Suriye’ye yapılacak saldırının başını çeken
ABD ve Türkiye’nin dâhili olduğu ittifakın hedefi Esed mi yoksa mücahitler midir?
Sözde Esed ise, Rusya, açık açık Esed’e her türlü silah yardımında bulunurken,
neden ittifakta savaşan muhaliflere silah yardımında bulunmuyor? Doğrudan operasyon
yapmak yerine, Esed ile savaşan mücahitlere silah yardımı yapmak daha meşru, ekonomik,
kolay ve risksiz bir yol değil midir?
Gerek ABD, gerek İsrail, gerek AB, gerek
Suudi Arabistan ve körfez ülkeleri, gerekse Türkiye’nin açık ve gizli hasmı
Allah’ın düzenini egemen kılabilmek için cihad eden mücahitler olduğu
tartışılmaz bir gerçektir. Tamamen hak ve adalete dayalı İslami bir sistemin bölgede
hüküm sürmesine karşı seküler ve sömürgeci güçlerin mücahitleri düzenlerine çekebilmesi
mümkün olamayacağından, yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak istememektedirler.
Dolayısıyla mücahitler yerine zalim bir Esed, kendileri için bir dost ve
yardımcıdır! Dışarıya karşı verdikleri hümanist söylemleri, içeride derin
hesapları gizlemektedir. Ayrıca İsrail için de ne İran ne de Esed düşman değil
mücahitlerdir. Mısır’da ki Müslüman Kardeşler iktidarını deviren firavunlara
destekleri de apaçık ortadadır.
Mücahitlerin adım adım zafere yaklaşmaları
haçlıları endişelendirmiş ve kimyasal silahı bahane ederek İslam ordularını
ortadan kaldırmaya yönlendirmiştir. İran da her ne kadar İsrail ve ABD’ye
düşmanmış imajı verse de, asıl hasmı yanı başında Sünni bir şeriat devleti kurulacak
korkusudur ve onlar için Sünniler, İsrail’den çok daha tehlikeli ve ezeli bir düşmandır.
Bu sebeple tarihleri boyunca Sünniler ile savaşmış ve tek bir kâfir ülkeyle
muharebe yapmamışlardır.
ABD, asla İslam ordularıyla aynı safta yer
almaz! Zaten ABD ordusu bu gerçeği açıkça deklare etmiştir. Ancak asıl amaç,
İslam ordularının güçlerini kırmak ve ileride doğacak tehdidi ortadan
kaldırabilmek olduğundan kongreden beklenen oylamada operasyona imkân
tanıyacaktır. Dikkatle okunduğunda müdahale Esed rejimine karşı yapılacağı görüntüsü
verse de, hedef mücahitlerdir ve kurulabilecek bir şeriat devletidir.
Suriye’de savaşarak yüzlerce şehid veren
İslam tugayları: “Batı'nın Suriye'ye askeri müdahalesine karşı çıkıyoruz. Bunun İslami
Cihat tugaylarına yönelik yeni bir saldırı olduğunu düşünüyoruz. Şam beldesinde
aktif olan bizler, halklarımıza karşı yapılacak olan Batı askeri müdahalesine
karşı olduğumuzu açıklıyoruz. Bu açıkça, kutsal Şam beldesine ve İslam
devletine yapılacak bir saldırıdır.”
Başbakan Erdoğan’ın Irak’ta yaptığı ihaneti
tekerrür etmeyeceğini düşünüyor ve mücahitlere karşı planlanan saldırıda yer
almayacağına ihtimal veriyorum. İnşaAllah nefsi ve çıkarcı düşünceyle karar
almaz; her ne kadar aşırı uç olarak tanımlayıp pkk teröristleriyle
özdeşleştirebildiği ve ‘asla yanımızda olamazlar’ dediği mücahitlerin imhaları
için herhangi bir tavrın içine girmez. Zalim Esed’in yerle bir edilmesi
tartışılmazdır ama ittifak içinde olduğu haçlıların amaçlarını ihlâslı bir
kalple okursa, Allah yolunda savaşan mücahitlerin katili olarak ahirette yaftalanmaz.
“Gerçeklik yalnız akılla değil
gönül gözü ile de görülür, gönül gözünün de kavrayıcı ve bilici bir gücü vardır.” B. Pascal
Başbakan
Erdoğan, vahyi bir imanın içinde ve idrakinde değil ki, Müslüman halkı kasıp
kavuran Esed gibi bir zalim için Batı’dan yardım isteyebilmektedir. Nasıl
oluyor da bir Müslüman olarak kardeşlerini haçlılara vurdurmayı sürdürebiliyor?
Oysa Esed’e karşı göğüslerini siper etmiş mücahitler, Batı’nın müdahalesine
şiddetle karşı çıkmakta ve ‘bizler Esed’e yeteriz’ diyorlarsa, Başbakan Erdoğan’ın
derdini anlayamıyor, samimiyeti ve amacının sorgulanması gerekliliğini
vurguluyorum.
Diyorlar ki; “Batı'dan
çözüm için yardım dilenenler düşmandır ve Allah'a, peygamberine, şehitlerin
kanlarına, yaşlılara, çocuklara ihanet edenlerdir. Allah bizim İslami
devrimimizledir... İster zafer ister şehadet, Allah'tan başka kimseye boyun
eğmeyeceğiz ve Allah'tan başkasından yardım istemeyeceğiz. Allah'ın vadine
güveniyoruz.”
Müslümanların
Batı’lı güçlerce sürekli vurularak hunharca katledilmelerini ve zayıf düşürülmelerini
özgürlük, yardım ve destekle açıklamak, yalanın ta kendisidir. Şer güçlerin
bombaları Esed’i devirmez ama mücahitlerin imanları yerle bir eder. Çünkü imanın ardında Allah, şer güçlerin ardında da
nefisleri var!
Türkiye, hiçbir şart ve koşulda kâfir
ve münafık zalimlerin safında yer almamalı, Esed’den çok daha zalim, sinsi ve
hain barbarların tuzağına düşerek milletimizin lanetine sebep olmamalıdır.
Suriyeli muhalif grup
Yusuf El Azma Tugayı'nın komutanı Enes Abdülhamid Zir, haçlıların Suriye'ye yapacakları
askeri müdahale öncesi dedi ki; "Askeri
müdahale yerine keşke bize silah verselerdi, Esed'i biz kendi yöntemimizle
devirirdik. Kendi kendimizi yönetme güç ve kapasitesine sahibiz. Silah yardımı
almıyoruz, gıda yardımı ise çok az geliyor ve yetmiyor. Elimizdeki silahlar
Esed askerlerinin elinden aldığımız silahlardır. Türkiye’nin hedef alınacağını
düşünmüyorum. Kaldı ki Suriye'deki mazlum halka yardım eden, her zaman
desteğini esirgemeyen tek ülke Türkiye, tek halk Türk halkı ve tek lider de
Erdoğan'dır. Türkiye tarafının da hiçbir şekilde etkileneceğini sanmam çünkü
bizim oraları da korumaya karşı stratejimiz hazırdır.”
İşte Erdoğan’a, Türk
halkına ve Türkiye’ye karşı böylesine samimi duygular ve güven içinde olan
mücahitleri, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri gibi Sisi dostları ve ABD
kuklalarının oyununa gelerek kıyabilecek bir Erdoğan; vallahi, billahi Allah'a,
peygamberine, şehitlerin kanlarına, yaşlılara ve çocuklara ihanet eden bir
düşman olarak damgalanacaktır. Rabbimin nasip ettiği iktidarlığını hüsrana
uğratmaması için dua ediyorum.
Bilinmelidir ki, ABD, İsrail ve AB ‘den
daha çok mücahitlerden korkan ve yok edilmelerini isteyen Suudi Arabistan ve
Körfez Ülkeleridir. Çünkü saltanatsı diktatörlüklerine son verecek sadece
mücahitlerdir. Nefis düşkünlerini satın alabilirler ama Allah yolunda şehadete
koşan iman dolu kalpleri satın alabilmeleri mümkün değildir.
ABD’nin İslami kamuoyundan tepki
almamak için Esed’in askeri gücünü de vuracağı ve böylece çatışmanın devamını
sağlayacak dengeyi oluşturacağı kuvvetle muhtemeldir. Böylece İran, İsrail ve
Rusya’nın da reaksiyonunu azaltarak, asıl düşmanı mücahitleri etkisiz kılmak
suretiyle kendine yakın bulduğu diğer muhalif tarafları güçlendirerek, Esed ile
masaya oturtmayı hesap etmektedir.
İran ve Rusya, Esed’e açık açık
yardım ederek her türlü silah ve lojistik desteği verip çarpışmaya asker
gönderebiliyor; diğer ülkeler çekincelerinden muhaliflere silah yardımı bile
yapamıyor ise, düşünülen müdahalenin Esed’e değil mücahitlere karşı olduğu aşikârdır.
İman nasıl bir güç ve zaferdir diye
merak edenlere, El Nusra mücahitleri bir kanıttır. Silahları ve hiçbir ülkeden
destekleri olmadığı halde düşman ordusundan edindikleri silahlarla Esed gibi güçlü
bir orduya sahip zalimi köşeye sıkıştırmışlarsa, imanın da tarifi oraya
çıkmaktadır.
Herkesin hesabı olduğu gibi Allah’ın da
hesabı vardır ve mutlak olacak olanda Allah’ınkidir.
“Haydi siz dünya hayatında onlara taraf
çıkıp savundunuz, ya kıyamet günü Allah'a karşı onları kim savunacak yahut
onlara kim vekil olacak?“ Nisa 109
“Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı
cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne
kötü bir varış yeridir!” Tevbe 73
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder