Yaratıcı Allah’ın 1500 yıl önce indirip
kıyamete kadar muhafaza edeceği anayasayı beğenmeyip kibir ve azamet içinde
yasa yapılıcılığına kalkışan insan, yaratıkların içinde her ne kadar üstün bir
konumla ödüllendirilmiş ise de nefislerinden dolayı hayvandan daha aşağı
sapkınlara dönüştüklerinin farkında değillerdir.
Haddi o kadar aşmışlar ki, kulluk
mahkûmiyetlerini özgür ve demokrasi adlı teorileriyle aştıklarını zannederek
güya yaratıcı olmuş hevesleriyle nefislerine göre yasalar yapmakta, yaptıkları
yasaların çirkinliğini moda misali sürekli yenileyerek düzeni sağlayabileceklerini
umsalar da, çırpındıkça daha da derinlere saplandıklarını idrak
edememektedirler.
“İnsan neden yaratıldığına bir baksın!” Tarık 5
Yasa yapıcı ahmaklar kadar toplumlarda o
kadar delalet içindedirler ki, sanki yaratıcıları onlarmış gibi vaat ettikleri
özgürlük, saadet ve güvenlik gibi abartılara inanarak destekleyebiliyorlar.
Oysa “Kendini
yaratıcı zanneden ey hilkatteki eşim! Sen de benim gibi bir kulsun; bana vaat
ettiğin ve içinde zerre kadar olumsuzluklara yer vermediğin sözler ve yasaları
hayata geçirebilecek bir kudrette misin; Mutlak İrade’nin yönetip yönlendirdiği
düzeni değiştirebilecek güç ve iradeye sahip misin; çıkardığın yasalarla
nefislerdeki azgınlığı durdurarak kötüyü hidayete erdirmek suretiyle iyiyi
mukim kılabilecek misin; şerleri engelleyerek hayra çevirebilecek misin; mal ve
can güvenliğimi teminat altına alabilecek misin; felaketlere karşı beni
koruyabilecek misin; kimin ne yaptığını gözetleyerek elem ve keder doğuracak olayları
lehime döndürebilecek misin; sen kimsin” gibi sorgulamalarda
bulunduklarında nasıl aldatılıp kandırıldıkları da ortaya dökülecektir.
Ey yasa yapıcı! Sen özgür müsün ki özgürlük
verebileceği iddiasında bulunuyorsun? Sen bir saniye sonrasının ne olduğunu
biliyor musun ki sayısız güvencelerde bulunuyorsun? Sen tanrı mısın ki kendini
Mutlak İrade’nin yazgısını değiştirebilecek güçte buluyorsun? Sen de benim gibi
bir kul ve Allah iradesine tutsak bir köle değil misin? Gururlanıp övündüğü
güç, Mutlak İrade’nin kontrolündeki bir emanet değil midir?
Onlar gibi bugüne kadar nice yasa yapıcılar
gelmiş ama hiçbiri vaatlerini yerine getiremeyip temel düzende köklü bir
devrimi gerçekleştirememişlerdir. Barış derken savaşlardan kaçamamışlar, iyilik
derken kötülüklere mani olamamışlar, zenginlik derken yoksulluktan kurtulamamışlar,
huzur derken sıkıntıları önleyememişler, hak ve adalet derken haksızlık ve
adaletsizliğin odağı olmuşlardır.
İnsan yapısı ve hayatını programlayan Mutlak
İrade saf dışı bırakılabilmiş midir? Varoluştan itibaren evrenin akışına,
ecele, iyi veya kötü her türlü oluşumlara, ruhlara ve kadere zerre kadar
müdahale yapılabilmiş midir? Astronomik, jeolojik ve oşinografin hareketler
kontrol altına alınabilmiş ve olumsuzluklar engellenebilmiş midir? Bireysel,
ulusal veya ümmetsel ilişkiler, kardeşlik, barış, huzur, güven, bolluk,
mutluluk, dostluk, sağlık, paylaşım, eşitlik ve özgürlük gibi tek yönlü bir
yaşam sağlanabilmiş midir? Ölüme, hastalığa, savaşa, sefalete, sıkıntılara
korkulara, düşmanlığa ve sayısız suçlara son verilebilmiş midir?
Öyleyse
yaptıkları yasalar ne işe yarıyor?
Uygarlık! Peki, uygarlık nedir ve insanın temel
yaşantısında ne gibi yaptırımı vardır?
Uygarlığın
doğuşu olarak nitelendirilen Helenistik dönem, süs ve aldatmaların ilk
merkezidir. İnsanın temel oluşumunda, ruhunda, hastalığında, rızkında,
ölümünde, kaderinde ve musibetleri durdurmada ilerleme kaydedemeyen krallar,
debdebeye önem vererek insanların gözlerini boyamak, etkilemek ve güçlerini
pekiştirebilmek için öncelikle mimarlık alanında yenilikler yaptılar. Bu şekilde
büyük binalar yapılmaya başlandı ve şehirciliğe önem verilerek nefisler okşandı.
Ululuk ve egemenlik duygusu uyandırabilmek amacıyla süslemeye aşırı önem
verildi. Gösteriş, lüks ve konfor merakıyla evler değiştirildi; mozaikler,
mermer sütunlar, süslü mobilyalar ve biblo gibi eşyalar kullanılmaya başlandı. Cinsellik
öne çıkarılarak daha cezp edici duruma getirilip bedenlere ilgi uyandırılarak
asıl sorunlar saklanıldı. Ve buna benzer birçok makyaj!
Sonuç
ne oldu?
Ancak
her şey, tıpkı bakımlı ve şehvetsel vücutların çıldırtırken leşe dönüşmesi
misali çeşitli felaketlerle yerle bir oldu ve tanrısal gösterişler her devirde helakle
sonuçlandı; dolayısıyla ne yasalar ne de ihtişamlarından ve azametlerinden
yanına yaklaşılamayan güçlü devletler ayakta kalabildi.
Bu
gösterişin adı ve gücü, o gün nasıl bir uygarlık idiyse, bugün de aynıdır.
Değişen sadece aksesuar, süs, boya ve makyajın cinsi, kokusu, markası,
görüntüsü ve çeşididir. İşte çağdaş olarak övünülen ve insanların etkilenmesine
çalışılan olgu, gerçekte kalıcılığı olmayan maskelerdir.
TBMM,
ısrarla bir anayasa yapabilme telaşıyla çırpınıp durmaktadır.
- Anayasa kimin adına yapılıyor?
- Anayasada Atatürk Devleti, Atatürk Cumhuriyeti, Atatürk
Türkiye’si, Atatürk Vatanı, Atatürk Milleti, Atatürk Askerleri sürdürülecek mi?
- Atatürk’ün milli tanrılığı ve dini Kemalizm son bulacak mı?
- Nüfusu Müslüman olan milletin Tanrısına, peygamberine ve dinine
yer verilecek mi?
- Atatürk ilke ve inkılâpları anayasadan çıkarılacak mı?
- CHP’nin altı oku mutlaklığını sürdürecek mi?
- Atatürk’ün değil Allah’ın egemenliği işlenecek mi?
- Ulusal anlayıştan çıkılıp farklı ırk, dil ve kültürler eşitlenebilecek
mi?
- İslami rejim konusunda millete seçme hakkı tanınacak mı?
- Allah’a olan iman ve inancı reddeden dokunulamaz laik düşünceye
dokunulabilecek mi?
- Tartışılması dahi teklif edilemez denilen totaliter maddeler
kaldırılacak mı?
- Teorideki milletin üstünlüğü pratiğe dönüştürülebilecek mi?
- Nüfusa göre devletin dini ve dinleri olacak mı?
- Vekiller ile milletin hak ve hukuku eşitlenecek mi?
- Kamu alanı gerekçesiyle herhangi bir inanç yahut etnik kökenlinin
sınırlanması ve sınıflandırılması yürürlükte mi kalacak?
- Milletçe fevkalade hassas olan dini, anayasasına yansıyacak mı?
- Halkın Müslüman devletin ateistliği gibi bir zıddiyet devam
edecek mi?
- Müslümanların laik ve Atatürkçü düşünceye zorlanmasının önüne
geçilecek mi?
- Hem cumhurbaşkanı hem de meclis kararıyla suçluların affı
yasaklanacak mı?
Gerisi palavra…
“Gömleğin
ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gider.” C.Bruno
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder