28 Ağustos 2012 Salı

MHP teklifini kabul etmeyen vekil PKK’lıdır…


MHP, TBMM’ni PKK yaftasından kurtarıp itibar kazandırabilmek için milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasına yönelik Anayasa değişiklik teklif önerisi her ne kadar kesin bir çözüm değilse de, mutlak teslimiyeti sarsan bir direniş olacağı tartışılmazdır.

İslam’a ve millete meydan okuyarak acımadan kanlarını döken terörist vekillerin kirlettikleri halkın meclisini mundarlıktan bir nebzede olsa kurtaracak ve yargı kapısını açacak olmasını ilk adım görüyor, dolayısıyla kimin kendini Hakka, halka ve adalete adamış olduğu ortaya çıkacaktır.

PKKBDP’nin yol arkadaşı CHP’nin MHP önerisine tepki göstererek, "AKP'nin yol arkadaşı MHP'nin teklifi" açıklaması, safını bir kez daha belirtmiş, böylece CHP’nin İslam aleyhtarlığı ve PKK adına siyaset yaptığı kanıtlanmıştır.

Müslüman milletin kanına susamış PKK vekillerini yargı önüne çıkaracak Anayasa değişikliğinden rahatsızlık duyarak başka taraflara çekmek suretiyle sulandırmaya çalışan CHP;  sözde MHP’ye duygusal baskı yaparak tutuklu vekili Engin Alan’la kıstırmaya kalkışmakta, kurdukları diktatörlükle onlarca yıllardır milleti sömürüp yaşam hakkı tanımayarak onca hırsızlıklarını, hazineyi gasp etmelerini, kendilerini zengin yapmalarını, ihaleye fesat karıştırmalarını ve irtikâplarını kritik etmeden fevkalade hayati olan teröristlerin dokunulmazlıklarının sınırlandırılmasıyla ilgili girişime nifak sokması, zaten aptallıkla aşağıladıkları milleti kandırmaya devam edebilecekleri hezeyanlarındandır.

Ne dün ne de bugün Müslüman milletimizle özdeşleşemeyerek düşmansı kin ve davranışlarından vazgeçmeyen CHP, birbirine tezat fikirleriyle münafıklığın en dehşetlisini sergilemektedir.  Bir taraftan ne düğü belirsiz sünnetsiz genel başkanları teklifi destekleyeceklerini açıklarken, diğer taraftan genel sekreterleri teklife karşı ateş püskürmektedir. Her kesime ayrı mesaj veren riyakâr bir CHP’yi hayvanlar hatta taşlar dahi kavramışken, maalesef insanlar idrak edememişlerdir. Gerçi insanı insanlıktan soyutlayarak insanlık namus, onur ve şerefini biçen ‘çıkar’ değil midir?

PKKBDP’nin terörist vekillerinin MHP’nin teklifini, “Geçmişten ders alınsın” çıkışlarıyla karşı koymaları, Tansı Çiller’in iktidarı dönemindeki DEP’li terörist vekilleri “millet adına” meclisten yaka paça çıkartarak tutuklatma cesaret ve kararlılığını hatırlattı. Türbanlı olduğu gerekçesiyle Müslüman bir kadın milletvekilini meclisten kovan sözde sosyal demokrat solcuların eli kanlı düşmanlara arka çıkmaları ve demokrasi manipülasyonlarıyla meşrulaştırma sinsiliklerini artık milletin yemeyeceği aşikârdır.

Geçmişten ders alması gereken terörist vekillerin meydan okuyuşlarını sürdürebilme cüretkârlıkları, süregelen ihanetsi politikaların bir sonucudur.

Gerek CHP gerekse PKKBDP bilmelidirler ki, halkı katleden ve vatanı bölmeye çalışan terör; dolandırıcılıktan ve hırsızlıktan daha büyük bir günah, felaket ve suçtur. Terörün cezası idamdır! Bu sebeple sözde dosyalarında iddia ettikleri dolandırıcılık veya hırsızlık gibi cürümleri olmayışını referans göstererek temize çıkma arayışları, Sırrı Sakık ve arkadaşları gibi tecavüzcü ve din düşmanı teröristleri aklamaz… Zaten iktidar olmuş olsalar, geçmişte olduğu üzere hem CHP, hem de günümüz BDP’si, millete bir ekmek parçasını dahi çok görerek tüm varlıklarını sömürürler. Vay BDP’den umut bekleyen Kürtlerin haline!
   
Terör adına siyaset ve gazetecilik yapan konuşturulamaz ve milletin istikbali için susturulmakla kalmayıp, en ağır yaptırımlar getirilmelidir. Öyle düşünce ve ifade özgürlüğü gibi fitnelerle toplumlar yerle bir olmuş, geride ne bir ülke ne de bir millet kalmıştır.

“Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür.” Bakara 191

Terörle müzakere, apaçık bir teslimiyet ve mağlubiyettir. Bu sebeple PKKBDP teröristleriyle değil müzakere, yan yana gelmek dahi bir felakettir. Maalesef demokrasi ve hümanistlik gerekçesiyle inanılmaz ödünler veren Ak Parti hükümeti, insanlıktan nasiplenmemişleri insan saymasından gelişen sürecin sorumlusudur.

Düşünün ki, Ak Parti Diyarbakır vekili Cuma İçten adlı meçhul, geçen Ocak ayında; “Benim arkadaşlarımın içinde şu an dağda olanlar var. Birlikte okuduğum, birlikte sokakta oynadığımız, ortaokul sıralarını paylaştığım arkadaşlarım şu an dağda. Akrabalarımdan dağda olanlar var. Dağda olan çocuklar bizim çocuklarımız. PKK’ya katılan çocuklar benim canım, ciğerim. Benim akrabam. Birilerinin dayısının oğlu, birilerinin amcasının oğlu. En önemlisi bu çocuklar bu toprakların çocukları” açıklaması, neden Ak Parti’nin teröristlerle uzlaşıdan yana olduğunu kanıtlamaktadır.

Oysa Başbakan Erdoğan, İslam akidesinde değil mi ki, Yüce Allah’ın Tevbe Süresi 23. Ayetinde buyurduğu hükmü hiçe sayarcasına hısım, akraba ve arkadaşları olduğu gerekçesiyle İslam ve insanlık düşmanı cani asilere “canım, ciğerim” diyebilen bir vekilini ihraç etmediği gibi hakkında disiplin soruşturması bile açtırmamıştır. Ne var ki aynı Başbakan Erdoğan, düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde Atatürk’e eleştirisel atıfta bulunan partililerini derhal ihraç etmemiş miydi?

Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.” Tevbe 23

Şeytan ile işbirliği, müzakere ve diyalogun ilk kuralı; “YAPMA”!

Hiç yorum yok: