Pişmiş
kuru bir çamurdan ve şekillenmiş kara balçıktan yaratılan insan, her ne kadar kendisine
lütfedilen ruh, akıl ve duygu ile yaratılanların içinde üstün bir varlık olsa
da hata, kusur, yanlış ve kötülük işlemekten asla münezzeh değildir.
İnsanın yaratılış fıtratı gereği nankör,
hain, zalim, cahil, zayıf, hırslı, azgın ve inkârcı olduğunu yaratıcı, birçok
ayetinde bildirmiş ve nefsine olan aşırı düşkünlüğünden binbir suçu işlemeye
meyilli olduğunu açıklamıştır.
İnsan; bilgisiyle, düşüncesiyle, eserleriyle,
teorileriyle, keşifleriyle, devrimleriyle, zaferleriyle ve zekâsıyla övünse de
bildikleri, bilmediklerinin yanında bir zerrecik dahi olmamasından cahildir ama
kibrinden cehaletini kabul etmez. Zaten yaratıcısına kulluğu reddedip kula kul
olmayı kabul etmesi, nasıl bir cühelâ olduğunu kanıtlamaktadır.
Her insan, suç işleme potansiyeline
sahip olmasından fırsatı yakaladığında nefsinin arzuladığı suçu yapmada
tereddüt etmez. Ancak yaratıcının sebatkâr kıldıkları istisnadır. Ki, kötülüğün
elçisi şeytan dahi Sad Suresi 83 ayette; “Senin mutlak kudretine and olsun
ki, onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım” sözüyle kadersel yapıdaki yerini almıştır.
Hangi insan, güveni olmayan bir özgürlüğü talep edebilir? Hangi
insan, güvenliği değil özgürlüğü isteyerek anasının, eşinin, kızının ve bir yakının
tecavüze uğrayıp katledilmesini, doğranmasını ya da yakılmasını riske edebilir?
Hangi insan, yolda yürürken terör saldırılarıyla parçalanmak ister? Hangi
insan, hırsızların, gaspçıların, kapkaççıların ve katillerin etrafında
dolaşmasını özgürlük gerekçesiyle kabullenebilir?
Yanındakinin, komşunun yahut sokaktakinin
kim olduğunu bilebilir misin? En yakınındaki baban, kardeşin, eşin, evlatların
ya da yakınların bile katilin, işkencecin, kumpasçın, tuzakçın veya iblisin
olabiliyor ise, yabancının olmaması mümkün müdür?
Bugün mecliste çıkarılmaya çalışılan “iç güvenlik paketi” öyle bir yasadır
ki, suçluları en asgariye indirerek suç
işlenmeden önce yakalanmalarını sağlayacak ve böylece her an makul şüpheli olan
insan, özgürlükten istifade ederek elini kolunu sallayıp düşündüğü kötülüğü
eyleme dönüştüremeyecektir.
Nasıl olurda bir insan, hem kendi hem
yakını hem de toplumun mal ve can güvenliğini teminat altına alabilecek bir
yasaya karşı çıkabilir? Polisin her an olması, sorgu yapması, hazırda
beklemesi, tehlikeyi bertaraf edebilmek için şüphelendiğine hesap sormasının
özgürlükle ilişiği nedir? Mezarlarda dahi bekçiler dolaşıp ölüleri korurken,
dirilerin korunmasına karşı çıkanlar şeytan olmalıdırlar ki, pakete mani olabilmek
için kıyasıya mücadele verebiliyorlar.
Dolayısıyla milletinin mal, can ve ırz
güvenliğine karşı çıkan CHP, HDP ve MHP, millet düşmanın değiller de nedirler? CHP
ve HDP’nin düşmanlıkları tartışılmazda; MHP nasıl bir dönüşüme uğramış ki,
PKK/HDP ile kötülükte yarışabilmektedir?
Seçmenleri Devlet Bahçeli’ye sormazlar mı; “Ey Bahçeli, seni koruyan hem özel hem de resmi
korumaların mevcut ve yakınında nefes dahi aldırmıyorlar, kimliği
bilinmeyenleri eşiğinden geçirmiyorlar ama biz suçluların insafına terk edilmiş
ve her an, nereden, ne geleceği bilinmeyen bir saldırı tehdidi altındayız. Sen
hangi akıl ve duyguyla iç güvenlik paketinin yasalaşmasına karşı
çıkabiliyorsun? Hatta birkaç gün önce Ege Üniversitesinde öldürülen Fırat
Yılmaz Çakıroğlu, senin gibi korumalarla gezmiş olsaydı, belki de ölmeyecekti!
Sen kendini tanrı, bizi kulun olarak mı görüyorsun ki, senin gibi olmasa da güvenliğimizi
en azamiye çıkaracak pakete muhalefet edebiliyorsun? Biz PKK mıyız ki, milletin
malına ve canına zarar verecekmişiz gibi PKK/HDP’nin safında yer alabiliyorsunuz?
Dinine, vatanına ve milletine bağlı ülkücü ideolojiden Apo ideolojisine mi dönüş
yaptık ki, düşmanlarımız lehine mücadele veriyorsun? Yoksa sen de cennette
yaşayan şeytan gibi lanetlenerek ebedi cehenneme gark olması misali ülkücü
değerlerden vazgeçip PKK değerlerinin koruyucusu mu oldun?”
Türkiye gibi fitnenin, nefsin ve fırsatçılığın alabildiğine yaygın ve suç
işleme potansiyelinin çok yüksek olduğu bir ülkede, “İç Güvenlik Paketi”, ruh
kadar olmazsa olmaz bir mecburiyettir. Nasıl ki ruhsuz bir beden ölü ise,
emniyetsiz bir özgürlükte mezarlıktır!
Polisin
varlığından ve sağlayacağı güvenden fevkalade elem duyan suçlular, özgürlük ve
demokrasi manipülasyonuyla eylemlerinin engellenmemesine öyle uğraşıyorlar ki,
düşman oldukları halkın refaha ulaşmaması için şeytana bile pabucunu ters
giydirecek mazeretler uyduruyorlar.
Kendilerini
yanlıştan ve kötülükten tamamen muaf tutan yaratıklar, “biz tanrıyız, bizi kimse şüpheli göremez, polis güvenlik gerekçesiyle
yanımıza yaklaşamaz, dilediğimiz gibi özgürce yaşama hakkımız var” deseler
de, düşünce ve davranışlarından kötülerin en kötüsü oldukları aşikârdır. İyi
olan bir şeye kim karşı çıkar, güvenliğe kim hayır der; şeytan ve adımlarını
takip edenler.
Hangi lider,
güvenliğinden sorumlu korumalarının uyarılarını dikkate almayarak; “özgürüm,
bana ne karışıyorsun ve yapmak istediklerimi yasaklıyorsun” siteminde
bulunabilir? Eğer lider dahi güvenliği için koruma polislerine harfiyen itaat
edip “sen kimsin” demiyor ise, vatandaşın güvenliğini sağlamak isteyen polisten
kim rahatsızlık duyabilir? Ki, en azılı suçlular dahi güvenliklerine önem
verirken!
Diyorlar ki,
ben masumum, suçsuzum, polisin beni makul şüpheli görmesi özgülüğüme ve
gururuma hakarettir. Oysa suçlular serbestçe dolaşamayıp hapiste iseler, suç
işleyenler masum, iyi, sevilen ve şüpheli olmayanlar değil midir? Nice katiller
ve caniler vardır ki, işledikleri canavarlıklara kimse inanmaz, ne kadar iyi,
efendi ve yardımsever oldukları söylenir. Her insan iyi olduğuna göre; kötü
kimdir? Her insan şüpheli değil ise, şüpheli kimdir?
Polise ne
kadar çok yetki verilirse, akıbeti mutlak olan bir acı ve dehşet yaşanmaz. Polisin
eylem sonrası varlığını isteyen insan görünümündeki mahlûklar; kahırlardan,
ağıtlardan ve çekilen acılardan haz duyuyorlar ki, iç güvenlik paketinin
yasalaşmasına karşılar.
Bu sebeple iddia
ettikleri gibi insan ne tanrıdır ne de suç işlemekten muaftır! Kim olursa olsun
insan makul bir şüphelidir, aksini kimse kanıtlayamaz. Hele bozulan insandan
daha korkunç bir yaratık yoktur.
“Şüphesiz insan, Rabbine karşı pek
nankördür.” Adiyat 5
“Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara
teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan
yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” Ahzab 72
“Gerçekten
insan, pek hırslı yaratılmıştır.” Me’aric 19
“Kahrolası
insan! Ne inkârcıdır!” Abese 17
“Gerçek
şu ki, insan azar.” Alak 6
“O, insanı
bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir.” Nahl 4
“Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan
zayıf yaratılmıştır.“ Nisa 28
“O, (önce) size hayat veren, sonra sizi öldürecek,
sonra yine diriltecek olandır. Gerçekten insan, çok nankördür.” Hac 66
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder