Başbakan
Erdoğan’ın geçmişteki yaşananları ayna yapmak suretiyle halkının herhangi bir
felakete duçar olmaması için ebeveynlerin şikâyetlerini ciddiye alarak,
üniversitede eğitim gören gençlerin üzerlerine devlet olarak eğilme sorumluluğu
hissetmiş, “Biz kızların erkeklerin devletin yurtlarında karışık olarak
kalmasına müsaade etmedik etmiyoruz. Kız ve erkeklerin aynı
evlerde kaldığı ihbarlarını bir kenara atamayız” ifadeleri öyle bir bomba etkisi yaptı ki, muhalefet ve hükümetinin
başbakan yardımcısı başta olmak üzere ahlaksızlığı özgürlük ve demokrasi adına
savunanların farklı üsluplarla karşı bir cephe açabilmeleri endişe vericidir.
Oysa Başbakan Erdoğan, sırf ebeveynlerin endişelerini dillendirmişti. Düşünün
ki diktatör denilen bir başbakana ifade özgürlüğünü dahi çok görüyorlar!
Özellikle hükümet ve partisinin sözcüleri tıpkı Gezi Parkı olaylarında
olduğu gibi ihanet derecesinde saptırmalara, manipülasyonlara ve özür
niteliğinde açıklamalara kalkışmaları bambaşka bir vahametti. Çünkü amaçları
milletin ahlaki hassasiyetlerinin yanında olmak değil yaklaşan seçimlerde
herhangi bir oy kaybına uğrayarak saltanatlarını riske sokmamaktı. Acaba ahlâksızlığı
müdafaa, muhafazakâr bir partiye oy kaybettirir mi?
Şayet başbakanın
ifadelerini evirip çevirmek yerine yekvücut olarak salvolara karşı siper alabilselerdi,
HDP denen sapık ve terör partisi; “Sadece evlerde değil sokaklarda da aşk; erkek erkeğe;
kadın kadına ve aşka özgürlük” pankartlarıyla ulumaya ve yürüyüş yapmaya
cüret edemezlerdi.
Her neyse söz düellosuna girmeyecek, asıl riskle kendileri değil milletin
topyekûn karşı karşıya olduğunu tarihsel kanıtlarla ortaya koymaya çalışacağım.
Evet, geçmişte birçok toplum, cinselliği evlerden sokaklara taşıyarak
sapıklıkların binbir türlüsünü aleni işlemeleri sonucu yerle bir olmuşlardı. Bu
sebeple acılar içinde helak olan toplumların hepsinden bahsetmeyecek, Türkiye
topraklarında yaşamış olan sadece birini örnek vermekle yetineceğim.
MÖ 2000 yıllara uzanan Muğla ili Datça ilçesinin 1,5 km kuzeydoğusunda
kurulu Knidos adlı bir kent ve medeniyet vardı. Dünyanın cazibe merkezi olan bu
kent, bilim, mimarlık, tarih, arkeoloji ve sanatta öyle ileriydi ki, görkemli yapıları, tapınakları, kültürel ve bilimsel
çalışmaları yanında devrinde ticaret merkezi olarak altın çağını yaşamıştı.
Yani her milletin ulaşmak istediği uygar bir çağdaşlık seviyesindeydi! Tarihin büyük astronomi ve matematik bilimcisi Eudoksus, zamanın ikinci büyük tıp okulunu Knidos’ta kuran ve
dönemin büyük buluşu olan güneş saatini keşfeden ünlü doktor Euryphon, ünlü
ressam Polygnotos, dönemin en önemli heykeltıraşları Faroslu Skopas ile Bryaksis,
Pers kralını amansız hastalıktan kurtulmasına aracı olan ünlü hekim Ktesias, ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye
Feneri’nin mimarı Sostratos’ta Knidos’ta
yaşayan ünlülerdi.
Ayrıca İlyada ve
Odessa gibi dev eserlerin yazarı ünlü İyonlu edebiyatçı Homeros’un epik
dilinde “güzel saçlı fahişe” diye söz
edilen demetleriyle de ün salmış Knidos, antikçağın ünlü çıplak Afrodit
Heykeline de ev sahipliği yapmıştı.
Bütün bunların yanında Knidos; cinselliğin, fuhşun ve sapıklıklarında
merkeziydi. Diğer sapkın kentler gibi savaş, deprem ve salgınlarla yok olmuştu.
Asırlar sonra toprağın kazılmak suretiyle altındaki kalıntılarla ortaya
çıkarılan Knidos, zamanında neydi, ne oldu yargısı için fevkalade bir ibretti!
Günümüzde dahi olmayan 8000 kişilik tiyatroda kazılar sırasında meydana
çıkmıştı. Knidos, yapıları ve cazibesiyle günümüzde
dahi eşine rastlanamayacak öyle bir kentti ki, dünyanın çok uzaklarından binbir
güçlükle gelen insanların akınına uğrar ve Knidos’u ziyaret etmeyenlere ilkel
gözle bakarlardı.
Ne var ki Knidos’ta her ev fuhuş yuvası, her
kadın fahişe, her erkek eşcinsel, şehvet ve sapıklığın en dorukta yaşandığı ve
herkesin çırılçıplak dolaştığı, sokaklarda alenen cinsel ilişkiye girildiği, erkeklerin
kadın kılığında gezdiği, akla ve hayale gelmeyecek sapkınlıkların yaşandığı bir
merkezdi.
Ticaret, kültür ve sanat için gelen
insanları sapıklaştıran Knidos, şehvetleri tükenmişleri dahi tahrik ederek
uyarmakta, ürettiği açık saçık resimlerle pornografik süslü kandilleri dünyanın
diğer ülkelerine ihraç etmekteydi. Günümüz sanal pornografisinin ilk adımlarının
Knidos’ta atıldığını biliyor muydunuz?
Knidos halkı öyle acı çekerek yavaşça yok
oldu ki, önce işgal edilip müthiş işkencelere maruz kaldılar, salgın
hastalıklarla tükendiler, sonrada depremle yerle bir edilip o nadide ve
imrenilen yapılar ve zenginlikleri yeryüzünden silinmişti.
Eğer bilim,
kültür, zenginlik, sanat ve cazibe merkezliğinin dünyada kurtarıcı bir gücü
olsaydı, Knidos yok olmazdı!
Aklıma
hep bir soru takılmış ve sorgulamaktan kendimi alamamışımdır. Acaba Ege
Bölgesindeki CHP üstünlüğünün Knidos lanetiyle bir ilişiği var mıdır? O illerin
akıbeti Knidos gibi mi olacak?
Bir tarafta ahlâksızlığın
getireceği korkunç sonla endişe duyan bir toplum, diğer tarafta “sadece evlerde değil sokaklarda da aşk;
erkek erkeğe; kadın kadına ve aşka özgürlük” naraları atan sapkın bir kesim!
“Sana
ne; ne karışıyorsun; özel yaşama müdahale haddine mi; isteyen dilediğini yapar;
herkesin ahlâkı kendinedir; ne bu gençlere güvensizlik; gençlerden intikam”
gibi gerekçeler, sonumuzun Knidos’tan farksız olmayacağına açık bir işarettir. Knidos
halkı da aynı düşüncelerle kendilerine müdahale ettirmeyip uyarılara
kulaklarını tıkayarak zamanının çağdaş uygarlığını en üst sınırda özgürce
yaşıyorlardı.
Teröristler,
gaspçılar, hırsızlar, katiller, tecavüzcüler, kadın ve uyuşturucu satıcıları, fahişeler,
hainler, vahşiler, lezbiyen ve homoseksüel gibi sapıklar; özgürlük adına
başıboş bırakılan kimseler değil midir?
Haddi
aşan azgınlara ve destek veren CHP, MHP, BDP, HDP ve kimi AK Partililer şu
sorulara bir yanıt versinler:
-
Sonunuzun Knidos Halkı gibi olmasını mı istiyorsunuz?
-
O masum çocuklarınızın gözlerinin içine bakıyor musunuz?
-
Sizlerden sapkın bir gelecek mi yoksa ahlaki değerleri yüksek bir istikbal mi
bekliyorlar?
-
Gelecek neslinizi öldürmeyip öldürmekten daha beter hale getirecek nefsi bir
zehri özgür
bırakmak istemeniz, vicdanınız sızlatmıyor
mu?
-
Kızlarınızın binlerce erkeği tatmin eden bir fahişe, oğullarınızın da
homoseksüel yahut
transseksüel olmalarını mı arzu ediyorsunuz?
-
Kızlarınız ve oğullarınızın cinsel sapkın olmalarından gurur mu duyacaksınız?
-
Hedefiniz Knidos Halkı gibi çağdaş bir uygarlık seviyesine ulaşmak ise, aynı
acı bedelleri
ödemeye dayanabilecek misiniz?
-
Ekonomisi, zenginliği, yapıları, kültür ve sanatsal eserleri, ünü, özgürlükleri
ve tatminin en
dorukta yaşandığı cazibesiyle merkez olan
Knidos’un yok oluşu, sizlere bir şey ifade etmiyor mu?
-
Uyuşturucu çekmiş kızınız karşınıza bir kız getirerek beraber yaşam istediğini
söylediğinde,
“özgürdür dilediğini yapabilir mi” diyeceksiniz?
-
Yahut satıcısını da beraberinde evinize getirip uyuşturucu partisi vermeye
kalksa, hakkıdır mı
diyeceksiniz?
-
Oğlunuz erkek sevgilisiyle eve gelip beraber yaşayacaklarını ve ileride
evlenebilecekleri
söylediğinde, özgürlük gerekçesiyle razı mı
olacaksınız?
-
Eşlerinizin bir başkasıyla olan ilişkilerini özgürlük düşüncenizle hazmedebilecek
ve aynı yatakta
grup seks yapmak istemesinde
heyecanlanabilecek misiniz?
-
Eğer ahlâki kurallar özgürlüğünüzü kısıtlıyor ise, neden kıskançlık
duyuyorsunuz?
-
Özgür bıraktığınız çocuğunuzun bir sokak kenarında cesediyle karşılaşmanızdan
üzüntü
duymayacak mısınız? Yahut binbir türlü
olayların birine karışmış olmasından düştüğü cezaevinden
dolayı aferin mi diyeceksiniz?
-
Zaten basın ve yayınlar kanalıyla ahlâkın çivisi çıkarılarak en namuslunun dahi
fırsat bekler
kıvama geldiği bir psikolojide, herhangi bir
gencin başıboş bırakılması mümkün müdür?
-
Dokunmaya kıyamadığınız gelişim çağındaki çocuklarınızın pornografik fotoğraf
ve yayınlarını
izleyebilecek misiniz?
Özgürlüğünüzü
kısıtladığı gerekçesiyle ahlaki kurallara karşı duruşunuz ahiretteki cehenneme
inanmamanıza neden oluyor ise de, yaşadığınız dünyayı cehenneme çevirmenizi
nasıl izah ediyorsunuz? Tıpkı Knidos halkı gibi azan nefsiniz muhakeme yetinizi
kaybettirmiş ise de, vicdanınızı da mı söndürdü?
Peki,
bu ülkede yaşayan sadece siz misiniz? Size karşı sessiz kalmanın bedelini
milletin ödemesi mubah mıdır? Eğer iktidar, milletinin istikbalini elem
yapmayıp sapkınların arzu ve isteklerine boyun eğecekse, özgür ve demokrat bir
siyaset mi gütmüş olacak? Başbakanın ebeveynlerden gelen şikâyetlere kaygı
duyarak almak istediği önlemlerden dolayı suçlu mu oluyor? Milletimizin din ve
namus hassasiyetlerine olan hayati bağlılıklarını görmemezlikten gelerek bir
avuç sapkına “bana ne, özgürdür mü” demelidir? Topluma verilen zararı tasa
etmemelimidir? Bu mudur çağdaşlık, uygarlık, özgürlük ve demokrasi!
“Yoksa
sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar
gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” Furkan
44
1 yorum:
Bismillahirrahmanirrahim.1. Ayet : Vel'asr.Anlamı : Asra andolsun2. Ayet : İnnel'insâne lefî husr. Anlamı : Gerçekten insan, ziyandadır.3. Ayet : İllellezîne âmenû ve amilûssâlihâti vetevâ savbilhakkı vetevâ savbissabr.Anlamı : Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka
Yorum Gönder