Hizbullah adlı putperest bir
Şii örgütü, Müslüman Suriye Halkını katledebilmek için; ”binlerce
mensubumuzu, Esad rejimi adına bölgeye savaşmak için göndermeye hazırız" açıklamasında bulunarak, gerçekte hizbuşeytan
olduklarını deşifre etmiştir.
Öncelikle hızbuşeytan örgütünün İslami bir yapı değil; Hz. Ali’yi,
Hıristiyanların Hz. İsa’yı rab edinmeleri misali tanrılaştırmış ve itikatlarına
göre 12 imamlarını da peygamberleştirmiş putperest fasıklardır. Bakara Süresi
165. Ayette de buyrulduğu üzere Şiiler; Hz. Ali ve 12 imamlarını Allah’a denk
tutarak Allah’ı sever hatta Allah’tan daha çok sevip bağlıdırlar. Gerek Hz.
Ebubekir’i gerek İran’ı fethedip İslam’a katan Hz. Ömer ’i gerekse katlettikleri
Hz. Osman’ı şeytanla özdeşleştirip ezeli düşmanı olmaları, İslam olmadıklarına
açık bir kanıttır. Ehlibeyt manipülasyonuyla Hz. Ali ve çocukları dışındakileri
İslam kabul etmeyip, kendilerine Şia adında putperest bir din inşa etmek suretiyle
müminlere düşman kesilmişlerdir.
Allah ve Resulünün hükümlerine göre değil de kendi istek ve arzularına göre
İslam’ı yorumlayabilen sapıkların İslam’la özdeşleştirilebilmeleri apaçık bir
cinayettir.
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği
zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş
olur.” Ahzab 36
Şiiler, ayetler hakkında ileri geri
yorumlar yaparak dinlerine uydurma ve egemen olma çabaları ile Allah yolunda
cihad eden ve bağımsızlık uğruna canlarını feda eden Müslümanları engelleme
politikaları, apaçık zalimler topluluğu olduğuna işaret etmektedir.
Oysa Allah; zalimleri sevmediğini,
zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yapılmayacağını, zalimlerin dost
edinilmeyeceğini, yardım ve destekte bulunulmayacağını, nefsi çıkarların Allah
ve Resulünün hükümlerinden üstün tutulamayacağını ve zalimlerle birlikte aynı
safta yer alamayacağını emretmedi mi? Dolayısıyla İran ve hizbuşeytan’ın Esad
zalimiyle birlik olması, Allah’ın ayetlerine açıkça isyandır.
Allah’a karşı yalan uyduran zalim Şiiler, geçmişteki
ataları Kisra İmparatorluğunun öcünü alırcasına Sünnilere düşmanlığı,
Peygamberimizin davet mektubunu yırtıp parçalamalarıyla kanıtlıdır.
Hz. Muhammed (s.a.v), mektubun Kisra’ya
verilmek üzere, Bahreyn emir’i Münzir’e teslimini emretmişti. Bahreyn, o zaman
İran’a bağlıydı. Münzir, mektubu Kisra’ya götürdü. Kisra, mektubu okuyunca
yırtıp parçaladı. Hz. Muhammed (s.a.v) bundan haberdar olunca; “Parça parça
olsunlar” buyurdu.
Çok geçmeden Kisra Hüsrev Perviz, oğlu
Şirveyh tarafından karnı deşilerek öldürüldü. Hz. Ömer (r.a)’in halifeliği
sırasında da Kisra’nın İmparatorluğu parçalandı ve bütün İran toprakları
Müslümanların eline geçmişti. Onun için İran Halkının İslam’ın bizzat kendisi
olan Sünnileri kardeş kabul edebilmesi, vahye ve Resulünün hükümlerine boyun
eğebilmesi mümkün değildir.
Bu sebeple Müslüman Halkını acımadan
katleden Esad rejimine koşulsuz destek vererek akan Müslüman kanların katil
işbirlikçisi ve destekçisi olan İran ve hizbuşeytan Şiiler, kendi ırk ve
dininden olmayan Müslümanlara beslediği kin ve nefretlerinin haçlılarınkinden
daha hafif olmaması anormal değildir. Öyle ki kin ve nefret açısından batılı haçlılardan
daha zalimdirler.
Allah tarafından paranoyalıkla lanet
edilmelerinden gölgelerini bile aleyhlerine düşman beller, ürettikleri komplo
teorilerinden sürekli huzursuz ve güvensizdirler. İsrail’e düşmanlıkları İslami
değil tamamen ırki ve nefsidir. Hitler’de Yahudilere düşmandı. Hitlerin düşmanlığını
nasıl İslami kabul edilemez ise, İran veya hizbuşeytan örgütünün de düşmanlığını
İslami kabul edebilmek mümkün değildir.
Suriye’de cihad eden her Müslüman, Şiileri
asla Müslüman addetmeyip Allah adına katletmeleri farzdır. Bilinmelidir ki
onlar, kâfirlerden yetmiş kez daha sinsi, kahpe ve tehlikelidirler.
Suriye’de Allah adına zalimlere karşı cihad
eden kardeşlerimize savaş açan hizbuşeytan’ın fasık lideri, her ne kadar
kazanacağını iddia etse de imanlı bir direnişin karşısında dayanamayacağı aşikârdır.
Zalim Esad rejiminin düşmesiyle Kudüs’ün kaybedileceği iddiasıyla Müslümanları
safına çekme hilesi taraf bulamayacaktır. İsrail’in Golon tepelerini yıllarca işgal
etmesine karşı savaşamayan ve Lübnan’ı yerle bir eden İsrail’in topraklarına
giremeyen hizbuşeytan, İsrail’den ziyade Müslümanlara güç yetireceği sanısıyla Suriye’ye
girebilecek kadar Müslüman hasmıdırlar. Bilinmelidir ki Şiilerin asıl düşmanı
Müslümanlardır ve tarihte haçlılara karşı tek bir savaşları yoktur. Çünkü
kendileri de haçlıdırlar.
Kendini “lebbeyk ya nasrallah” dedirtebilecek kadar tanrılaştıran hizbuşeytan
lideri, iman karşısında perişan olan her şeytan gibi helak olacaktır.
Allah ve Resulünün hükümleri çerçevesinde
Suriye’deki mücadele, Müslümanlar ile münafıkların arasında olup, asla
Müslümanların birbirleriyle savaşı değildir. Bu sebeple zalim kâfir ne ise
zalim münafıkta o olup, hak ve adalet uğruna öldürülmek yahut öldürmek, Tevbe
Süresi 111. Ayete göre büyük bir kazançtır.
Zalim, putperest ve münafık Şiilerin
Türkiye’deki uzantıları Caferilerin lideri, hizbuşeytan örgütünün “iki yıldır bir eksikliği vardı, onu da
tamamladı, Suriye’ye girdi ve ismini hak etti” açıklaması, açıkça
Müslümanlara karşı düşmanlığının bir kanıtıdır.
Söz konusu Caferi lider, zalimle giriştiği
işbirliğini meşrulaştırabilmek için “ne Kuran'ın ne de
İslam'ın Amerika'ya uşaklık etmeyi emretmediği” istismarıyla ABD’den daha beter
olduğunu münafıklığıyla ortaya koymuştur. ABD zalim ve İslam’a karşı da, İran,
Esad ve Şiiler zalim ve vahye karşı değiller mi? Kâfir ile münafığın bir farkı
var ise, İran ile ABD yahut İsrail’in de bir farkı vardır!
“Münafık, kâfirden yetmiş kez daha
tehlikelidir.” Hz. Muhammed (S.A.V)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder