Yahut
radikal, kökten, taşkın veya ekstrem olarak nitelendirilen inanç ve davranışlar,
bağlı bulunan din, düşünce, ilişki ya da iştigalin üst sınırdaki duygusal
yoğunlaşma ve heyecanın aşkla tarif edilebilecek tutkusal bir tezahürüdür. Daha
açık bir ifadeyle hilesiz bir sadakat, bağlılık, içtenlik ve samimiyettir.
Buda der ki; “aşırı rahat düşkünlüğü ve her şeyden uzak durma iki
uç nokta arasında dengeli ve ahenkli bir hayat tarzı olarak Orta Yol tercihi”, içinde kalbi hislerin bulunmadığı ikiyüzlülük, içtensizlik
ve münafıklık mıdır?
Allah da der ki;
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman,
inanmış bir kadın ve erkek, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.
Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36
Aşksal bir sevgi, tazim
ve teslimiyete yol açan duygulara gem vurma imkânı olmadığına göre; mantıkla
Orta Yol’da bir denge sağlayabilmek mümkün müdür? Mantık, duyguların
etkileşmemesi için herhangi bir tasarrufta bulunabilme gücüne sahip midir?
Mantık, her ne kadar duygusal oluşumları aşağılayarak bilimsel bir açı edinmeye
çalışsa da, asla muvaffak olamamış ve insanı insan yapan duyguların
hâkimiyetini engelleyememiştir.
Dinsel toplumlarda muhafazakârlık daha mütevazı, daha dengeli iken;
kayıtsız-şartsız iman ederek dini hükümlerden hiçbir taviz vermeyenlerin
köktendincilikle yaftalandığı seküler düzende, iman, aşırı uçluluk olarak
takdim edilmiştir.
Örneğin
Allah, hükümleriyle aşırı bir uç mudur; radikal midir? Peygamber Efendimiz
ayetlere itaati zorlaması radikallik midir? Öyle olduğuna göre; iman etmiş bir
Müslüman’ın kayıtsız-şartsız bağlılığı köktendincilik gerekçesiyle düzenden
dışlanabilir mi? Müslümanlar köksüz bir dine mi inanmalıdır?
Gerek Bakara
Suresi 193 ve gerekse Enfal Suresi 39. Ayetler gibi birçok hükümde; İslam,
Allah’ın oluncaya kadar iman edenlere savaşı emreden Allah, aşırılığa mı gitmiştir?
“Fitne tamamen yok edilinceye ve din de
yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse
zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.” Bakara 193
“Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen
Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların
yaptıklarını çok iyi görür.” Enfal 39
Değeri vatan ve millet olan bir insanın uğruna can
vermesi, aşırı uçluluk değil midir? İçinde yaşamayacağı bir toprak ve beraber
olamayacağı millet için can vermesi, mantığa ve Orta Yol’a aykırı değil midir?
Aşkı ve ailesi için fedakârlık yaparak canını ortaya
koyan; tutkuyla bağlandığı uğraşısı için gözü pek davranarak her türlü
tehlikeyi göğüslemek suretiyle ölen; korumakla yükümlü olduğu biri için göğsünü
kalkan yaparak can veren; haksızlığa tahammül edemeyip öleceğini bile bile
direnişte bulunan; yakınının ölmesini önleyebilmek için organlarını feda eden;
denizde boğulan ya da yanan bir binada insan kurtarabilmek için ölümünü hiçe
sayan; olası bir savaşta cephede çatışan; iman ettiği davası için yaralanmak,
hapsedilmek ve ölmekte tereddüt etmeyen; eşi, çocukları ve yakınlarını canından
üstün tutan; nefsi için değil de ilahı yahut ideolojisi için yaşamı haram
sayan; yanlışı kabullenip alçakça yaşamaktan ise doğruluk adına ölüme meydan
okuyan; dünyanın bir aldatma olduğu idrakiyle ahireti için şahadete koşan gibi
samimi bir bağlılığı kanıtlayan sevgi, dışlanabilecek bir aşırı uçluluk mudur?
Başbakan Erdoğan,
“Biz aşırı uçlar nerede
olursa olsun, ister ülkemizde olsun, ister diğer ülkelerde olsun, bu bizim
temel prensibimizdir, temel ilkemizdir: biz aşırı uçların hepsine karşıyız.
Hepsinden uzağız” açıklamasıyla samimiyetsizliği, fedakârsızlığı, aşk ve tazimsizliği
mi kastetmiştir? İnsanı insan yapan, düşünce ve inancındaki bağlılığı ve
teslimiyeti değil midir?
Başbakan Erdoğan, batıl yani şeytan yolunda savaşan PKK ile Allah
yolunda savaşan El Kaide Cihad Örgütünü müsavileştirerek aynı kefeye koyması,
İslam inancını sorgulatmakta ve ayetlere açıkça muhalefet etmektedir.
“İman edenler Allah yolunda
savaşırlar, inanmayanlar ise tağut (batıl davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın
dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen zayıftır.“ Nisa 76
“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü
onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah
üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O
halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.” Tevbe 111
Başbakan Erdoğan, bu hükümlere itaat edeni
aşırı uçlulukla suçlayıp düşman belleyerek kendilerine karşı ve uzak olduğunu
ifade ediyor ise; kendisi hangi kitaba ve nasıl bir dine iman etmiştir? Nasıl
oluyor da PKK gibi bir Allah düşmanını El Kaide gibi bir Allah dostu ile
kıyaslayabilmiştir?
Evet,
Başbakan Erdoğan’ı destekliyorum ama et ve kemikten müteşekkil bedeni için
değil sırf zulme karşı dik duruşundan ve İslam inancından ötürü kendisine karşı
girişilen düşmanlıktan ötürü. Lakin gerek El Kaide gerekse Allah için cihad
eden her mücahid nezdim de, Başbakan Erdoğan’dan daha değerli, sevgili ve
saygıyı hak edendir.
Bir ayete
dikkat edin, bir de aşırı uç suçlamasıyla Başbakan Erdoğan’ın mücahidlerle
ilgili batı odaklı söylemlerine!
Şüphesiz
kural koyucu Allah’ın belirlediği sınırlar çerçevesinde haddin aşıldığı aşırılık
yasaktır. Hatta Allah’ın meşru kıldığı cezayı affeder ve bağışlarsanız, daha
muteber olacağınız da zikredilmiştir. Ancak nefsin yahut batıl düzenin
belirlediği aşırılıktan kasıt imanın doğurduğu bir mücadele ise, bu tamamen
yanlıştır ve vahye karşı gelmektir. Anan, baban, eşin, çocuğun ve dünya
nimetlerinin Allah, Resulü ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ve
üstün tutulamayacağı açıkça hükme bağlanmış ve nefis adına yapılan her şey haram
addedilmiştir. Dolayısıyla Allah için yaratılmış bir kulun Allah’tan üstün ve
kıymetli tutabileceği bir şey olamaz. Bu sebeple Hakk ile batılın safları
ayrılmış, Kur’an’ın hükmü dışında yapılan işlerin tamamı batıllıkla, nefisçilikle
belirlenmiştir.
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz,
hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret,
hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad
etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah
fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” Tevbe
24
Kiminiz ayetler başka politika başkadır; ne anlar Allah siyasetten
de diyebilirsiniz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder