Nerede bir batıllık ya da eğrilik var
ise, onu hak yahut düzgünmüş gibi pazarlarlar.
Konusu Ayasofya olmayanların Fetih Şöleni
adı altında kutladıkları İstanbul’un fethi nedir biliyor musunuz; doğrudan gösterişli
bir cenaze merasimiyle nemalanmaktır. Peki, o cenaze merasiminde Ayasofya var mıdır? Haçlı
dünyası neye izin veriyorsa onu yapan tutsaklar, Ayasofya’yı mevzubahis
yapabilirler mi?
Yıllar önce yazmış olduğum “neden oy kullanmıyorum” adlı kitabımda
demiştim ki, seküler yani din dışı rejimi meşrulaştıracak ve dinsiz siyaseti
rehber edinenlere asla destek vermem. Velev ki kullanacağım oy, rahmetli babamı
mezardan çıkaracak bir etkiye sebep olacak olsa dahi yine de vermem. Çünkü
babamın mezardan çıkışı hayır değil şer olacaktır.
Dinsiz bir düzende dini yaşamak, tıpkı tabutun
yahut mezarın üstüne bırakılan çiçekler gibidir! Bir müddet sonra o çiçekler
canlılıklarını yitirip nasıl çerçöp oluyorlar ise, kendilerini İslam sananlarda
öyle çerçöp olup münafıklaşmaktadırlar.
Kimileri soruyor; nedir Ayasofya’yı camiye
dönüştürememekteki korku, iktidarsızlık ve acziyet? Herkes haçlı güçleri sanır ama
Allah’tır. Neden mi; layık değilsin ki, Ayasofya’yı fethettirerek zatına ibadet
amacıyla cami yaptıran Allah, açılmasına izin versin!
Ayasofya’nın açılışı Türkiye ve İslam
dünyası için bir rahmet kapısı ama Allah, o kapıyı öyle bir tutmuş ki, 13
yıldır iktidarda olan hükümet ve milyonlar dahi o kapıyı açamamaktadır. Layık ol ki, rahmete ve izzete kavuşasın!
“Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden
olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur. O, üstündür, hikmet
sahibidir.” Fatır 2
“Bu dünyada arkalarına lanet taktık. Onlar, kıyamet gününde de
kötülenmişler arasındadır.” Kasas 42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder