29 Mayıs 2013 Çarşamba

İslam maskeli hizbuşeytan…

Hizbullah adlı putperest bir Şii örgütü, Müslüman Suriye Halkını katledebilmek için; binlerce mensubumuzu, Esad rejimi adına bölgeye savaşmak için göndermeye hazırız" açıklamasında bulunarak, gerçekte hizbuşeytan olduklarını deşifre etmiştir.
Öncelikle hızbuşeytan örgütünün İslami bir yapı değil; Hz. Ali’yi, Hıristiyanların Hz. İsa’yı rab edinmeleri misali tanrılaştırmış ve itikatlarına göre 12 imamlarını da peygamberleştirmiş putperest fasıklardır. Bakara Süresi 165. Ayette de buyrulduğu üzere Şiiler; Hz. Ali ve 12 imamlarını Allah’a denk tutarak Allah’ı sever hatta Allah’tan daha çok sevip bağlıdırlar. Gerek Hz. Ebubekir’i gerek İran’ı fethedip İslam’a katan Hz. Ömer ’i gerekse katlettikleri Hz. Osman’ı şeytanla özdeşleştirip ezeli düşmanı olmaları, İslam olmadıklarına açık bir kanıttır. Ehlibeyt manipülasyonuyla Hz. Ali ve çocukları dışındakileri İslam kabul etmeyip, kendilerine Şia adında putperest bir din inşa etmek suretiyle müminlere düşman kesilmişlerdir.  
Allah ve Resulünün hükümlerine göre değil de kendi istek ve arzularına göre İslam’ı yorumlayabilen sapıkların İslam’la özdeşleştirilebilmeleri apaçık bir cinayettir.
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36
Şiiler, ayetler hakkında ileri geri yorumlar yaparak dinlerine uydurma ve egemen olma çabaları ile Allah yolunda cihad eden ve bağımsızlık uğruna canlarını feda eden Müslümanları engelleme politikaları, apaçık zalimler topluluğu olduğuna işaret etmektedir.

Oysa Allah; zalimleri sevmediğini, zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yapılmayacağını, zalimlerin dost edinilmeyeceğini, yardım ve destekte bulunulmayacağını, nefsi çıkarların Allah ve Resulünün hükümlerinden üstün tutulamayacağını ve zalimlerle birlikte aynı safta yer alamayacağını emretmedi mi? Dolayısıyla İran ve hizbuşeytan’ın Esad zalimiyle birlik olması, Allah’ın ayetlerine açıkça isyandır.

Allah’a karşı yalan uyduran zalim Şiiler, geçmişteki ataları Kisra İmparatorluğunun öcünü alırcasına Sünnilere düşmanlığı, Peygamberimizin davet mektubunu yırtıp parçalamalarıyla kanıtlıdır.

Hz. Muhammed (s.a.v), mektubun Kisra’ya verilmek üzere, Bahreyn emir’i Münzir’e teslimini emretmişti. Bahreyn, o zaman İran’a bağlıydı. Münzir, mektubu Kisra’ya götürdü. Kisra, mektubu okuyunca yırtıp parçaladı. Hz. Muhammed (s.a.v) bundan haberdar olunca; “Parça parça olsunlar” buyurdu.

Çok geçmeden Kisra Hüsrev Perviz, oğlu Şirveyh tarafından karnı deşilerek öldürüldü. Hz. Ömer (r.a)’in halifeliği sırasında da Kisra’nın İmparatorluğu parçalandı ve bütün İran toprakları Müslümanların eline geçmişti. Onun için İran Halkının İslam’ın bizzat kendisi olan Sünnileri kardeş kabul edebilmesi, vahye ve Resulünün hükümlerine boyun eğebilmesi mümkün değildir.

Bu sebeple Müslüman Halkını acımadan katleden Esad rejimine koşulsuz destek vererek akan Müslüman kanların katil işbirlikçisi ve destekçisi olan İran ve hizbuşeytan Şiiler, kendi ırk ve dininden olmayan Müslümanlara beslediği kin ve nefretlerinin haçlılarınkinden daha hafif olmaması anormal değildir. Öyle ki kin ve nefret açısından batılı haçlılardan daha zalimdirler.

Allah tarafından paranoyalıkla lanet edilmelerinden gölgelerini bile aleyhlerine düşman beller, ürettikleri komplo teorilerinden sürekli huzursuz ve güvensizdirler. İsrail’e düşmanlıkları İslami değil tamamen ırki ve nefsidir. Hitler’de Yahudilere düşmandı. Hitlerin düşmanlığını nasıl İslami kabul edilemez ise, İran veya hizbuşeytan örgütünün de düşmanlığını İslami kabul edebilmek mümkün değildir.
Suriye’de cihad eden her Müslüman, Şiileri asla Müslüman addetmeyip Allah adına katletmeleri farzdır. Bilinmelidir ki onlar, kâfirlerden yetmiş kez daha sinsi, kahpe ve tehlikelidirler.

Suriye’de Allah adına zalimlere karşı cihad eden kardeşlerimize savaş açan hizbuşeytan’ın fasık lideri, her ne kadar kazanacağını iddia etse de imanlı bir direnişin karşısında dayanamayacağı aşikârdır. Zalim Esad rejiminin düşmesiyle Kudüs’ün kaybedileceği iddiasıyla Müslümanları safına çekme hilesi taraf bulamayacaktır. İsrail’in Golon tepelerini yıllarca işgal etmesine karşı savaşamayan ve Lübnan’ı yerle bir eden İsrail’in topraklarına giremeyen hizbuşeytan, İsrail’den ziyade Müslümanlara güç yetireceği sanısıyla Suriye’ye girebilecek kadar Müslüman hasmıdırlar. Bilinmelidir ki Şiilerin asıl düşmanı Müslümanlardır ve tarihte haçlılara karşı tek bir savaşları yoktur. Çünkü kendileri de haçlıdırlar.

Kendini “lebbeyk ya nasrallah” dedirtebilecek kadar tanrılaştıran hizbuşeytan lideri, iman karşısında perişan olan her şeytan gibi helak olacaktır.

Allah ve Resulünün hükümleri çerçevesinde Suriye’deki mücadele, Müslümanlar ile münafıkların arasında olup, asla Müslümanların birbirleriyle savaşı değildir. Bu sebeple zalim kâfir ne ise zalim münafıkta o olup, hak ve adalet uğruna öldürülmek yahut öldürmek, Tevbe Süresi 111. Ayete göre büyük bir kazançtır.

Zalim, putperest ve münafık Şiilerin Türkiye’deki uzantıları Caferilerin lideri, hizbuşeytan örgütünün “iki yıldır bir eksikliği vardı, onu da tamamladı, Suriye’ye girdi ve ismini hak etti” açıklaması, açıkça Müslümanlara karşı düşmanlığının bir kanıtıdır.

Söz konusu Caferi lider, zalimle giriştiği işbirliğini meşrulaştırabilmek için “ne Kuran'ın ne de İslam'ın Amerika'ya uşaklık etmeyi emretmediği” istismarıyla ABD’den daha beter olduğunu münafıklığıyla ortaya koymuştur. ABD zalim ve İslam’a karşı da, İran, Esad ve Şiiler zalim ve vahye karşı değiller mi? Kâfir ile münafığın bir farkı var ise, İran ile ABD yahut İsrail’in de bir farkı vardır!


“Münafık, kâfirden yetmiş kez daha tehlikelidir.” Hz. Muhammed (S.A.V)

Hiç yorum yok: