Ne
İslam ne de Müslümanların bilim ve teknolojiye karşı durabilmeleri imkânsızdır.
Çünkü Allah’ın yarattığı şeyleri insanoğlunun kullanabileceği hale getirmek
Allah’ın eserini ortaya koymaktır ki, değil karşı olmak bilakis daha iyisi için
gayret etmek bir ibadettir.
Oysa çağdaşlık, cinsellik ve sekste sınır
tanımamak, hayvani duyguları öne çıkararak şehvet esaslı yaşam biçimini ortaya
koymaktır. Dolayısıyla çağdaşlığın ne ilim ne bilim ne de teknolojiyle hiçbir
ilgisi bulunmamakta, ahlaksızlığın gelişimi olduğu gerçeği manipüle
edilmektedir.
Çağdaşlığın asıl amacı vahyin ahlak
kurallarına karşı bir isyan ve nefsin kışkırttığı hırssal özgür bir yaşam
biçimidir. Nefis odaklı çağdaş yaşamda kural bulunmamakta, evreni var eden
yaratıcı ve kuralları tanınmayarak doğrudan cinselliği oynamaktır.
Çağdaş yaşamda din ve namus telakkisi
bulunmamaktadır. Ona göre din ve namus, gelişmemişliğin bir kanıtıdır. Hem din
hem de namusu gözeterek çağdaş yaşamı desteklemek, ulu ve kurtarıcı olarak hem
Allah’ı hem de Atatürk’ü kabul etmek gibidir.
Derinliklere
götüren yolların kokusunu alamayarak zihin ve duygularını meşgul edip asıl önemli
her şeyden uzaklaştıran nefis, önüne çıkan her engeli yıkabilmek için çağdaş ve
özgürlük gibi argümanlarla hayvandan daha aşağı yaratık olabilmek için ileri
atılır, böylece ilerici olduklarını sanırlar. Oysa nefislerini tanrı edinmiş
olmanın felaketi siyahî bebekler doğurtsa da, yanlışı doğru kabullenme
anlayışından etkilenmezler.
Çağdaş
sosyete diye adlandırılan kesim, kerhanenin VIP tabakasıdır. Onların bir kısmı
kerhanedeki gibi para karşılığı seks yapmasalar da şehvetleri uyandığında
hiçbir ahlaki kural tanımaksızın bir anlık tatminleri için en yakınlarıyla
ilişkilere bile girmekten kaygı ve utanma duymaz, kimseyi bulamadıklarında
besledikleri hayvanlara musallat olurlar. Eğer besledikleri bir hayvanları yok
ise, ya çalışanlarıyla yahut evlerinde bir tamirat olduğu bahanesiyle
çağırdıkları ustalara tecavüz ederler. Kendilerinden çok aşağı tabakada
gördükleri hemcins yahut karşı cinslerini seks metası gerekçesiyle ilişkiyi
meşru sayar, deşifre olmalarını önleyebilmek için güçleri veya paralarıyla
sustururlar. Tıpkı o malum kadının bekârlığa veda gecesinde zenci dansçıyı
odaya kapatıp ödediği 500 dolar gibi!
Asıl vahim nokta ise tamamının evli olmalarıdır.
İnsanı
insani vasıflardan bütünüyle koparan çağdaşlık adı verilen sapkın yaşam biçimi;
iffetin, namusun, ahlakın, vicdanın, aklın ve helalin düşmanıdır. Toplumu insani
değerlerinden soyutlayarak nefsin güdümüne sokan çağdaşlık, insanlığı çökerten
öyle bir zehirdir ki, ilericilik ve gelişmişlik maskesiyle işlenen tüm
sapıklıkların ve doğurduğu kötülüklerin azmettiricisi ve tetikleyicisidir. Bu
yüzden manipüle edilmiş çağdaş düşünce insanlığın düşmanı, şeytanlığın
sevgilisidir.
İnsanların
büyük bir bölümü sosyete denen kesime özenti duyar ve aralarına katılabilme
hayalini kurarlar. Oysa o kesime katılabilmek için din, namus ve ahlak
mefhumlarından hiçbirini taşımamak şarttır. Onların zengin işadamı, bürokrat,
diplomat, politikacı veya aydınlar olduğuna kanmamalıdır.
Kimin organının
kiminkinde olduğu belli olmayan yaşam biçimleri, her babayiğidin
kaldırabileceği yük değildir. Daha açık bir ifadeyle kadınları fahişe,
erkekleri pezevenk, çocukları ise kimden belli olmayan piçlerdir. Böylece o
meçhul sosyete kızının fışkırttığı siyahî bebek misali gelecek nesilleri de
aynı yoldadırlar. Ahlak kurallarıyla oynamanın bedelini siyahî bir bebekle
ödeyen sosyete kızı boşuna üzülmesin, içinde bulunduğu kanalizasyonda temiz
olanı bulunamayacağına göre beyaz bebeklerin doğması aklandırmamaktadır.
Yapılacak bir DNA testinde sosyete üyelerinin gayrimeşru oldukları açığa
çıkacaktır.
Ahlaksızlığın
merkezi olan çağdaş düşünce ve temsilcisi sosyete, şükürler olsun ki azınlık
olmalarından geçmişteki Pompei ve Knidsos halkı gibi yerle bir olmuyoruz.
Şükürler olsun ki kendilerini İslam’a ve ahlaka adamış Müslüman insanlarımız,
etkilerinde kalarak ülkemizin helakini durdurmada vesile oluyorlar. Şükürler
olsun ki, aslı çelik Müslümanların yozlaşmalarına ve kendilerine benzetmelerine
ne kadar uğraşsalar da sarsabiliyor ama asla yıkamıyorlar.
Atatürkçüler
her ne kadar muhalefet etse de Yüce Allah’ın dinini yeryüzünde hâkim kılabilmek
için görevlendirilmiş bu millet, çağdaşlık manipülasyonuyla dinsizliğe ve
namussuzluğa onay vermemektedir. Bilir ki, bir saniye sonrası belirsiz bir
yaşam uğruna birkaç saniye sürecek harami zevkleri için nefislerine mağlup
olmanın bedeli çok ağırdır.
Kerhanelerde
çalışan kadınlar ve satan pezevenklerden ziyade çağdaş sosyete ve özentileri
asıl ahlak kurallarını çiğneyen ve toplumu kemirerek yok eden belâlardır.
“Sakın ahlâk kurallarını çiğnemeyin,
çünkü öcünü çabuk alır.”Tolstoy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder