Kadına
şiddete hayır…
Öyle sömürücü ve fırsatçı politikacılar
gibi gerçeği eğip bükmeyecek, doğru ve kısa bir analiz yapacağım.
Öncelikle
kadına, kadın olduğu için keyfi, sadistsi ve üstünlük gütme adına bir şiddet
var mıdır?
Fevkalade cüz’i istisnalar dışında neredeyse
yok gibidir ve münferit olaylar genelleştirilip baba, eş, oğul, ağabey ve kardeş
olan erkek topluluğunu topyekûn mahkûm kılabilme mümkün değildir.
Kadına olan saygı, hoşgörü, sabır, itibar
ve hatırın çocuk dışında hiçbir insana tanınmadığını kimse inkâr edemez ve
kendilerine bir halel gelmemesi adına özen gösterilip sürekli koruma altında
tutulur.
İltifatlara mazhar olan kadındır; hediyeler
sunulan kadındır; peşinde koşulan kadındır; kim olduğuna bakılmaksızın saygı
duyulan kadındır; gönlü alınmaya çalışılan kadındır; ikramda bulunulan
kadındır; öncelikli tutulan kadındır; kibar davranmaya mecbur bırakan kadındır;
uğruna elde ne varsa harcanan kadındır; sevgi, aşk ve merhamet tezahüründe
olunan kadındır; yardımda sınır tanınmayan kadındır; yoluna her şeyin feda
edilebildiği kadındır; sözünün iki edilmediği kadındır; arzu ve istekleri
ötelenmeyen kadındır; gülümsemesiyle dahi kalpleri fetheden kadındır…
Peki,
erkeğin köle, uşak hatta kulluğa varıncaya kadar kadına kendini adamasının dışında
suçu nedir?
Bir erkek, bir kadını öyle seviyor ve
tutkuyla taparcasına gönlünü kaptırmasının akabinde o kadına baskı ve şiddet
uygulayabiliyorsa; suç kimdedir? Sadece sonuca bakılıp niçinler önemsenmez ise,
adil bir yargı mevzubahis olamaz.
Olayları insani çerçevede değil de
kadın-erkek ayırımı gözeterek ele almak, sorunları çözmek yerine bilakis arttırır.
Bir kadın, fıtratta zayıf ve nadide yaratıldığını kabul etmeyerek saygı
duvarlarını yıkarak meydan okursa, erkekte ona kadın gibi değil erkek gibi
davranarak dövüşür. Dolayısıyla kim güçlü ise, o galebe çalar. Bunun üzerine
yenilen kadın, hemen kadın oluşunu istismar ederek, “erkek bana şiddet uyguladı” mazeretiyle yollara dökülür. Oysa eşit
olduğun ahkâmıyla meydan okuyan o değimliydi?
Erkekler nezdinde her daim kadın üstündür
ama kadın öyle şımarır ki, tıpkı kulun ALLAH’ın verdiklerine şımararak, “ben yaptım, ben başardım, ben üstünüm”
böbürlenmesi gibi yediği sille misali kadına haddin bildirilmesi sonrası “ben
ne yaptım” masumiyet gösterişinin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Uğruna ölmeye
hazır bir erkeğin sevilisine veya eşine düşman olmasını tetikleyen o değil de
kimdir?
Bir de en korkunç yanlış nedir biliyor
musunuz; Mersin’de tecavüz maksadıyla öldürülüp yakılan Özgecan adlı
kızımızdır. Bu olay “kadına şiddet” tabanında değerlendirilemez. Daha birkaç ay
önce Kars’ta kaçırılarak tecavüze uğraması akabinde başına taşla vurulup
boğularak öldürülen 9 yaşındaki Mert Aydın’ın kadın değil erkek bir çocuk
olduğunu hatırlatmak isterim. Ki, böylesine dehşet içeren sapkın olaylar hem
ülkemizde hem de dünyanın hemen her yerinde meydana gelmektedir.
Suçlu için amaç, hedefe kolayca ulaşabilmektir;
cinsiyet ve kimlik umurunda değildir. Nice suçlular da vardır ki, kadın veya
erkeğe değil hayvanlara dahi tecavüz ederek öldürürler.
Kadına şiddet ancak kadın olması hasebiyle
yapılan bir cebirdir ve dışındaki olaylar kadına şiddet olarak değerlendirilemez.
Tarafların birbirleriyle olan hesaplarını görme sırasında çıkan kavgada kadının
dövülmesi, yaralanması hatta öldürülmesi kadına yapılmış bir şiddet değil,
tarafların üstün gelebilme mücadelesidir. Dolayısıyla erkekler arasında olan
çatışmada yenilen erkeğin, “erkeğe şiddete hayır” söylemi nasıl trajikomik ise,
kadının da güç denemesine kalkıştığı erkeğe karşı, “kadına şiddete hayır”
söylemi o kadar trajikomiktir.
Kadının masum, erkeğin zalim algısı oluşturulmaya
çalışılan toplumda, elebaşı olan feministlerin yapmak istedikleri; erkekleri ya
topyekûn yok etmek ya burunlarına halka geçirerek sokaklarda dolaştırmak ya da
kayıtsız-şartsız hükmetmektir. Bunun içinde güç ve savaş ister. Hem savaşmaya
kalkışıyorlar hem de “kadına şiddete hayır” naralarıyla fitne çıkaranlar kimdir
bilir misiniz; aslında kadın değil erkeğe düşman azgınlardır.
Zannediyor musunuz ki, feminist düşünceli
kadınların eline güç geçtiğinde erkeklere merhamet edeceklerini! Ortada tek bir
erkek bırakmamacasına öyle dehşet saçarlar ki, her gün binlerce erkeğin
uğradığı kadın şiddeti yeri göğü kaplar ve hayvanlar hatta taşlar dahi
zalimliklerinden gözyaşı dökerler.
Yaratıcıları Allah’a, İslam’a, insana ve
özellikle erkeğe saygısı olmayan ve kendilerinde başka her şeyi reddeden feministlerin
nasıl mahlûk olduklarını itiraflarından öğrenelim.
“Hiç evlenmedim çünkü
buna ihtiyaç duymadım. Evimde bir kocanın yerini tutacak 3 hayvanım var;
sabahları hırlayan bir köpeğim, öğleden sonra küfreden bir papağanım ve
akşamları eve geç gelen kedim…”
Yazıklar olsun babaları, oğulları ve
kardeşleri olan Müslim ya da gayrimüslim kadınlara ki, erkek düşmanı feministlerin
tuzaklarına düşerek, ruh ve beden misali birbirlerinden ayrılamaz bir bütün
olan karşı cinslerine hasımlık besleyebilmektedirler. Oysa dişiliğini kabul
edip sindirmiş hiçbir kadın ne baskı görür ne kötü bir söz duyar ne de şiddete
maruz kalır. Kadın o dur ki, sadece sevgi, saygı, hizmet, merhamet, hoşgörü ve güzel
sözlere layıktır ve karşılığını da fazlasıyla elde eder. Ancak erkekle
egemenlik yarışına girerek eşitlik hatta üstünlük hevesine kapılmış bir kadın,
kadınlığıyla kolayca sahip olabileceklerini benlik gütmesiyle öyle yitirir ki,
sokaktaki hayvandan daha beter olur.
Asıl olan hem erkeğin hem kadının insan olmaları ve hadlerini
aşmamalarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder