Asıl
nefisleri yaratan Allah’ın şiddet ve yasaklarından kaygılan ki, geri dönüşümü
olmayan felaketten kurtulabil.
Nefis, fıtratı gereği aleyhine olabilen her oluşuma
tepki duyar ve onu bertaraf edebilmek için yaratılmış tüm kötülülükleri mubah
sayarak işlemede sınır tanımaz. Dolayısıyla yaşanılan dünyada hak ile batılın savaşı
değil nefislerin birbirleriyle olan savaşlarıyla karşı karşıyayız.
Bir nefsin doğru yahut yanlışı, diğer nefsin doğru ya
da yanlışıyla çatışır ve güçlü olan nefis, diğer nefislerin taleplerini
gayrimeşru kabul ederek üstünlük kurar. Nefislere karşı yaratıcı Allah adına
mücadele edenlerde, birbirine düşman nefislerce asıl hasım ilan edilir ve her
ortamda kınanarak dışlanır. Bu sebeple nefislerin birbirlerine olan kindarlığı,
Allah safında yer alanlara karşı ittifaka dönüşür, böylece dönmeye devam eden
çark, ta ki dünya hayatı sona erinceye kadar sürer!
Dünya hayatında bunu engelleyebilmek mümkün değildir.
Çünkü kötülüklerin ve nefislerin temsilcisi şeytan, misyonu gereği varlığını
sürdürmektedir. Ne zaman şeytan ortadan kaldırılır, nefsi kötülüklerin tamamı
son bulur ve düalitesiz yeni bir yaşam yaratılarak sadece iyilik hâkim olur. Ancak
şeytanı dünya hayatından yok etmek yaratıcı Allah’ı da kapsayacağından kabili imkânsızdır.
İradesiyle üstün bir nefsin olmadığı, Allah’ın
insanlarca bilinmeyen bir bilgiye göre dilediği nefsi galip kıldığı tartışılmaz
bir gerçektir. Bu durumda nefisleri kökten yok etmek gibi bir ütopyaya
kalkışılacağına hükme boyun eğerek Allah’ın safını seçmek, kulun nefisle
mücadelesi için temel şarttır. Unutulmamalıdır ki, beşerin herhangi bir şeyi yok
edebilmek gibi bir kudreti bulunmamaktadır. Zarar verebilir, tahribatta
bulunabilir ve vicdanları doğrayan eylemlere girişebilir ama yok edemez. Var eden kudret
kim ise, yok eden de O dur!
Dinsel ve ırksal olarak farklı, hatta düşman
sayabileceğimiz ülkelerin çıkar odaklı nefissel ittifakları, sanırım başka bir
kanıta ihtiyaç bırakmamaktadır. Bir tarafta ABD, AB ve İsrail; diğer tarafta
Suudi Arabistan, BAE, Kuveyt ve sözde İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Mısır’daki
firavun Sisi’nin safında yer alarak seçilip darbe ile yıkılan Müslüman
Kardeşlere cephe almaları; nefsin çirkinliklerini, hak ve adalet düşmanlığını da
ispat etmektedir.
Suriye’nin zalim diktatörü Esed’in yaklaşık 3 yıldır
100,000’i aşkın insanı katletmesini ve milyonların yurtlarından çıkartmasını izleyen
nefisler, kimyasal silah kullanmasıyla birlikte harekete geçerek tepki
koymuşlardır. Oysa tepkilerinin ve müdahalede bulunmak istemelerinin nedeni
insani değil, ileride o kimyasal silahların kendilerine karşı kullanılabileceği
korkularındandır.
Nefis öyle sinsi ve hilekârdır
ki, insaniyeti bitirebilmek için insani maske ile dolaşır da kimse gerçeği
okuyamaz.
Şüphesiz meydana gelen müspet yahut menfi
her olay Allah’ın izniyle gerçekleşmekte, heva ve heveslerini tanrı edinenlere
layık oldukları karşılık reva görülmektedir. Dolayısıyla hiçbir nefis yoktur
ki, hatasız, günahsız ve temiz olabilsin!
“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o,
içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder).
Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir.” Enfal 25
Firavunların Müslüman Kardeşler örgütünü
feshetme kararlarının zerre kadar değeri yoktur. Kendi ülkemizde dahi böylesi nice
kararlar alınmış, üstelik CHP iktidarı dönemlerinde Arakan’lı Müslümanlar gibi
zulümlere ve katliamlara duçar kalmıştık. Nefsin yaptığı zulümler imanı artırır
ve cennete giriş bileti kazandırır. Asıl dehşete kapılması gereken Allah’ın ebedi
ceza ve azaba çarptıracak olmasıdır.
Müslüman Kardeşlerin Allah’ın hükümlerine
muhalefet ederek zalimlere karşı savaşmamaları nefislerinin bir kandırmacısıdır.
Bir Müslüman olarak varlıklarının nedeni hakkı ve adaleti egemen kılabilmek
için kötülüğe karşı savaşmaları farz iken, Allah ve Resulüne karşı savaş açıp acımadan
öldürenler lehine gösterilen sabır vahyi değil tamamen nefsanîdir.
Müslüman’ın iktidarlık savaşı nefsi için değil
Allah için olmalıdır. Zaten yeryüzün ve gökyüzünün iktidarı Allah değil midir? Eğer
sen, Allah’ın iman etmiş bir kulu isen; nefsi bir iktidarlığı değil iktidarın
sahibi için savaşmalı, ölmeli ve öldürmelisin. Ancak Müslüman Kardeşlerin
mazoşist misali zulümden haz duyarcasına karşı koymamaları, İslami hükümlerle
bağdaşmadığından Allah, firavunlara geri adım attırmamaktadır.
Devlet kurumları bizim kurumlarımız yahut
insanlar bizim insanlarımız gibi bir düşüncenin İslam’da yeri yoktur ve tümüyle
nefsidir. Ona bakılırsa dünyadaki kurumlar ve insanlarda Allah’ın
varlıklarıdır. Lakin Allah, ana ve babamın aleyhine dahi olsa adaletle şahitlik
etmeni ve kötüye karşı savaşarak hakkın ve adaletin hâkim kılınmasını
emretmiştir.
Müslüman Kardeşlerin firavunlarla
çatışmaktan kaçma nedeni, darbeyle el konulan iktidarlarını yeniden kendilerine
teslim edebilecekleri umudu taşımış olmalarındandır ki, bu da, şeytanın vicdana
gelerek kötülüğü terk edip iyiliğe çalışması gibidir.
“Size karşı savaş açanlara, siz de Allah
yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez.“ Bakara 190
“Fitne tamamen yok edilinceye ve din de
yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse
zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.” Bakara 193
“Nice
peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar
da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf
göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.” Al-i İmran 146
“Size ne oldu da Allah yolunda ve
"Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir
sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler,
kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” Nisa 75
“Kendilerine, ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin,
denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden
bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile
insanlardan korkmaya başladılar da "Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın!
Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha
bir müddet savaşı farz kılmasan) olmaz
mıydı?" dediler. Onlara de ki: "Dünya menfaati önemsizdir, Allah'tan
korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık
edilmez." Nisa 77
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder