Her konuda olduğu gibi kız ve erkek
öğrencilerin karma eğitim yapmaları teoride tartışılmakta, pratikte ne getirip
ne götürdüğü alakadar etmemektedir. Ancak yıkıcı sonuçlar ortaya çıkınca dizler
dövünmekte, ağıtlar yeri göğü inletmekte, gözyaşları yağmur misali
boşalırcasına sele dönüşmektedir.
“Bir kuramın doğru yahut yanlışlığı ancak
yaşanılan hayattaki karşılığı ile kanıtlanır” ilkemi baz alarak konuya açıklık
getirecek, felaketin daha anlaşılır olabilmesi açısından aşırı yaklaşımlarım
olması durumunda affınızı rica ederim.
Maalesef eski Yunanlıların hilesel bilgi
taktiği sürdürülerek, edinilmeye değer bilginin yaşanılan olaylardaki somut
kanıtlarla değil de beyin hücreleri çalıştırılarak (nasıl çalıştırılıyorsa!) elde
edilen teorisel bilgi tuzağı günümüzde de etkisini korumaktadır. İşte nefse
hitap eden parıltılı düşünceler cehennemi cennetmiş gibi algılatmıyor mu?
Yaratıcı Allah’ın yarattığı insanların nefislerini
dizginleyebilmeleri için etkileşime sebep olacak her türlü fitne, kışkırtma
yahut tahrik edici durumlardan kaçınabilmeleri için mahrem ve namahrem ile
ilgili düzenleyici birçok ayet indirdiği malûmdur. Çünkü şeytan, nefislere
nüfuz edebilmek için her fırsatı lehine çevirebilmek maksadıyla tetikte
beklemektedir. Bu sebeple ona fırsat doğuracak tüm kapıların kapatılması vahyin
bir hükmü ve ahlâki kuralların tartışılmaz bir gereğidir.
Her ne kadar kadın ve erkek cinselliğini
biyolojiden ibaret doğal bir masumiyet olduğu dayatılmaya çalışılsa da, insan
cinselliğinin sadece doğal ve fizyolojik bir olgu olmayıp nefsin güttüğü bir şehvet,
doyum ve karşı konamaz arzu gerçeği aşikârdır. Öyle ki, ticaretin her alanında
‘olmazsa olmaz ‘ etkisini sürdürmekle kalmayıp bilfiil ticarette de yerini
alarak milyarlarca doların döndüğü bir imparatorluk sektörü haline gelmiştir.
Dolayısıyla cinsellik, su ve hava misali vazgeçilmez bir hakikattir ancak helal
yani meşru yahut haram yani gayrimeşru olması önem ihtiva etmektedir.
Şüphesiz çocuk gelişimi için korkunç bir
tehlike olan cinsel özgürlük, tüm dünyada ciddi bir suç haline gelen ve geçmişte
de Türkiye’nin izlemede birinci geldiği ‘çocuk pornosu’, özellikle ergenlik çağına
ulaşmış çocukların takip ve disipline edilmesini zaruri kılmaktadır.
Hani diyorlar ya; “orta öğretimdeki kız ve erkek öğrencilerin
karma eğitim yapmalarının ve dekolte giyinmelerinin cinsel açıdan bir tehlikesi
bulunmamaktır” diye!
Ne var ki yaratıcı Allah, harami bir ilişkiyi
önleyebilmek amacıyla ergenlik çağına ulaşıp şehveti derinliklerinde
hissedenler için evliliğe izin vermiş, lakin Allah’ın kıldığı harama karşı
çıkan çağdaşlar, küçük yaştaki çocuklar evlenemez tepkilerine karşı o çocukların
ellenmelerine, koklanmalarına, sevişmelerine, doyumlarına ve teşhirlerine
özgürlük gerekçesiyle dolaylıda olsa razı olabilmektedirler.
Çocuk yaşta başlayan cinsel özgürlüğün
sapıklığa gitmesi, cinsellikle çok erken tanışmış olmasındandır. Artık normal
ve helal birleşmelerden heyecanlanamayarak tatmin olamayan insan, akla hayale
gelmeyecek fanteziler kurarak sapkınlığın her türlüsüne sapmaktadır. Siyasi Partilerin
dahi peşinden koştuğu LBGT’lilerin bunca artışı nedendir diye hiç sorgulandı
mı?
Teknolojinin gelişimiyle cinselliğin ve tahrikin hoyratça sergilendiği okullar, sokaklar, evler, sinemalar,
diziler, programlar ve çağdaşlık kompleksi taşıyan ebeveynlerin sağladığı
altyapıyla kıvama gelen çocuklar, daha küçük yaşta iken şehvetleri tavan
yapmakta, önce aile içinde başlayan ensest ilişkiler okullarda devam ederek
üniversitelerde de hamile kalmalarıyla en vahşi cinayetlere kadar sürmektedir.
Her ne kadar kontrol hapları ve araçları
kullanılsa da, topraklar öldürülmüş bebek cesetleriyle doludur. Sadece deşifre
olanlar bilinmektedir. Artık şehvet öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, her yer seks
herkes tatmin olabilme arayışında ve ılık ılık akıtma peşindedir. Sadece ortaöğretim
ve üniversite öğrencilerimi; evliler dahi eşlerinden gerekli heyecanı
alamamaları bahanesiyle fırsat yakaladıklarında geriye tepmemektedirler. Velev
ki eşinin arkadaşı, akrabası, çalıştığı yahut yolda tanıştığı biri olsun! Hani Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç diyor ya; “Adamı çok
seversiniz ama her gün karşınızda. Yüz eskimesi olabilir, her gün kaymaklı baklava yenmez” misali! Çocuklarla ilgili
DNA yapılmış olsa, büyük bir çoğunluğunun gayrimeşru çocuklara sahip oldukları
tartışılmaz bir gerçektir. Ki, bununla ilgili bir sebeple ortaya çıkmış birçok
habere şahit olunabilmektedir!
Geçenlerde Pamukkale Üniversitesi Kimya Bölümü 3'ncü
sınıfta öğrenim gören bir kız öğrencinin kaldığı yurdun tuvaletinde doğurduğu
bebeğinin başını kopartıp, odasındaki ayakkabı dolabında saklayacak kadar
vicdansızlaşabilmesi, işte çağdaş ve uygar olabilmenin özgürlük sonucuydu! Ki,
bu kız öğrenci, kaldığı kız yurdunun kantininde çalışan bir erkekten hamile
kalmıştı. Neden sürekli beraber okuduğu arkadaşlarından değil de sadece kantinde
rastladığı bir erkekten? Yoksa tamamını bitirmişti de sıra ona mı gelmişti sorgulamasına
kalkışmayı gerekli bulmuyorum.
Zemin öyle hazır ki, aslında herkes tatminsi doruğa
ulaşabilmek ve seksin verdiği hazza kavuşabilmek amacıyla dörtnala koşuyor ama boşalabileceği
kimseyi anında bulamadığından ya mastürbasyona ya da porno izlemeye kayıp daha
da azgınlaşıyorlar. Eğer Allah, nefislere, dilediklerini yapabilecekleri bir özgürlük
tanısaydı, düşünün nasıl bir dünya oluşurdu!
Bir arada öğrenim gören, çalışan ve yakın irtibat
içinde bulunan kadın ve erkeklerin çok azı istisna, gayrimeşru ilişkinin
tutsaklarıdırlar. Çünkü çağdaş uygarlıkta zinanın, birlikteliğin suç ve ahlâksızlık
sayılmaması, insan yaşamındaki en temel ve haz verici cinselliğin tehlikeleri ve
öldürücü yan etkilerinin önemsenmemesine neden olmaktadır.
Artık hayâsızlık ve namussuzluk öyle normalleşmiş
ki, biri kadın biri erkek öğrenci, savcılığa başvurarak bir evde yaşadıklarını
gerekçe göstermek suretiyle ahlâka meydan okurcasına güya suç duyurusunda
bulunabiliyorlar!
Özgürlük, ticaret, eğlence yahut sanat adı altında cinsellik
o kadar meşrulaştırılmış ki, aklı ermeye başlayan çocuk, neredeyse seksin tüm
inceliklerini bilebilir bilgiye ulaşmakta, fanteziler dahi kurmaya çalışarak
etrafına karşı pürdikkat kesilip “nasıl sevişiliyor” merakına heves
edebilmektedir.
Kimi cinsellikle, kimi uyuşturucuyla, kimi de
alkolle kendinden geçmeye çalışıp sınırların yıkıldığı seküler bir dünyada
hangisi daha tehlikelidir diye sorulacak olursa; kural tanımaz ahlâksızlığın
güttüğü cinselliktir. Vicdanların kaldıramadığı tüm suçların anası
cinselliktir. Bir insan uyuşturucu kullanmaya, alkol içmeye hatta hırsızlık
yapmaya ya da cinayet işlemeye ikna edilemez ama tahrikle ve seksle kolayca
kandırılır, üstelik köle dahi yapılabilir. Terör örgütlerinin gençleri uyuşturucuyla
kandırdıkları sanılır oysa seksle ve şehvetle etkiledikleri pek düşünülmez!
Çağdaş cinsellik öyle bir zehirdir ki, en dindarını
bile tesir altında bırakıp baştan çıkarabilmektedir. Ömrünü Allah yoluna adayıp
ölümüne bir kulaç kala sapıklaşan nice insanlar, meşrulaşmış cinsel zeminde
nefsiyle baş edememenin bedelini hem bu dünyada hem de ahirette ağır bir cezayla
ödemekte ve zilletle yaftalanmaktadırlar.
Her tarafın cinsellikle sarıldığı bir toplumda insanın tahrik olmaktan kaçıp kurtulabilmesi çok zordur. Ancak önüne ve arkasına set çekerek etkileşimi engellemekten başka bir çaresi bulunmamakta, dolayısıyla kör ve sağır olmaya mecburdur.
Halkının ahlâkî yapısından sorumlu devlet, özgürlük
ve demokrasi gerekçesiyle mahremiyete önem vermiyor ise, o halk hem cinsel bir
meta hem fahişe hem lezbiyen hem gay hem de binbir türlü sapıklığa kayar!
Artık karşısındakinin güzel yahut çirkin, genç yahut
yaşlı, akraba yahut tanıdık, çocuk yahut yetişmiş, evli yahut bekâr, kadın yahut
erkek olduğuna bakılmaksızın doyuma hedeflenmiş bir yığın türemiştir. Sınırlar
yıkılmış, kurallar lağvedilmiş, edep yok edilmiş, utanma duygusu bırakılmamış,
namusun namussuzluk sayılmış olduğu bir düzende ahlâktan ve mahremiyetten
bahsedenin suçlu haline geldiği çağdaş uygarlık adına bir anlayış dehlizinde
debelenilmektedir
.
“Beden
benim; ahlâkı senden öğrenecek değilim; özgürüm dilediğimi yaparım; ne yaptığım
seni ilgilendirmez; kiminle seks yaptığıma karışamazsın; ne giyeceğime müdahale
edemezsin; istediğim yerde öpüşür; koklaşır ve sevişirim; çocuk benim” diyorlar, başlarına bir belâ
geldiğinde ise “yetişin” diye feryat
ediyorlar.
Devlet misin, iktidar mısın, meclis misin, millet
misin, insan mısın, ne isen; toplumun hızla koştuğu ahlâksızlık uçurumuna engel
olmalısın! Herkes özgürdür, demokrasi vardır, kimsenin yaşamına karışamayız
diyenler, gelişmişlik ve zenginliklerine rağmen toplum olarak yerin binlerce
metre altından kazılarak çıkarılmaktadırlar. Su, yemek ve barınak gibi temel
ihtiyaçların dahi bulunamadığı bir dünyada cinsellik her yerde var ise, felaket
geliyorum demektir. Uyuşturucu yaşının 14-15 yaşlarına düştüğü ile kaygı
duyuyorsun ama cinselliğin ilköğretim yaşına düştüğünden endişe taşımıyor;
zaten seks bilincine ulaştırılmış çocuk yahut gençlerin bir arada eğitim
görmelerine izin veriyorsan, patlama nereden geldi diye istihbaratı bir
araştırmaya gerek yoktur. Halen unutamadığım, İzmir’de yaşları 60-70 arasında
değişen üç sapığın 2 yaşındaki bir bebeğe defalarca tecavüz etmeleriydi.
En dehşetli nükleer silahlardan daha korkunç
tahribat yapan cinselliği disiplin altına almaktan, bir avuç sapığın
cazgırlığından dolayı imtina edersen, genç nüfusuyla övündüğün bir millet değil
birbirini önce düzen sonra da öldüren bir mezarlıklar ülkesiyle kahrolacaksın!
Cinselliği öne çıkaran yazılı ve görsel yayınları kesmekle
işe başlayacak, toplum ahlâkına meydan okuyan her türlü yaşam tarzına ve
davranışlarına müdahale ederek, istikbaldeki medarıiftiharımız çocuklarımız ve
gençlerimizi kız-erkek ayırmak suretiyle başarıya odaklandıracaksın.
Unutmamalısınız
ki, iffet ve namusuyla dünyaya nam salmış ecdadın şerefini taşıyan Müslüman
milletimiz, çağdaşlık ve özgürlük manipülasyonlarıyla kapkara bir leke taşımaya
layık değillerdir. Şerefsizliği, ahlâksızlığı, sapıklığı ve namussuzluğu rehber
edinmişlerin kendi sınırları içinde ne yaptıkları başka, toplumu kendilerine
benzetebilme gayretleri bambaşkadır. Dolayısıyla otorite toplumdan sorumludur
ve varlık sebebi de toplumun ahlâkını muhafaza etmektir.
Etekler küçüldükçe kalabalıklar
nasıl artıyorsa, ahlâkta yok edildikçe suçlar çoğalmaktadır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder