Kula
kulluğu özgürlük, yaratıcı Allah’a kulluğu esaret kabul etmiş seküler-laik
düşünce düzeyinde rehin altında olan insan, karşılığı olmayan boş lafların
içinde esirdir.
Öyle boş lafların esiridir ki, ancak
yaratıcının inisiyatifinde olan işleri, olayları yahut sorunları bile bilgi ve
iradesi altında toplum lehine değiştirebileceği vaadinde bulunan yalancılara
umut bağlayarak tutsak olabilmektedir.
Her sözün mutlaka bir karşılığı aranır ve
vardır da; ama lafın süslü, yaldızlı ve cezbedici etkenliğinden dolayı karşılık
gibi bir derdi yoktur. Söz ile laf, tıpkı iman ile inanç ya da politika ile
siyaset gibi farklı kuvvetlerdir. Ancak aynı sanılır! Oysa sözün amelde yani
uygulamada illa dayandığı kalıcı ve yaptırımsal bir karşılığı vardır fakat laf,
suni olmasından parfüm misali etkilese de bir müddet sonra uçar gider. Bu
sebeple nefis, söze değil lafa aşırı ilgi duymasından kulaklarını öyle açıp
güveni tetikleyerek yerleştirir ki, önce arşa çıkartıp akabinde yere çaktırır.
Söz doğru, laf ise yalandır! Onun için söz
sevilmeyip sıkıcı bulunur; laf ise hayran bıraktırıp nefsi dört köşe yaptırır.
Dolayısıyla kalpten çıkan söz, kalbi olamayanlara hiçbir etki yapmadığından dilden
çıkan laf, kulağı aşıp kalbe inmediğinden kandırmakta ve aldatmaktadır. Çünkü
işitilenin söz mü yoksa laf mı olduğu onayını doğrudan kalp teyit eder.
Neden dini,
siyasi, sosyal ilim erbabı çevresine ışık saçamıyor biliyor musunuz; sözleri
kalpten değil dilden çıkmalarından kulakları aşıp kalplere inmemesindendir.
Çünkü anlattığını nasıl diliyle söylüyor ise, işitende kulağıyla dinlemektedir.
Oysa kalbiyle anlatsalardı ışık saçar, böylece mum gibi eriyerek tükenmeleri
gerekirdi ama öyle semizlenip ışığı dahi söndüren büyüklükte kabarıp kabartıyorlar
ki, yeryüzünü nefsin karanlığına gömerek esarete mahkûm kılıyorlar.
Mehmet Akif Ersoy’un şu sözünü çok
beğenirim. “Budur
cihanda benim en beğendim meslek, Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek”
İnsanların akıl ve kalplerini sözler asla
karıştıramaz ama laflar öyledir ki, bir toplumu mahvetmenin savaşsız
yoludur.
Allah’a ve dine karşı savaşan
lafebelerinin en inandırıcı ve güvendirici temel argümanı nedir bilir misiniz; “İnsanların olumlu bilim ve akıl ile
aydınlatılmasıyla bir gün dine gerekseme kalmayacaktır" lafları ve üzerine inşa edilen seküler düşünce ve düzenle din
sahiplerini dahi etkileyebilmeleridir. Çünkü onlarda kalben değil kulakla
inanmış olmalarından batıl düzen içinde yer alabilmek için kendilerini öyle
yontmuşlardır ki, ne dinleri ne de ruhları kalmıştır.
Aydınlanmak için “politika, bilim ve akıl” varken; kim
din gibi bir karanlığı, geri kalmışlığı ve cehaleti kabul eder değil mi!!!
Neden özellikle dinsiz bir siyaset, bilim ve akıl diye şart koşulmasını hiç
sorguladınız mı? Çünkü asıl yaratıcı ve hükümranın Allah değil insan olduğu
lafını egemen kılabilmek için!
Lafla insan olunabilir mi; lafla
insanlar birbirlerine inanıp güvenerek bağlanabilir mi; lafla icraat
yapılabilir mi; lafla sorunlar giderilebilir mi?
“İnsan yalnız sözle insandır ve
yalnız sözle bağlanırız birbirimize” Montaigne
Seçim
arifesine girilmiş Türkiye’de, ruhunu kaybetmiş politikacıların vaatleri öyle
sınırsız ki, birinin dahi olası olumsuzlukları dile getirmemesi, dillerinden
çıkanın söz değil laf olduğunu kanıtlamaktadır.
Sözden
dönülmez ama laftan dönülür; bu yüzden laf söyleyene “neden” diye sorulamadığından
her türlü yaptırımdan muaf tutulmaktadır.
Yaklaşık
80 milyonluk bir ülkede hiç mi felaket, vahamet, ziyan, kriz, karışıklık,
tahribat, yokluk, fukaralık, salgın, savaş ve binbir türlü musibet baş
göstermeyecek olsun! Sıradan bir ailede hatta sokakta yürürken dahi hiç düşünülmeyen
olaylarla karşılanılıp perişanlıklar birbirini takip ederek aileler dağılırken;
vaatlerde bulunanlarda nasıl mutlak bir güç ve irade var ki, menfi olabilecek
kayıplardan söz etmiyorlar? Akşam zengin yatıp sabah bir somun ekmeğe muhtaç
kalan ve beğenmeyip daha fazlasına sahip olabilme uğruna ellerindekileri kaybeden
milyonların olduğu bir âlemde vaatlerde bulunanlar; yoksa kendilerini Allah mı
sanıyorlar ki, olmasını istedikleri şeylere
“ol” demekle olduruvereceklerdir?
“Biz, bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona (söyleyecek) sözümüz sadece "Ol" dememizdir.
Hemen oluverir.” Nahl 40
Eğer
söyledikleri laf değil söz olsaydı, lafa itibar eden insanlarda kendilerine oy vermeyeceklerdi.
Dolayısıyla lafa esir olmuş insanların birde özgürlük taleplerini anlayabilmek
her ne kadar imkânsız ise de, özgürlükten maksatlarının söze karşı duruşları
olduğu ortaya çıkmaktadır.
“Ruhunu kaybeden dünyayı kazansa ne
çıkar.” Victor Hugo
“Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar
tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab'ın
etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah'ın
zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru
yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol
gösteren olmaz.” Zümer 23
“İnsanlardan
öylesi var ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve
sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici
bir azap vardır.” Lokman 6
“Her nefis,
kazandığına karşılık bir rehindir.” Müddesir 38
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder