Cihadı, kendi dinleri ve
uygarlıkları için büyük bir şer gören haçlı-siyonist güçler, hedeflerinde
muvaffak olabilmek için İslam kimlikli iktidarları öyle satın almışlar ki,
hayvanlarda dahi rastlanabilmesi mümkün olmayacak bir başkalaşıma uğratarak batılla
uyum haline getirip kendilerine kul yapmışlardır.
Allah’ın vahiyle indirdiği İslam’ı değil, Batı’nın dayattığı nefsanî
kurallar dâhilindeki bir dini yol edinmelerinden Müslümanlık yerine münafıklık
yahut fasıklık öyle yayılıp hâkim olmuş ki, batıla karşı hakkı egemen kılmaya
çalışan direnişçi cihad ehli av haline gelmiştir.
Geçmişte haçlı birlikleri sadece Hıristiyanlardan oluşup Müslümanlara karşı
yapılırken, günümüzde sözde Müslümanlarında haçlı saflarında yer alıp Allah’ın
erleriyle savaşabilmeleri, İslam’ın nasıl manipüle edildiğini ortaya
koymaktadır.
Kur’an’i Müslümanlığı sapıklık; cihadı cehalet; İslam dışı; vahşilik;
insanlık aleyhtarlığı; barış karşıtlığı; teröristlik; bozgunculuk; eşkıyalık;
kasaplık; cehennemlik; hak ve adalet düşmanlığı olarak angaje eden İslam
görünümlü dini ve siyasi çevreler, peygamberi ve rivayet ettikleri sözde
hadisleri Allah ve ayetlerinin önüne geçirerek, cihad karşıtı öyle hümanist bir
Allah ve peygamber algısını meşrulaştırmışlar ki, Allah’ın indirdiği açık ve
seçik ayetler, peygamber efendimize isnat ettikleri hurafelerle dolaylı olarak
yok sayılmış, böylece cihadın ve İslami Hareketin şer olduğu fetvası verilerek,
sinsice hak ile batıl özdeşleştirilebilmiştir.
Allah yolunda küfre karşı mücadele veren IŞİD şöhretli cihad ehlinin
Müslümanları katlettiği ve zulmettiği iddiasının nasıl yalan ve iftira olduğu,
azgın kâfirlerden çok daha tehlikeli olan münafıklık ve fasıklığın örtbas edilebilmesi
içindir. Çünkü vahiy ve cihad karşıtı batılla ittifak içindeki sözde
Müslümanların tamamı münafık ve fasık olduklarından, kendilerini kamufle
edebilmek için başkaca bir alternatifleri bulunmamaktadır. Ki, Allah Resulü; “Münafık, kâfirden
yetmiş kez daha tehlikelidir” buyurmuştur.
Asıl Müslümanları katleden, dışlayan, hor ve hakir bulan, aşağılayan,
sınırları içine dahi sokmayan, gördükleri yerde tutuklayan, beraberliklerini
engelleyen, teröristlikle yaftalayan, yaşama hakkı tanımayan, yanlarında ve
çevrelerinde görmek istemeyen, kendileri ile birlikte anılmasını hakaret sayan,
gölgelerinden bile yaban eşeğin aslandan ürküp kaçması misali korkarak kaçan, şeriat
düşmanlığı yapan, tehdit ve tehlike gören bizatihi kendileridirler. Ya onların istediği gibi Müslüman kimlikli
münafık veya fasık olacaksın ya da katli meşru terörist bir düşman!
Bu sebeple münafık ya da fasık oluşlarından İslam düşmanlarıyla dostluk ve
müttefiklik kurarak rızalarına kavuşmak suretiyle yardım ve destek görenlerin ağızlarından
dökülen Allah ve Resul kelamı, Kur’an’a duydukları saygı ve iman ettiklerine
dair sözleri hatta namaz kılıp oruç tutarak yaptıkları ibadetler, tıpkı Young
Deneyi’ndeki yarım bardak suya sokulan kalemin kırık görüntüsü misali asla
yanıltmamalıdır. Çünkü onlar, cihad ehline karşı olmakla Allah ve Resulü’ne
savaş açmışlardır.
Hem ALLAH’ın
indirdiği buyruklara karşı çeşitli mazeretler uydurarak, hurafelere sığınarak
veya ayetleri eğip bükerek batıllığa baş koyacaklar; hem de Allah’a, Resulüne,
Kur’an’a inandım ve iman ettim diyecekler!
"Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat
ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar
inanmış değillerdir.” Nur 47
Allah’ın mutlak yardım, destek ve vekilliğine
güvenmeyip uğruna yapılan cihaddan zarar görecekleri, küfrün gazabına uğrama kaygısı
taşıyarak, medet umdukları batıl güçler yanında yer almak suretiyle izzet ve
itibar görecekleri sanısıyla apaçık şirk koşan İslami kimlikler, asıl
Müslümanların savaşması zaruri olan düşmanlardır. Haçlı-siyonist güçlerin
fitnesi Müslümanlar üzerinde etki yapmaz ama münafık ve fasıkların fitneleri
iman etmiş tek bir Müslüman bırakmamacasına İslam âlemini öyle tarumar eder ki,
batıl güçlerin kolayca zafere ulaşmalarını sağlar ve bu sayede Müslüman
toplumlar esaret altındadırlar. Dolayısıyla
cihad ehlinin sözde Müslümanları öldürdüğü yahut cezalandırdığı söylemler,
onların Müslüman değil, Allah, Resulüne ve Kur’an’a ihanet etmiş münafık ve
fasıklar olmalarındandır.
Unutulmamalıdır ki, vatana, devlete ve millete
ihanet edenler, vatandaş olmaları dikkate alınmaksızın nasıl en ağır cezalara
çarptırılıyor ve savaş meşru sayılabiliniyorsa, İslam’a ihanet edenlerinde
cezaya müstahakları kaçınılmazdır. Ki, bir devlet başkanı yahut bir devlet
yetkilisine yapılan hakaret veya saldırının müeyyidesi oluyor da, Allah ve
Resulüne girişilenlerin karşılığı olmayacak mı?
“Sadece Allah bize yeter” diyen Müslüman’dır. Allah ile birlikte bir başkasına ya da doğrudan beşeri
bir güce bel bağlayıp yeterlilik ve güven arayan ise ya müşrik ya münafık ya da
fasıktır!
“Siz Allah’ın emirlerini muhafaza edin ki, Allah’da sizi muhafaza etsin.” Hz. Muhammed (s.a.v)
Dolayısıyla tüm insanlar Müslümanlara zarar vermek
için bir araya toplansalar dahi Allah’ın dilediğinden fazlasını yapamazlar.
Akidesi, “Allah’ın dilediği ne ise o
gerçekleşir. O neyi dilemediyse de gerçekleşmez” olmayanlar, Müslümanlıkla
şereflenmemiş münafık ve fasıklardır!
İslam olmanın yegâne şartı, Allah’ın dinini yani
Allah’a kulluğu yeryüzünde egemen kılabilmek için batılla savaştır. Hiçbir
gerekçe batıla hükümranlık hakkı tanımaz, arzu ve isteklerine boyun eğmeye
geçit vermez, çizdikleri yolda gitmeye olurluluk vermez! Eğer Allah’tan daha
güçlü, iradeli ve yaptırım sahibi iseler, buyurun! O zaman da İslam’ım yahut
Müslüman’ım diyemezsiniz!
“Fitne ortadan
kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (Küfre) son
verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.” Enfal 39
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız,
kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada
uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan,
Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini
getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” Tevbe 24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder