Dünyadaki
adaletsizliği gerekçe göstererek, ateistler misali dünyanın batmasını dileyen
Müslüman kimlikli Cumhurbaşkanı Erdoğan; sanki dünya, adaletsizliği
işleyenlerinmiş gibi sabırla mücadele etmek yerine isyan etmesi, iman etmemiş
olduğunun bir kanıtıdır.
“Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.” Leyl 13
Dünya için
batsın temennisinde bulunabilen bir kimse, şüphesiz ahiret ve cehennem için de ‘batsın’
diyebilecek bir düşünce ve duyguya sahiptir. Çünkü dünya hayatında bir azap
vardır, ahirette ise bitmek tükenmez daha şiddetli ve ebedi azaplar vardır.
Dolayısıyla iyi-kötü, hak-batıl ve doğru-yanlışı yaratarak musibetin binbir
türlüsünü imtihan maksatlı “o kitap”’ın da yazan Allah’ın, takdirini reddedercesine
isyan edebilen bir insanın dinden yüz çeviren küfür ehli zalimlerden olduğu
tartışılmazdır.
“İnsanlardan kimi Allah'a yalnız bir yönden
kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir
de musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden
yüz çevirir). O, dünyasını da, ahiretini
de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.” Hac 11
Adalet ancak
İslami hukukla tesis edilebilir. İslam’ın hükmetmediği gerek aile gerek ülke
gerekse uluslararası seküler hukuk ve toplumlarda yargının adil olabilmesi
mümkün değildir. Allah buyruklarının yer almadığı bir yargı nefsi arzu ve
çıkarımları galebe çaldıracağından haksızlık ve adaletsizlikler engellemez ve
önüne de geçilememektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, batıl hukuk kuralları
önünde muhakemeleşmek istediği halde adalet beklemesi, tıpkı örümceğin durumu
gibidir. Örümcek bir yuva edinir; hâlbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek
yuvasıdır.
Hem Allah’a, insanlığa, vicdana ve adalete
savaş açmış batıl çarkın içinde olacaksın hem de çifte standart ve ikircikli
yaklaşımlardan şikâyet ederek adaletin olmadığından dem vurup, batsın bu dünya
diyeceksin.
Oysa İslam’ın yani adaletin vuku
bulabilmesi için hak yolda batıla karşı cesaretle savaşabilseydi, iyinin kötüye
karşı zaferi kaçınılmaz olur, böylece suçun dünyada değil kendilerine fiyat
etiketi koymuş korkaklar ve işbirlikçilerinde olduğunu idrak edebilirdi. Daha
dünyanın ve içindekilerin kime ait olduğunu bilmeyerek lanet yağdıran bir aklın
adalet feryatları, tıpkı gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun
karanlıklar, gürültü ve yıldırımlar bulunan yağmura tutulmuş kimselerin durumundan
farksızdır.
“(Resulüm!)
de ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin
bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar
kime aittir?” Mü’minun 84
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Fok balıklarının avlanmasını küresel mesele haline getirenlerin, Suriye’de Filistin’de binlerce çocuğun kadının katledilmesine en küçük bir duyarlılık göstermediğini görüyorsunuz. Suriye’de 300 bini aşkın insan öldürüldü. Hala dünyadan ses yok. Kendileriyle görüşüyorum, ama söylediklerimle kalıyorum“ açıklamalarına öyle şaşırıyorum ki, sanki kıyasıya eleştirdiklerinin saflarında değil de hak yolundaymış! Caydırıcı hiçbir fiiliyatta bulunmayıp en azından aralarından ayrılmaya dahi cesaret edemeyerek boyun eğebilen Erdoğan’da hiçbir samimiyet bulmuyor ve ağıtlarının politik bir nemalanma olduğunu düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, müttefikleri için; bir taraftan tek hassasiyetleri petrol diyor, diğer taraftan müttefikleriyle birlik olup Müslümanların işgalinde ve katledilmesinde rol oynuyor. İfadesi doğrultusunda Erdoğan, petrol sahalarının haçlı güçlerinde kalması için koalisyonda yerini aldığı ve petrol için Müslümanların katledilmesine rıza gösterdiği anlaşılıyor. Acaba Müslüman kanı üzerine iştirak ettiği koalisyon ortakları, elde edilecek petrolden kendilerine bir pay verecekler mi? Hani, Bush, Irak işgali sırasında Erdoğan’a verdiği sözlerin hiçbir tutulmamıştı da!
Haksızlık ve adaletsizlikleri işleyen batıl güçleri kendilerine rehber ve ortak edinip küfür çatısı altında birleşmeyi hazmedebilenin ne sözlerine ne de vicdanına güvenilebilinir. Eğer gerçekten hak ve adalet arayışında olsaydı ve katledilen yüzbinlerce kadın ve çocuğa duyarlılık gösterebilseydi; dünyayı ahiret karşılığı satar, adalet adına Allah yolunda savaşır ve cihad ehline düşman değil dost olurdu.
“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında
satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür
veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” Nisa 74
Şüphesiz her şeyi gözetip koruyan, iyi ve kötü her
olayı takdir eden Allah, dileseydi gerek geçmişte gerek günümüzde katledilen
insanlara iliştirmezdi. Lakin dünya, ahirete geçisin imtihansı bir süreci
olmasından iman edenlerle etmeyenlerin açığa çıkabilmesi maksadıyla her türlü
iyiliği ya da kötülüğü sebepler ve aracılılarla meydana getirmekte, dolaysıyla
hakkın batıl ile mücadelesini şart koşmuştur. Hakkı Allah yaratıp batılı başka
bir tanrı yahut şeytan mı yarattı ki, küfrü bir ayırıma gidilebiliyor? Ancak görevleri
sadece kulluk ve Allah’ın hükümlerini yerine getirmek olan insan, kötülüğe ve
adaletsizliklere karşı koymak yerine lanetlerle “batsın bu dünya” kolaylığıyla sıvışabileceklerini
ve aklanabileceklerini sanıyorlar. Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmının inkâr
edenden daha berbat kim vardır?
“Bu
misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir
zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı
birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem
çıkarıyor hemde) size esirler olarak
geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir
kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların
cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba
itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.” Bakara 85
Haksızlık, adaletsizlik ve katliamlara gözlerini
kapatanlar, küfürlerinin yani saptırılmışlıklarının gereğini ifa etmektedirler.
Ya iman ettiklerini iddia edenlerin gözleri açık olmalarına rağmen körlüklerine
ne demeli? Nefsi çıkarları adına aslan kesilip de tüm güçlerini kullananlar,
sıra hak ve adalete gelince sefil insanlar misali ağlaşıp, beşeri güçlere karşı
duydukları korkulardan çığırtkanlıkla yetinirler.
Dünya, Allah’ın izniyle iyilik ve kötülüğün hüküm
sürdüğü bir denge üzerinedir. Safların birbirleriyle savaşı ezelden beri devam
etmekte, kendini Hakka ve adalete adamamış olanların iyiliği egemen kılmadaki
korkuları, kaçışları ve ihanetleri, diz çöktükleri kötülülerin safından iyilik
temennisinde bulunma gibi adi bir riyakârlığı doğurmaktadır. Bedel ödemeden bir
somun ekmeğe dahi sahip olamazken; iyilik, hak ve adalet benzeri bir müşkülata
kavuşabilmek mümkün müdür? Dolayısıyla geçmişte nasıl Hakk yol için canını
ortaya koyarak, küfür ehlinin zalim elini sıkmayarak uzlaşmaya ve pazarlığa
girmemiş iman ehli çıkmış ise, dünyadaki adaletsizliklere son verecek Müslümanlar
da var olacaktır.
ABD’nin dostu ve müttefiki, İsrail’in dostu ve
müttefikidir; diğer bir ifadeyle şeytanın dostu ve müttefikidir! Bu sebeple
şeytan dostunun zulüm feryatları, hak ve adalet isteği, YALANIN ta kendisidir!
“Bu dünyada kör olan kimse ahirette de
kördür; üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.” İsra 72
1 yorum:
ULAN HAYSİYETSİZ SEN KİMSİN LAN ONUN BUNUN VELEDİ SÜLEYMANCILARIN LİDERİNE LAF ATIYON İT ADAMMISIN LAN SEN SIÇMAKTAN BAŞKA BU DÜNYAYA FAYDAN NE BİR KİŞİYE DİNMİ ÖĞRETTİN MÜMNAFIK REZİL ELİNE KALEM ALADIN DİYE Bİ BOKMU ZANNETİN SAYGILI EFENDİ OL MÜNAFIK DA SENSİN BEYİNSİZDE SENSİN AHLAKSIZ KARAKTERSİZ MASON ŞEREFSİZ BİDE AYET YAZMIŞ EDEPSİZ
Yorum Gönder