PKK,
layık olduğu mezara girsin!
PKK’yı diri tutan ve meydan okumasını sürdürten İmralı,
Kandil ve HDP’nin çözüm adına taraf alınması, neden PKK’nın
sonlandırılamadığına yegâne yanıttır.
Oysa Kürt kökenli halkın temsilcisi ve var ise
sorunlarını hak ve adalet çerçevesinde çözecek olan devlettir. Lakin devlet, vazgeçilemez
bu yükümlüğü üstlenme yetki ve karalılığını göstermeyip İmralı, Kandil ve HDP
gibi taşeronlara havale etmiş olmasının acziyeti içinde güç ve otoritesini öyle
yitirmiştir ki, PKK gibi sefil bir terör örgütünün kurguladığı tiyatroda başrol
oynamakla kalmayıp, Kürtlerinde itilip kakılarak sömürülmelerine, tehditlere
maruz kalmalarına ve katledilmelerine fırsat vermiştir.
Hala, çözüm sürecine devam edileceği ve şimdilik buzdolabına
kaldırıldığı ne demek? Demek odur ki, PKK’yı bitirmek amacı taşınmadığıdır!
Madem Kürt kökenli vatandaşların sorunları var;
muhtarlar, kaymakamlar ve valiler ne işe yaramaktadırlar? Vatandaşlarla
doğrudan diyaloga geçilip sıkıntıları samimiyetle dinlenerek, haddi aşan
talepleri istisna çözüme kavuşturulmalıdır. Olmayacak olana açıkça olmaz
denilerek, kamuoyu da bilgilendirilmeli; olamayacağı ile ilgili gerekçeler tevazu
içinde anlatılmanın akabinde inatla ısrar edenler şiddetle ya cezalandırılmalı
ya da huzur ve güveni bozmalarından tehcir edilmelidirler. Çünkü "nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile
uslanmayanın hakkı kötektir."
Ortada çözüm süreci adında bir tiyatro var ama
senaryonun konusunu bilen yok! Nedir İmralı, Kandil ve HDP ile bir türlü bitmek
bilmez çözüm süreci? Nedir tartışılan; uzlaşılamayan; mutabakata varılamayan; paylaşılamayan?
Nedir yıllardır süren terörün; isyanın; saldırıların; cinayetlerin; düşmanlığın
sebebi? Neden açıkça ortaya konulmasından kaçınılıyor? Neden ne devlet ne de
muhatap alınanlar taleplerini yahut reddediliş sebeplerini kamuoyunu aydınlatarak
milletin hakemliğine başvurmuyorlar? Yapılabilecek adil bir referandum dahi
onlarca yıldır bitirilemeyen sorunu ya barış ya da savaşla neticelendirecek bir
alenilikte olduğu halde; ara verilmesi, durdurulması ya da buzdolabına sokulup
tekrar çıkartılması nasıl bir manipülasyondur?
Devlet, otoritesi olan bağımsız bir devlet mi yoksa
çözüm üretemeyen çaresiz ve aciz bir tabela mı?
Yok,
İmralı’ymış; yok, Kandil’miş; yok, HDP imiş; yok, PKK imiş!
Yeter artık!
İmralı, Kandil, HDP ve PKK gibi terörist gölgelerinin boyu
devletin boyunu geçmiş ise, Türkiye’de güneş batıyor demektir. Dolayısıyla halkını tüketen bir devlet, tükenmeye
mahkûmdur!
“Kılıcımız
parladıkça düşmanın gözü ondan ayrılıp bizi göremez. Ama Allah esirgesin, bir
gün paslanır da yaltırıklanmazsa düşman bizi görmek değil, bir de tepeden
bakar.” Sultan
Yavuz Sultan Selim Han
Demokratik bir ülkede kangrenleşmiş her konunun çözüm
anahtarı, doğrudan halka giderek referandum müessesini çalıştırmaktır. Ne Türkü
Kürtten ya da başka bir etnik kökenden ne de Kürtü ya da bir başkasını Türkten ayırmanın
mümkün olmadığı bir Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında tüm sorunlar milletin
tamamını ilgilendirir. Ama derseniz ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti değil
Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti; işte o zaman herkes kendi liderini önder ve
kurtarıcı olarak öne çıkartmak suretiyle adına devlet kurabilme ihtirasına ve
mücadelesine kapılır. Cemaat, tarikat ve mezhepler de aynı düşünce ve inanç
düzeyinde şeyhlerini ya da liderlerini öne çıkarmıyorlar mı?
İmralı da, Kandil de, HDP de, PKK da devlet ve millet
düşmanı olup; temsilcisi oldukları doğrudan terördür. Ne insanlık ne Kürtler ne
Türkler ne de barış umurlarında değil!
“Hak
arayan varsa, hakkını verin. Baş kaldıran varsa, başını kesin.” Sultan II.
Abdülhamid Han
“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik
eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya
itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah'a isyandan
sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyle bilmektedir.” Maide 8
“Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde düzeni bozmaya
çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el
ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden
sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de
büyük azap vardır.”
Maide 33
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder