23 Mart 2015 Pazartesi

Biri mezardan diğeri hapisten…



Türkiye’ye hükmediyorlar!

Bu, bir millete müstahak kılınmış öyle bir lanettir ki, yaratıcıları Allah’a başkaldırmanın zilletsi bir bedelidir. 

Allah’a imanı, tazimi, bağlılığı ve sözlerine sadakati ilkellik; mezardaki ölüye ve hapisteki mahkûma bağlılığı ise ilericilik, özgürlük, uygarlık ve aydınlanma sanarak sözlerine sadakati tartışılmaz bulan toplumların muhakeme edebilen insanlar değil mahlûklar oldukları aşikârdır.

Türkiye, Müslüman bir ülke olduğu imajına sahip ama Allah’ın, ne Türklerin atası Atatürk ne de Kürtlerin atası Atakürt yani Öcalan kadar devlette bir itibarı, tazimi, caydırıcılığı, gücü ve söz hakkı vardır. Dolayısıyla adının anılması dahi sekülerlik gereği hem anayasada hem de devlette yasaktır.

Öyle ki, Müslümanların seçtiği Müslüman bir vekil, meclis kürsüsünden Allah’ın selamını veremiyor ise, o devletin Allahsız ve dinsiz olduğu tartışılmazdır. Milletin Müslüman, devletin ateist olması, tıpkı bedenin insan, ruhunun hayvan olması gibidir! 
 
Asıl acayip olan ise, sözde Müslümanların Atatürk’ü ve Atakürt’ü rehber edinebilmeleri, ilkelerini ve sözlerini tanrısal buyruk kabul ederek baş tacı yapabilmeleridir. Peki, Allah nerede? Gökyüzünde, vicdanlarda, camide, mezarda! Öyleyse indirdiği Kur’an ve elçi kıldığı Resul, yeryüzündeki düzen için gönderilmedi mi?

Müslümanlar öyle bir bedbahtlık içindedirler ki, iman ile inkâr arasında gidip gelmekte, kendilerine göre yaptıkları ibadetlerle aklanabilecekleri sanısındadırlar. Allah buyuruyor, “sadece Kur’an’a uyun”; devlet diyor, “sadece Atatürk ilkelerine” uyun! Ki, yeminler dahi Atatürk’ün üzerine yapılabiliyor ise, rab kimdir; devlet kimdir; Allah kimdir? Dolayısıyla Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen Müslüman değil, kâfirin ta kendisi değil midir?  
  
Atatürk der; “insan tabiatın mahlûkudur”; Öcalan der; “Allah ile yaptığım savaştan zaferle çıktım, yarı bir tanrıyım.” Buna rağmen hem Atatürk hem de Atakürt’ü rehber edinenlerin Müslüman kimliklerine ne demeli? Onlara göre Allah’tan kastettikleri kimdir? Yaratıcı Allah’ın sözlerini umursamayıp Atatürk yahut Atakürt’ün sözlerini kalpleri yerinden çıkarcasına heyecanlanarak dikkat kesilenlerin Allah’ı kim olabilir?

İslam ve Müslümanlığın ne olduğu ve kimlerin o şerefe nail olabildikleri Kur’an’da açıkça belirtilmiş, özellikle ortak koşulmaması, hükümlerin dışına çıkılmaması ve şirke girilmemesi uyarısı yapılmıştır. Hem Allah hem Atatürk hem Atakürt hem de bilmem kime gibi bir inanç ve itaat, katiyetle İslam dışıdır ve apaçık bir küfürdür. Ancak Kur’an hükümlerine uyan ve hakkı batıla karıştırmayan emir sahiplerine uyulma emri vardır.

Atatürk’ün egemen olduğu ve Atakürt’ün de egemen olmaya çalıştığı Türkiye’de uyulabilecek kim vardır? Sonuçta tamamı Allah ve Resulünün değil Atatürk’ün ilkelerine bağlı ise, iman etmiş bir Müslüman’ın uyabileceği bir lider ya da önder var mıdır?

Bir tarafta Atatürk, bir tarafta Atakürt, diğer tarafta haçlı-siyonistlerin dayatması ve hegemonyası altındaki Türkiye’de Müslüman kalabilmek neredeyse imkânsızdır. Sapıklar, ateistler hatta sokak hayvanları kadar değerleri, özgürlükleri ve söz hakları bulunmayanların Müslümanlık izzetlerine kavuşabilmeleri için; “Ben Müslümanlığı kabul ederek Allah’a söz verip kul oldum ve yaratıcım Allah’tan başkasının hükümlerine uymam mümkün değildir; madem vatandaş olarak tartışılması dahi söz konusu olmayan haklarım var, dini zorunluluk olan mülkiyetimi verin” çağrısında bulunmalıdırlar. Ancak İslam diye empoze edilen vahiy dışı batıl bir dinin hüküm sürmesinden dolayı küfre boyun eğilmiş ve çok tanrılığa imanda mahsur görülmemiştir. Türkiye’de ırki hak iddia eden PKK/HDP’nin sömürdüğü Kürtlerin hiçbir sorunu yoktur ama Müslümanları cehenneme götürecek öyle sorunu vardır ki, anlaşılan sessiz kaldıkları sorunun ne olduğunu cehennemde gözlerini açtıklarında kavrayabileceklerdir.

Sorun nedir diye merak edenler bilmelidirler ki, Allah’ın haram kıldığına helal, helal kıldığına haram; hak dediğine batıl, batıl dediğine hak; dost dediğine düşman, düşman dediğine dost diyen ve edinenlerdir. Diyecekler ki, biz öyle bir şey söylemiyoruz ama amelleri, politikaları ve yaptıkları kendilerini kanıtlamaktadır. Ancak rehberi Kur’an olmayan Müslüman kimlikler, kendilerini rehberi Kur’an olan Müslümanlardan daha İslami bulurlar. Çünkü onların İslam anlatıyı, şeytanın bayraktarlığını yaptığı hümanist odaklıdır. 
    
Türkiye; ateist bir anayasa, ateist bir devlet ve ateist liderlerin güdümünde bir ülkedir. Seçimle iktidara gelenlerin İslam inançları ve Müslüman kimlikleri, ateist yapıyı değiştirebilme inisiyatifine sahip değil ve o ateist yapıya rıza gösterip sindirerek hükümet yahut muhalefetlerini sürdürebiliyorlar ise, ateistlerden ne farkları vardır?
     
Öyle Allah’a iman, Resulüne itaat, İslam’ı kabul, Kur’an’a inanç ve Müslüman olma, nefislerin arzusuna bırakılan bir seçim olsaydı; ayetlerin hiçbir hükmü ve bağlayıcılığı kalmazdı.
   
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36

Hiç yorum yok: