Sen
kimsin Başbakan Erdoğan? Düşünce, inanç ve eylemlerin öyle zıt frekanslar
oluşturuyor ki; imajınla mı yoksa amelinle mi bir açı edinilmesi karmaşalığı içinde
akılları o kadar karıştırıyorsun ki, cümle âlem serseme dönmüş durumda.
Önce şerefli ve İslami tarihimize ihanet
ederek ecdadımız katliam yapmış, insanlık dışı tehcirde bulunmuş ve soykırım
işlemiş gibi Ermeni canilere taziyede bulunup özür niteliğinde mesajlar vererek
üzerimize kapkara bir leke çalıyorsun, ertesi gün Ak Parti, ateist bir dernek
kurulmasından övünç duyabiliyor.
Nereye koşuyorsunuz ey Başbakan!
Anlaşılan odur ki, sizi nefsi arzularınız öyle
kuşatmış ve başkalaştırmış ki, Hakk ile batıl arasında gidip geliyorsunuz.
Unutmayın ki, Allah dahi yarattığı kulları zatına kucaklaştıramamışken, siz mi
herkesi kendinize kucaklaştırabilecek bir iradeyi ortaya koyabileceksiniz?
Müslüman milletimiz, sırf Allah’a kul
olduğunuz, hak ve adaletten sapmayacağınız, İslam adına mücadele edeceğiniz,
tarihinize ve ecdadınıza sahip çıkacağınız için sizi destekledi. Yoksa ekonomik
kalkınma yahut bir gün yerle bir olacak yatırımlarınız için değil! Müslümanlıkla
şereflenmiş bir iman ehli, imanlarının gereği ruhsuz bir bedene, yani imansız
bir maddeye önem veremez!
Nasıl bir cürettir ki, tarihi gerçeklere
değil de yalan ve iftiralara kulak kabararak 1915’te katil Ermenilerin
torunlarına taziyede bulunarak, eşi görülmemiş vahşiliklerini aklayabiliyorsunuz?
Bu açıklamalarınızın ecdat ve İslam düşmanlarından ne farkı vardır?
Madem Ermeni Diasporası ve emperyalist
haçlıların düşünce, algı ve kararlarından o kadar çekiniyor ve aralarından
dışlanmayı kayıp telakki ediyorsunuz; 12 yıldır iktidarda bulunmanıza karşın
haklılığımızı ve Ermenilerce nasıl ihanete uğrayıp çocuk-kadın-yaşlı demeden
katledildiğimizi dünya kamuoyuna anlatmadınız? Tarihin gerçeklerini özetleyecek
bir kitapçıkta mı bastırmayarak dış temsilcilikler aracılığıyla
dağıttırmadınız? Ermeni Diasporası kadar gündem belirleyecek bir gücünüz yok
muydu? Onca seyahatleriniz, görüşmeleriniz, diyaloglarınız ve el sıkışmalarınız
geyik muhabbetinde mi ibaretti?
Gerek insanlar gerek toplumlar gerek
milletler gerekse devletler onur ve şerefi için vardırlar. Nasıl oluyor da, sözde
1915 olaylarının 20.yüzyıldaki sayısız kötülüğün başlangıcı kabul eden haçlı düşmanlarla
aynı safta yer alarak; doğranmış, ırzlarına geçilmiş, ahırlarda diri diri
yakılmış, başları kesilmiş, parçalanarak köpeklere yedirilmiş ecdadını suçlu
bulabiliyorsun? Göğüslerinde iman dolu serhat olup canlarını Allah için vermiş
ecdadımızın sahsınız kadar onurları yok mu ki, aleyhlerindeki iftiralarda yer
alabiliyorsunuz? Hakkınızdaki bir hakareti veya ses kasetlerini dahi itibarınıza
vurulmuş bir alçaklık buluyorsunuz da, bizlere din, namus, vatan ve şerefli bir
geçmiş bırakabilmek için şehid düşmüş ecdadınızı yerecek açıklamalar yapmanız
vicdanınızı parçalamıyor mu?
Tarihimizde Ermeniler ya da Batılılar misali insanlık dışı bir
utanç ve vahşilik mi var ki, “geçmişimizle yüzleşmeye hazırız”
diyebiliyorsunuz?
Kendilerini millet olarak tanıyıp Müslüman Osmanlı
vatandaşından ayrı tutulmayarak devletin üst kademelerinde dahi görev verilmek
suretiyle eşit hak ve hukuka sahip zalim Ermeniler, 1.Dünya Savaşında muharebe
içinde olduğumuz Rusların safına geçerek bizlere öyle ihanet edip 800.000’e yakın
Müslüman’ı hunharca doğramışlardır ki, herhangi Müslüman bir Türk ya da Kürdün
kendilerine taziyede bulunması ve yaptıkları katliamları ortak acı olarak
paylaşması hem ecdadımıza hem de İslam’a apaçık bir ihanettir. Kadın, çocuk ve yaşlıları ahırlara kapatarak
diri diri yakan; ırzlarına geçip onbinlerce Müslüman kadını hamile bırakan;
binlerce Müslüman çocuğun kafalarını kesip öldürdükleri, öldüremediklerini ise
köprülerin altında bırakarak soğuktan donarak ölmelerine; doğudaki yolların
tamamını Müslüman cesetlerle dolduran; mezalimlerinden köylerini terk eden
Müslümanları açlıktan ölüme terk eden; İzdi (yezidi) ve Hıristiyanlara hiç
dokunmayıp sadece Müslüman Türk, Kürt ya da Arap olsun katleden Ermenilere hoşgörüde
bulunarak sahip çıkanlar, bilsinler ki Ermeni’den farksız gâvurlardır. Madem
acı ortak, neden bir kez olsun onlar, işledikleri Müslüman soykırımından ötürü
af yahut özür dilemediler de, sadece biz suçluymuşuz gibi diz çöktük?
Kim kimi katletti Başbakan? Ermeniler mi
Müslüman Osmanlıları, yoksa Müslüman Osmanlılar mı Ermenileri?
Osmanlı’nın
Ermenilerle ilgili olarak aldığı tehcir kararı;"Ermeniler köy yakıp inanları
öldürünce hükümet onları sürdü. Kaçarken de vuruyorlardı. Biz de vurduk. Bizim
askerle onlar gibi kadınlara tecavüz etmedi ve çocukları acımasızca öldürmedi. Bizim
askerimiz sadece silahlı olanları vuruyordu. Yollar cesetlerle doluydu. Her yer
mahşer yeri gibiydi. Köylerini terk eden insanlar ya yollarda ölüyor ya da açlık
çekiyorlardı; Müslümanlar da Ermeniler de! Giderlerken Ermeni kadın ve çocukları
Osmanlı askerleri korumaya çalışıyor, milisler de Türk askerlerine saldırıyordu."
Bumudur suç Başbakan Erdoğan; bumudur utanç duyduğunuz tarihle yüzleşmek;
bu vahşi Ermenilere mi taziyede bulunuluyorsunuz?
Başbakan
Erdoğan! Sizin gibi batı sevdalısı İttihak ve Terakki hükümeti de Ermeni
canilere sahip çıkmış, Adana’da Ermeni ihtilalı
olduğunda, Müslümanların mallarına, canlarına, ırzlarına saldıran Ermenilere
seyirci kalarak, binlerce Müslüman Türk’ün öldürülmesini izlemişti. Ancak halkın
bir araya gelmesiyle Ermeni isyanı bastırıldı. Adana’ya vali tayin edilen İttihat
ve Terakki ileri gelenlerinden Cemâl Paşa, sizler gibi Avrupalılara şirin görünmek
için Ermenilerle birlikte hareket ederek, yüzlerce
Müslüman
Türk evladını asıp kesti. Sonuç ne oldu? İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden
Enver Paşa Türkistan’da, Talat Paşa Berlin’de, Cemal Paşa da Tiflis’te,
Ermeniler tarafından öldürüldüler. İlahi adalet, ilahi ceza!
Hangi
limana ulaşmak istiyorsun Başbakan? Romalı düşünür Seneca’nın dediği gibi "Bir insan
hangi limana ulaşmak istediğini biliyorsa, onun için her rüzgâr uygundur."
Başbakan diyor ki; “Her din
ve milletten milyonlarca insanın hayatını kaybettiği I. Dünya Savaşı esnasında,
tehcir gibi gayr-ı insani sonuçlar doğuran hadiselerin yaşanmış olması, Türkler
ile Ermeniler arasında duygudaşlık kurulmasına ve karşılıklı insani tutum ve
davranışlar sergilenmesine engel olmamalıdır. Bugünün dünyasında tarihten
husumet çıkarmak ve yeni kavgalar üretmek kabul edilebilir olmadığı gibi ortak
geleceğimizin inşası bakımından hiçbir şekilde yararlı da değildir.”
Merak ediyorum da; Kur’an’a iman ettiği ve Mutlak İrade’ye
inandığı bilinen Başbakan, nasıl oluyor da bu açıklamayı yapabiliyor? Dini
birliktelik olmadan kardeşliği ve duygudaşlığı yasak kılan, ancak iman etmişlerin
karşılıklı insani tutum ve davranışlar sergileyebileceğini hem fıtratsal hem de
hükümsel karara bağlamış Allah’a rağmen mi böylesine hümanist bir hezeyanda
bulunabiliyor? Eğer tarih, husumet ya da
dostluk çıkarılmayacak ve ibretsi ders alınmayacak bir ayna olmamış olsaydı;
neden Allah, indirdiği Kur’an’da geçmiş toplumların tarihlerine önem vererek
ayna edinilmesine ehemmiyet verdi? Ayrıca tecrübe, tarih değil midir? Ortak
geleceğin inşası için hak ve batıl harmanlaştırılmalı mıdır? Geleceğin inşası
için doğru zemin aranmamalı mı, neye ve kime göre doğru ya da yanlış
belirlenmelidir?
Başbakan diyor ki; “Zamanın
ruhu, anlaşmazlıklara rağmen konuşabilmeyi; karşıdakini dinleyerek anlamaya
çalışmayı; uzlaşı yolları arayışlarını değerlendirmeyi; nefreti ayıplayıp
saygı ve hoşgörüyü yüceltmeyi gerektirmektedir.” Öyleyse neden Başer Esed
veya F.Gülen ile konuşarak, dinleyerek, anlamaya çalışarak, uzlaşı yollarına
girerek, nefreti ayıplayıp saygı ve hoşgörüyü yücelterek barışmıyor?
Bundan böyle sana güvenmiyorum
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder