Türkiye’ye
hükmediyorlar!
Bu,
bir millete müstahak kılınmış öyle bir lanettir ki, yaratıcıları Allah’a
başkaldırmanın zilletsi bir bedelidir.
Allah’a imanı, tazimi, bağlılığı ve
sözlerine sadakati ilkellik; mezardaki ölüye ve hapisteki mahkûma bağlılığı ise ilericilik, özgürlük, uygarlık
ve aydınlanma sanarak sözlerine sadakati tartışılmaz bulan toplumların muhakeme
edebilen insanlar değil mahlûklar oldukları aşikârdır.
Türkiye, Müslüman bir ülke olduğu imajına
sahip ama Allah’ın, ne Türklerin atası Atatürk ne de Kürtlerin atası Atakürt
yani Öcalan kadar devlette bir itibarı, tazimi, caydırıcılığı, gücü ve söz
hakkı vardır. Dolayısıyla adının anılması dahi sekülerlik gereği hem anayasada
hem de devlette yasaktır.
Öyle ki, Müslümanların seçtiği Müslüman bir
vekil, meclis kürsüsünden Allah’ın selamını veremiyor ise, o devletin Allahsız
ve dinsiz olduğu tartışılmazdır. Milletin Müslüman, devletin ateist olması, tıpkı
bedenin insan, ruhunun hayvan olması gibidir!
Asıl acayip olan ise, sözde Müslümanların
Atatürk’ü ve Atakürt’ü rehber edinebilmeleri, ilkelerini ve sözlerini tanrısal
buyruk kabul ederek baş tacı yapabilmeleridir. Peki, Allah nerede? Gökyüzünde,
vicdanlarda, camide, mezarda! Öyleyse indirdiği Kur’an ve elçi kıldığı Resul,
yeryüzündeki düzen için gönderilmedi mi?
Müslümanlar öyle bir bedbahtlık
içindedirler ki, iman ile inkâr arasında gidip gelmekte, kendilerine göre
yaptıkları ibadetlerle aklanabilecekleri sanısındadırlar. Allah buyuruyor, “sadece Kur’an’a
uyun”; devlet diyor, “sadece
Atatürk ilkelerine” uyun! Ki, yeminler dahi Atatürk’ün üzerine
yapılabiliyor ise, rab kimdir; devlet kimdir; Allah kimdir? Dolayısıyla Allah’ın
indirdiği hükümlerle hükmetmeyen Müslüman değil, kâfirin ta kendisi değil
midir?
Atatürk der; “insan tabiatın mahlûkudur”; Öcalan der; “Allah ile yaptığım savaştan zaferle çıktım, yarı bir tanrıyım.” Buna
rağmen hem Atatürk hem de Atakürt’ü rehber edinenlerin Müslüman kimliklerine ne
demeli? Onlara göre Allah’tan kastettikleri kimdir? Yaratıcı Allah’ın sözlerini
umursamayıp Atatürk yahut Atakürt’ün sözlerini kalpleri yerinden çıkarcasına
heyecanlanarak dikkat kesilenlerin Allah’ı kim olabilir?
İslam ve Müslümanlığın ne olduğu ve
kimlerin o şerefe nail olabildikleri Kur’an’da açıkça belirtilmiş, özellikle
ortak koşulmaması, hükümlerin dışına çıkılmaması ve şirke girilmemesi uyarısı
yapılmıştır. Hem Allah hem Atatürk hem Atakürt hem de bilmem kime gibi bir
inanç ve itaat, katiyetle İslam dışıdır ve apaçık bir küfürdür. Ancak Kur’an
hükümlerine uyan ve hakkı batıla karıştırmayan emir sahiplerine uyulma emri
vardır.
Atatürk’ün egemen olduğu ve Atakürt’ün de
egemen olmaya çalıştığı Türkiye’de uyulabilecek kim vardır? Sonuçta tamamı
Allah ve Resulünün değil Atatürk’ün ilkelerine bağlı ise, iman etmiş bir
Müslüman’ın uyabileceği bir lider ya da önder var mıdır?
Bir tarafta Atatürk, bir tarafta Atakürt,
diğer tarafta haçlı-siyonistlerin dayatması ve hegemonyası altındaki Türkiye’de
Müslüman kalabilmek neredeyse imkânsızdır. Sapıklar, ateistler hatta sokak
hayvanları kadar değerleri, özgürlükleri ve söz hakları bulunmayanların Müslümanlık
izzetlerine kavuşabilmeleri için; “Ben Müslümanlığı kabul ederek Allah’a söz verip kul
oldum ve yaratıcım Allah’tan başkasının hükümlerine uymam mümkün değildir; madem
vatandaş olarak tartışılması dahi söz konusu olmayan haklarım var, dini
zorunluluk olan mülkiyetimi verin” çağrısında bulunmalıdırlar. Ancak
İslam diye empoze edilen vahiy dışı batıl bir dinin hüküm sürmesinden dolayı küfre
boyun eğilmiş ve çok tanrılığa imanda mahsur görülmemiştir. Türkiye’de ırki hak
iddia eden PKK/HDP’nin sömürdüğü Kürtlerin hiçbir sorunu yoktur ama
Müslümanları cehenneme götürecek öyle sorunu vardır ki, anlaşılan sessiz
kaldıkları sorunun ne olduğunu cehennemde gözlerini açtıklarında
kavrayabileceklerdir.
Sorun nedir diye merak edenler
bilmelidirler ki, Allah’ın haram kıldığına helal, helal kıldığına haram; hak
dediğine batıl, batıl dediğine hak; dost dediğine düşman, düşman dediğine dost
diyen ve edinenlerdir. Diyecekler ki, biz öyle bir şey söylemiyoruz ama
amelleri, politikaları ve yaptıkları kendilerini kanıtlamaktadır. Ancak rehberi
Kur’an olmayan Müslüman kimlikler, kendilerini rehberi Kur’an olan
Müslümanlardan daha İslami bulurlar. Çünkü onların İslam anlatıyı, şeytanın
bayraktarlığını yaptığı hümanist odaklıdır.
Türkiye; ateist bir anayasa, ateist bir
devlet ve ateist liderlerin güdümünde bir ülkedir. Seçimle iktidara gelenlerin İslam
inançları ve Müslüman kimlikleri, ateist yapıyı değiştirebilme inisiyatifine
sahip değil ve o ateist yapıya rıza gösterip sindirerek hükümet yahut
muhalefetlerini sürdürebiliyorlar ise, ateistlerden ne farkları vardır?
Öyle Allah’a iman, Resulüne itaat, İslam’ı
kabul, Kur’an’a inanç ve Müslüman olma, nefislerin arzusuna bırakılan bir seçim
olsaydı; ayetlerin hiçbir hükmü ve bağlayıcılığı kalmazdı.
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve
kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve
Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder