Vatanda
PKK/HDP hala meşruiyetini sürdürebiliyor ve bebek misali koruyup kollanmaya devam
edilerek meydan okumalarına izin verilebiliyorsa; bu vatan kimindir? PKK/HDP’nin
hunharca katlettikleri polis ve askerlerimiz, kimin vatanı için şehit
düşmektedirler? Dağdakiler öldürürlerken, dokunulmazlığa bürünmüş kenttekilerin
de polis ve askerimize karşı tehdit, hakaret ve şiddet uygulayabilmeleri,
vatanın kime ve hükümran sahibinin kim olduğu sorgusunu doğurmuyor mu?
Diyarbakır- Bingöl karayolunda askeri araca
saldırı düzenlenmesi sonucu şehit düşen Yozgatlı Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Koçak'ın
taziye amacıyla baba ocağına giden İçişleri
Bakanı Sebahattin Öztürk, eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Hava Kuvvetleri
Kurmay Başkanı Korgeneral Mehmet Şanver, Emniyet Genel Müdürü Celalettin
Lekesiz, Yozgat Valisi Abdulkadir Yazıcı, AK Parti Yozgat milletvekilleri
Abdulkadir Akgül, Yusuf Başer ve Yozgat Garnizon Komutanı Albay Selçuk Yıldırım,
gözü yaşlı ve yüreği dağlı şehit eşi Dilek Koçak’ın hesap sorması sırasında
kaçarcasına yanından öyle uzaklaştılar ki, devlet büyüklerinin ziyaretlerine
boyun eğerek suspus olacağını zannettikleri Dilek Koçak, şehit eşine yakışır
bir vakurla kükremesiyle neye uğradıklarını şaşırdılar.
Peki, Dilek
Koçak ne demişti: “Nasıl bir çözüm
süreci bu nasıl. Milleti oyalıyorsunuz, çözüm süreci diye. Burada millet yiyip
içip keyfine bakıyor, siz biliyor musunuz Doğu da neler oluyor. Benim kocam 5
gündür evine gelmiyor, çocuklarının yüzünü görmüyor. Çözüm süreci diye
oyaladınız, oyaladınız. Milletin canını yaktınız. Milletin canı yanıyor. Sonra
iki gün sonra herkes keyfine bakıyor. Kocamın kanı yerde kalmasın. Millet
Doğu'da dışarıya çıkmaya korkuyor. Bu nasıl bir şey, bu nasıl bir yaşam tarzı!
Güneydoğu'yu alıyorlar. Askere vur emri vermiyorlar. Terör vuruyor, asker
bekliyor. Eline alıyor silah gidiyor yolun ortasında bekliyor sap gibi. Askerde
vursun, asker de onları öldürsün."
Ancak onlara
göre dul kalan şehit eşi Dilek Koçak, acısı olduğu için duygusal tepki
gösteriyor, oysa mantıklı düşünebilseydi, ziyaretimizden dolayı el pençe
dururdu.
Öyleyse göğüslerini siper eden polis ve askerlerimizde
mi mantıklı değil duygusal davranmalarından ötürü intihar misali ölüme
koşuyorlar?
Amansız
katil PKK/HDP terörüyle katledilen polis ve askerlerimiz bir bir kabre uğurlanırlarken,
dokunulmazlık sağlanan ve meşru kabul edilen PKK/HDP’li A. Zeydan isimli iblis
vekil, teröristlerin polis ve askerlerimiz öldürmelerini haklı bularak,”PKK, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu güller bahçesine çevirmek
için ortaya çıkmış barış ve halk hareketidir. Eğer PKK Türkiye’yi güller
bahçesine çevirmek istemeseydi, PKK’nın öyle bir gücü var ki, sizi tükürüğüyle
boğar.”
Peki, devlet yani hükümet, meclis ve yargı ne yapıyor! Kendisine hiçbir
yaptırım uygulamamalarına göre içten içe alkışlıyorlar olsa gerek!
MHP lideri Devlet
Bahçeli'nin fevkalade tartışılmaz ve kaçınılmaz olan PKK/HDP'nin kapatılması
ile ilgili yaptığı çağrıya Başbakan Davutoğlu ne yanıt veriyor; “İlkesel olarak, biz partilerin,
kurumların değil, kim teröre bulaşmışsa, kim terörü savunmuşsa o kişilerin cezalandırılması
gerektiğini düşünüyoruz."
Söylediği söz
ortada da icraata geçirecek cesareti, iradesi ve kalbi yok ki, “PKK’nın
milleti tükürükle boğabileceği” dehşet hakarete
fırsat verip, dinlemekle kalabiliyor! Peki, terör örgütü PKK’yı savunmayan bir
HDP’li var mıdır? Tek bir terörist vekilini cezalandırabilmek maksadıyla dokunulmazlığını
kaldırma girişiminde bulunup, yargılanmasını sağlayabilmek için göstermelikte
olsa adım attılar mı?
Bu nasıl bir gaflet,
delalet hatta ihanettir ki, HDP, PKK’dan korkuyor diyerek, HDP’yi himaye etmeye
çalışıyorlar.
Polis ve askerlere uyarım odur ki; emir aldıkları
devletin talimatları adil olmayıp doğrudan azgın teröristlere halel gelmemesini
elem edindiğinden, PKK/HDP meşruiyeti sürdüğü müddetçe canlarını tehlikeye atıp
geriye dul ve yetim bırakmasınlar. Ya kendilerine saldıran çocuk-kadın-yaşlı
bakmaksızın canlarını kurtarabilmek için anında vursunlar, ya da PKK/HDP’nin
hükmettiği vatan için ölüp artlarına ağıt yaktırmasınlar.