Ne kimin
ne söylediği, ne seçimlerin kimin kazandığı, ne meclis çoğunluğunu kim elde
ettiği, ne hükümeti kimin kurduğu, ne resmiyette kim iktidar olduğunun pratikte
zerre kadar değer taşımadığı bir ülkede müebbet hapse mahkûm olmuş bir iblisin
ağzından çıkacak sözlere kilitlenmiş millet, ancak yaratıcıları Allah’a isyan
etmiş olmanın lanetsi bedelini ödemektedirler.
Düş değil gerçek! Öcalan adındaki azılı cani ve kâfir, ülkenin Cumhurbaşkanı,
Başbakan’ı, meclisi ve hükümetinden daha itibarlı ve sözü gündem belirleyip, bir
açıklaması ya yüreklere su serpiyor ya da karartarak korku ve dehşet kaplıyor
ise iktidar, milletin seçtiği devlet mi, yoksa o devletin mahpus kıldığı hükümlü
müdür?
Böylece iktidar olabilmek için demokrasiye,
özgürlüğe, seçme ve seçilme hakkı gibi bir hukukun meşruiyetine lüzum olmadığı,
ömür boyu hapis cezasına çarptırılıp mahkûmiyetini çeken bir hükümlünün dahi duvarlar
arkasından özgürce seçilmiş olanlardan daha etkin, caydırıcı, yönetici,
yönlendirici ve dikta edeci olabildiğini yaşayan bir millet olmak, her topluma
nasip olmayan bir zillet olsa gerek!
Bu öylesine aşağılatıcı bir horluk ve
hakirlik ki, “sen
misin sözlerime ve buyruklarıma kulaklarını tıkayan millet” buyuran
yaratıcı Allah’ın apaçık bir lanetidir. Allah’ın sözlerinden dahi etkilenmeyen
bir millet, hem de cezaevinde tutuklu ve lanetli bir iblisin tesiri altında
ise, o milletin ziyanı tamamdır; artık bir çıkış yolu yoktur ki, böylesine
alçaltılabilmiştir.
İmralı’daki mahkûm iblis; “PKK’ya silahları bırakmak için toplanın”
çağrısı yapıyor, hükümetiyle muhalefetiyle ve milletiyle ülkede sevinç ve
memnuniyet uyandırarak, sanki büyük bir zafer, hatta cennet kazanılmışçasına coşkuya
sürükleniyor. Oysa silahlar bırakılmamış, af dilenmemiş, tevbe edilmemiş,
kayıtsız-şartsız bir barışa yanaşılmamış, yanlışlar itiraf edilmemiş, meydan
okumalar sonlanmamış.
Peki, ne olmuş; PKK silahları
bırakmak için toplanacakmış! Hesapsız ve pazarlıksız
bir barış ise, Allah’ın da buyurduğu gibi; “Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona
yanaş” hükmü doğrultusunda
meşrudur ama Öcalan egemenliğinde bir barış ve silah bırakma ise, bu apaçık bir
yenilgi ve teslimiyettir. İnsanlık adına
kalıcı bir barış, hesapsız kurulan bir barıştır ki, herhangi bir şeyi
dayatma mevzubahis olamaz. Ki, Türkiye meşru bir devlet, PKK ise gayrimeşru bir
terör örgütüdür.
İblis Öcalan’ın çağrısı akabinde
PKK/KCK/HDP tarafından yapılan açıklamalar, ancak mecliste görüşülen “İç
Güvenlik Paketi”nin geri çekilmesiyle silahların bırakılma çağrısının
geçerlilik kazanacağını ortaya koyması, devlet ve milletin nasıl bir şantajla
karşı karşıya olduğunu kanıtlamıştır. Hâlbuki söz konusu paket, doğrudan Kürt
kökenli vatandaşların lehine olup güvenliklerini teminat altına aldığı halde;
kendilerini Kürt haklarının koruyucuları ve temsilcileri gören PKK/KCK/HDP’nin
pakete karşı çıkmasındaki amaç, barış değil hedeflerine ulaşana dek önlerine
çıkabilecek her türlü yasayı engellemek olduğu aşikârdır.
Peki,
devletin başındaki hükümet, bu şeytani tezgâhın neresinde?
PKK/HDP’nin grup başkanvekili Pervin Buldan, “hükümet ile yaptıkları görüşmede gündeme
getirdikleri iç güvenlik paketinde bazı değişikliklerin yapılacağını ve parti
olarak itiraz ettikleri haliyle paket çıkmayacaktır” beyanatı, hükümetinde
kurgulanan tiyatronun ta içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Pervin Buldan, iç güvenlik paketinin geri
çekilmesi yanı sıra 10 maddede mutabakat sağlanırsa “belki
yeni Türkiye’den bahsedebiliriz” açıklaması, Türkiye’nin Öcalan ve
PKK boyunduruğu altında olduğunu ispatlamaktadır.
Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun, egemen
ya da söz sahibi kim olursa olsun; yeter ki kan akmasın, analar ağlamasın,
gençler birbirlerini öldürmesin, ekonomik kayıplar olmasın düşüncesiyle
silahlar susacak, teröristlerin inisiyatifi sürecek ve millet, azgınların
insafına terk edilecekse, çözüm sürecini uzatarak şovu devam ettirmeye gerek
yoktur.
Bırakın
geçsinler, bırakın hükmetsinler, bırakın taleplerine kavuşsunlar; yeter ki kan
akmasın, analar ağlamasın ve barış egemen olsun! Bunu mu istiyorlar?
Bakalım “İç Güvenlik Paketinin” akıbeti ne
olacak? HDP, “iç güvenlik paketinde bazı değişikliklerin yapılacak ve parti
olarak itiraz ettikleri haliyle paket çıkmayacak” diyor; KCK, “Samimiyet ve uygulama
sırası AKP ’ye gelmiştir. Bunun ilk göstergesi İç Güvenlik Paketi’nin
geri çekilmesi olacaktır. İç Güvenlik Paketinde ısrar, sürecin ruhuna uygun
olmayan bir tutumdur.” Artık Ak Parti’nin PKK’dan mı, yoksa milletten yana mı
olacağı, önümüzdeki günlerde daha da netleşecektir.
Son olarak söyleyeceğim odur ki, suçlu ne hükümet ne de
muhalefettir. Suçlu ve lanetli kimdir diye soracak olursanız; onları rehber
edinen milletin ta kendisidir!
Her yazımın sonunda fikirlerimin kanıtı
olarak ayet zikrederdim ama iblis Öcalan, sözü geçen ve tek bir açıklaması dahi
milleti düstura getiren öyle bir konumdaki, Allah’ın sözünü takacak ne hükümet
ne muhalefet ne de millet olmadığından “Ayetlerimi onlara açıklamayın” hükmüne binaen, İslam’ın miladını
doldurduğunu açıklayarak kendini tanrı ilan eden Öcalan’ın sözü daha etkili
olacaktır.
“Yukarıda Tanrı olsaydı, beni yine yanlış yola sevk edecekti. Allah
da Kürtler için değildir, Kürtleri şaşırtıyor. Kürtlerin Allah’ı da onları
yanlış yola sevk ediyor. Bunun için ben kendi kendimin tanrısıyım.” Sanat ve
Edebiyatta Kürt Aydınlanması isimli kitabının 153. Sayfası
“Lise
dönemlerinde büyük felsefik bunalımı yaşadım. Tanrı ile savaş verdim, bu
savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı Tanrı oldum.” Özgür
Yaşamla Diyaloglar isimli kitabının 257. sayfası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder