PKK denen azgın zalimi Kürt kökenli vatandaşlarla
özdeşleştiren hükümet, Gülen terör örgütünü Müslümanlık yahut vatandaşlıkla
bütünleştirerek uzlaşı ve çözüme kalkışması, ikinci ve daha tehlikeli bir
ihanete sebep olur. Çünkü Türkiye, Öcalan’dan sonra ikinci bir hain olan Gülen’le enerjisini yitirmemelidir.
Müslüman Kürt kökenli kardeşlerimizin
temsilcisi olarak Öcalan’ı ve PKK’nın siyasi kanadını kan akmaması adına zoraki
de olsa muhatap alan hükümet, son seçimlerde aldıkları yüksek Kürt oylarıyla
nasıl bir yanlışa saptıklarını müşahede edeceklerini sanıyorum. PKK gibi hain
ve acımasız bir düşmanla hiçbir şart ve koşulda masaya oturtulmamasını bugünde
savunuyor, kendilerine ne kadar taviz verilip hoşgörüde bulunulsa da
ihanetlerinden asla vazgeçmeyeceklerini tekrarlıyorum.
Sırf Müslüman Kürt kardeşlerimize bir halel
gelmemesi ve teröristlerin zulümlerine maruz kalmamaları maksadıyla PKK ve
siyasi uzantısı azgınlara her ne kadar özveride bulunulmuş ise de tehditleri
devam etmekte, dilleri sarkmış kuduz hayvanlar misali alçaksı hedeflerine
ulaşabilmek için fırsat kollamaktadırlar.
Bir tarafta Kürt maskeli PKK, diğer
taraftan İslam maskeli Gülen terör örgütü; etnik ve din manipülasyonlu hainler
olarak Türkiye’yi mahvedebilmek için kuşatabilme çabaları içindedirler. Her
ikisi de haçlı-siyonist düşmanlarımız adına taşeronluk yapmakta, gerekli güce
ve halkın güvenine kavuştukları an itibariyle vatanımızın kapılarını
efendilerine açacaklardır. Denemelerindeki başarısızlık asla yanıltmamalı,
soluklanma amacıyla uzattıkları sinsi elleriyle tokalaşmamalıdır. Çünkü şeytan
ve dostlarıyla işbirliği yapmanın ilk kuralı,”yapma”’dır.
Haydi, seküler rejim gereği iktidar,
Allah’ın indirdiği ile hükmetmiyor diyelim, karşısında ayna olan tarihi gerçekleri
de mi referans almıyor?
“Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar
arasında hükmedesin diye sana Kitab'ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma!” Nisa 105
Hainlerle hainlerden taraf olanların düşmanlık
açısından birbirlerinden farkı bulunmamaktadır. Şöyle düşünürsek; savaştığınız
bir orduda nasıl ki ‘bu iyidir diğeri kötüdür ‘ gibi bir ayırım yapmaksızın
tümüyle çatışmakla yükümleyseniz, PKK ve Gülen terör örgütlerinin safında ve
tarafında olanları da düşman kabul etmelisiniz.
Bir kimsenin dost ya da hain olduğunu ancak
kalplerinde saklı olanları okumakla mümkündür. Lakin
böyle bir kudret insanlarda bulunmadığından zahiri bir gözlemleme ve duruşla
yargıya gidilmektedir. Her ne kadar çoğunlukla yanılgıya düşülse de! Dolayısıyla
hainle hainden taraf olanı ayırmak, kararların en yanlışıdır. Bilmelisiniz ki, gördükleriniz
ne kadar gerçek ise, görmedikleriniz daha da gerçektir.
Gerek din gerekse vatan hainliği alenileşmiş
Gülen örgütünün arkasında durmaya devam eden hiç kimse masum sayılamaz. Hele de
dinine amansız düşman partileri destekleyebiliyorlarsa, bugün için pasif olsalar
da yarın için ciddi tehdit olacakları tartışılmazdır. Tıpkı futbol maçlarında ‘yedek
kulübede’ bekleyen futbolcular misali doğrudan sahada olmasalar da, kendilerine
sıra geldiğinde hücuma geçecekleri muhakkaktır. Zaten yaydıkları fitne ve fesatla
üzerlerine düşen misyonu sürdürmekte, ekonomik katkılarıyla da örgütü sübvanse
etmektedirler.
“Herkesi bir defa, bazılarını her zaman aldatabilirsiniz. Ama
herkesi her zaman aldatamazsınız.” Abraham Lincoln
Hükümet, hem Müslüman milletimizin yüce
dini hem de vatanı Türkiye için nerede bir gülenist var ise bertaraf etmeli,
semizlenmelerine fırsat verecek her türlü kapı üstlerine kilitlenmelidir. Artık
merhamet gösterilecek bir zaman değil, hukuk çerçevesi dahilinde en sert yaptırımları
uygulama anıdır. Girilecek inlerinde olası üremelerine imkân tanıyacak tüm
oluşumlar kurutulmalı, böylece ne İslam’a ne de Türkiye’ye vermeyi düşündükleri
zararlar engellenmelidir. Kalpleri kaskatı kesilmişler ne görürler ne işitirler
ne de kavrarlar!
“Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı
sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne de kötüdür!” Tahrim 9-Tevbe 73
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder