ya da organımla değil
başımla yönetiyorum”
fikri öyle muteber hale gelmiş ki; özgürlük, demokrasi ve çağdaşlık
gerekçesiyle millet, kör-sağır ve dilsizmişçesine hiçbir tepki vermez olmuştur.
Öyle ki, sapkın ve çarpık ilişkileri aleni
olanlara dahi meşruiyet sağlanmış, böylece toplumsal ahlak hassasiyeti ortadan
kaldırılarak nefse özgü bireysel ahlak anlayışı doğrusu ve yanlışıyla ivme kazanıp
önüne geçilemeyen cinayetler baş göstermiştir.
Ruhsuz beden misali dinsiz bir devlet ve
meclisin sözde dinli vekil ve yöneticileri, yürüyen ölülerden farksız öyle gölge
konumdadırlar ki, idaresi altındaki halka ne örnek ne de yörünge olabilmekte,
yansımadan öte bir varlık ortaya koyamamaktadırlar.
Laik ve Atatürkçü düşünce düzeyinde
özgürlüklerde sınır olmaması, dini ve ahlaki kuralların çiğnenmesine ya da yok
sayılmasına yegâne sebeptir. Bu sebeple vekillerin sekülerizm üzerine ettikleri
yeminlerinde de din ve ahlak mefhumları bulunmamasından milletin değerleri
sokakta ve vicdanlarda kalıp, kamuda itibar görmemektedir.
Dinden, vicdandan ve ahlaktan arındırılmış
namus ve şeref diriye değil, sanki ölüye biçimlenmiş gibi hiçbir karşılığı
doğmamaktadır. Namus ve şeref nedir; kime karşı ve neye göre ihtimam taşır;
toplumda ölçüsü aranır mı; kişiye özel bir davranış olarak telakki edilebilir
mi; bir parti genel başkanının, partisinden evli ve çocuklu bir bayan
milletvekilli ile gayrimeşru zina yapması, o üzerine yemin edilen namus ve şeref
kavramı mıdır?
Namus ve şerefleri üzerine yemin eden
vekillerin seçeceği başkan adayları arasında din dışı namus ve şeref kitabını yazıp
cümle âleme kanıtlayan CHP eski genel başkanı Deniz Baykal!
TBMM Başkan adayı Deniz Baykal, önce
sekreterliğini yaptırdığı ve daha sonra partisinden vekil olarak seçtirdiği
Nesrin Baytok adlı evli ve çocuk sahibi kadınla cinsel ilişkisi yaşayıp ihanetsi
zinasının kamuoyuna deşifresiyle bir daha değil siyaset arenasında, hayâsızlığından
sokakta bile dolaşması mümkün değilken; hem partisinden ihraç edilmemesi hem
Antalyalılar tarafından tekrar milletvekili seçilmesi hem yaşı itibariyle
TBMM’nin geçici başkanlığını üstlenmesiyle kalmayıp başkanlığa aday olabilmesi
hem de izzet ve itibar duymayı sürdürebilmesi, Türkiye’nin hayâsızlıktan yani ahlaksızlıktan
çöktüğünü ortaya koymaktadır.
“Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çöker.” Cicero
Düşünün ki, Deniz Baykal denen parti lideri
evli, çocukları ve torunları var; partilisinin namus ve şerefinden sorumlu
olduğu halde ne yapıyor; evli olan kadın vekilinin iffetine, kocasına, çocuğuna
ve ailesine aldırış etmeksizin emanete hıyanet ederek ırzına geçiyor;
yakalanmasıyla birlikte kişi haklarının özelliğini ve gizliliğini mazeret
kılarak, güya kendisine yapılmış tertip, tuzak yahut kumpas yaygarasıyla sütten
çıkmış ak kaşık misali pirüpak çıkıveriyor. İşte Allah’ın ve hükümlerinin yasak
kılındığı seküler-laik ve Kemalist TBMM Başkanlığı için böylesi bir pirüpak
Deniz Baykal’dan başkası yaraşmaz.
Meclisin ve politikanın içine düştüğü fevkalade
ahlak çöküntüsünün daha da idrak edilebilmesi için milyonlarca insanın
desteğini alan CHP’nin genel başkanı Deniz Baykal’ın ortaya çıkan porno kasetinin
birincisini satın almaya hazır olduğuma dair beyanat dahi vermiştim.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere
Davutoğlu ve Bahçeli’nin tecrübelerine, bilgeliğine ve politikadaki kaşarlığına
özen gösterip güven duyduğu Deniz Baykal, ahlaksızlığın en pespayeliğini ortaya
koymuş bir nefis düşkünüdür. Hani, tilkinin tavuk kümesini iyi tanımasından
dolayı bekçi yapılabileceği mantığı ne ise, sanırım Deniz Baykal’ın aranılan
faktör olması da o mantıktır.
“Namus görünmez bir cevherdir; çok kere ona sahip olmayanlar,
sahipmiş gibi görünürler.” William Shakespeare
Gerek rejim gerek politika gerekse meclisin,
milletin dini ve ahlaki değerlerine zıt düşünce ve görüşleri her ne kadar
korkunç bir çatışmaya mahal verebilecek tehlike taşısa da, maskelilerin dini ve
ahlaki sözleri, güttükleri politika gerçeğinin örtbas ettiğinden yanardağın durağanlığı
sürmektedir. Oysa sözdeki değil kalpteki namus ve şerefine hayati önem veren Müslüman
milletimiz, en basit bir dedikodu yahut şüphe yüzünden birbirlerinin canına
dahi kastedebilmektedirler. Lakin politikacılar açısından ne namus ne şeref ne
de iffet, abartılacak kadar cevher değillerdir!
Deniz
Baykal örneği apaçık ortadayken; TBMM başkanı bir lezbiyen, bir gay, biseksüel
ya da transseksüel olsa daha makul!
Zaten özgürlük ve demokrasi gerekçesiyle LBGT
sapkınlığını savunan CHP ve PKK/HDP, namussuzluğun, şerefsizliğin, ahlaksızlığın,
iffetsizliğin ve asiliğin bayraktarı değiller midir?
Şu çok açık bir gerçektir ki, halkın
seçtiği ve kendisine vekil edindirerek TBMM’ne göndermek suretiyle yönetme hakkı
tanıdığı kimseler, din ve ahlak duyguları zayıf ya da olmayanlardır. Öyle
olmasaydı din ve ahlak, ettikleri yeminlerinden dışlanır ve ahlaksızlıkları deşifre
olanlar barındırıl mıydı?
“Hayâsız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu
kalmaz, dinden uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur.” Hz. Muhammed (s.a.v)
“Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir
yoldur.” İsra 32