5 Kasım 2012 Pazartesi

Müslümanlara gaddar, teröristlere merhametli…


Alçakların yekvücut kin kustukları dini ve milli değerlere yaptıkları düşmanlığa başka bir ülkede şahit olabilmek mümkün değildir.

Din karşıtı laik yasalar ve Atatürk devrimlerine atıfta bulunarak Müslümanların ibadet özgürlüğü ile kılık ve kıyafetleri gibi tartışılması dahi mevzubahis olmayacak temel haklarına saldırılarda bulunanların teröristleri müdafaa eden açıklamaları, Müslüman milletimizin nasıl dahili bedhahlarca kuşatıldığını ortaya koymaktadır.

Sözde hümanist tabanlı insan hakları adına taktıkları maskeyle canavarları savunan CHP güdümlü politikacı, gazeteci ve sanatçıların PKK’yı meşrulaştırma çabaları, geçmişteki yıkıcı ihanetlerin tekrarıdır.

İnsaniyet karşıtı acımasız katilleri insanlıkla şereflendirerek üç başlı köpek Öcalan adlı şeytanın salıverilmesi için giriştikleri açlık eylemlerine güya merhamet duyup isteklerinin yerine getirilmesi konusunda açlıklarına son verilme talepleriyle hükümete baskı uygulamaları, vatanı ve vicdanları parçalamaktan başka bir amaç taşımamaktadır.

Özgür yaşam için vicdan buluşması manipülasyonuyla bir araya gelen acımasızların ulumalarına kulaklar tıkanarak sadece insanlığa odaklanıldığında; politikacı, gazeteci, aydın ve sanatçı etiketli şeytan dostları etkin olamayacaklardır.

Sırf Allah ve Resulüne imanlarından ötürü Müslümanlara tahammül edemeyerek hakaret ve tehditlerle sindirmeye çalışıp acımadan tepeleme fırsatı kollayan şöhretli dışkılar, milletimizin onbinlerce evladını kıyarak geriye dul ve yetim bırakan teröristleri fütursuzca savunabilme cüretkârlıkları, aynı akıbete layık olduklarını kanıtlamaktadır.

Yaklaşık iki aydır ölüm açlığında oldukları yaygarası koparılıyor ama içlerinden birinin gebermemesi, Başbakan Erdoğan’ın ifade ettiği gibi şantajsı bir şov olduğunu ortaya çıkarıyor.

PKK’lıların açlık grevi sürdürmelerini gerekçe göstererek bayram tebriklerine katılmayan ve kendileri için bir bayramın söz konusu olamayacağını öne süren terörist vekiller, sıra sekse, eğlenceye ve ziyafete gelince birbirleriyle yarışıyorlar. Ancak özgürlük adına telef olmaya koşan sözde gerillaların vekilleri gibi dünya zevk ve ihtişamından mahrum bırakılıp ölümü, tutsaklığı ve intiharı kabullenmeleri, ancak sapıtmış akıllarının özgürlük mücadelesidir. Efendilerine kulsal köle olanların özgürlük iddiaları, ölüyü diriltmekle eşdeğerdir.

Hapishanelerdeki sapıkları yem olarak kullanıp dışarıdaki yığınları eyleme teşvik eden PKKBDP şeytanlarının tuzağına düşen aklı kıtlar bilmelidirler ki, terörist safında yer alan CHP provokasyonlu gazeteci ve sanatçı müsveddeleriyle etkilenerek düşmanlarına acımamalıdırlar. Sonra öyle acınacak duruma düşerler ki, gözleri önünde eş ve kızlarına yapılacak tecavüzleri izlemekle kalmayıp, canlı canlı organlarının doğranmalarını acı ve çığlıklar eşliğinde seyrederler. PKKBDP’liler hayvanlardan daha vahşi yırtıcıdırlar.

Bu ülkede Müslüman gözyaşlarını içmekten sarhoş olan ve uğradıkları zulümlerden haz duyan din karşıtı sadistlerin vicdan adına teröristlere sahip çıkmaları; gerçekte vatana, insanlığa ve milletimize karşı kalplerinde sakladıkları düşmanlıklarındandır. Bu sebeple şöhretleri gerekçesiyle sinsi düşmanlarınıza kanmayınız ki, kendinizi yerden yere vuracağınız o dehşetsi geleceği hazırlamayınız.
Her PKKBDP’linin ölüşü, baharsı bir müjdedir. Bitkiler nasıl yeşermeye başlayıp rengârenk çiçeklere dönüşüyor ise, insanlık ışığını karartan terörist ve yandaşlarının yok edilmesi de Türkiye’ye huzur ve barış getirecektir. Şeytanları insanlıkla özdeşleştirerek yaşatmaya çalışan bir düşünce, felaketin ta kendisidir.

İdam mutlaka geri gelmeli, hâkim ve savcılar, suçlu ana ve babalarının aleyhine dahi olsa müsamaha göstermeden en ağır cezayı vermelidirler. İnsanlığı ve iyiliği başka türlü muhafaza etmenin yolu yoktur. Eğer cezanın caydırıcı gücü olmasaydı; Yaratıcı Allah, cezadan zerre kadar taviz verilmemesinde ısrar eder miydi?

“Kötülük yapanlara gelince, kötülüğün cezası misli iledir. Onları zillet kaplayacaktır. Onları Allah'a karşı koruyacak hiç kimse yoktur. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.” Yunus 27

Tıpkı öldürücü virüse yakalanmış bir bedenin yaşayabilmesi için, o virüsün öldürülmesi ne kadar kaçınılmaz ise; insaniyeti öldüren PKK misali virüslerin de elimine edilmesi zaruridir. Dolayısıyla sağlığına kavuşmuş bir insana nasıl seviniliyor ise, öldürülen her PKK’lı ve azgın suçlunun da yok oluşları sevinç doğurmalıdır. Her kim virüsleri yaşatmak istiyor ise, o insanlık düşmanıdır! Unutulmamalıdır ki bedeni tehdit eden her mikropta canlıdır, buna göre yaşatılmalı mıdırlar?
İyi ile kötü arasına sınır çekilmeyip insan görünümündeki kötülere iyi davranan bir akıl, o toplumun helaksi bir hasmıdır. Yoldan çıkarak şeytanın adımlarını takip eden azgınların doğru yola gelme umudu olabilseydi, Allah, ölüm cezalarına rıza gösterir miydi?

“Allah'ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimse için asla (doğruya) yol bulamazsın!” Nisa 88

Azılı düşman Aziz Nesin’e karşı çıkışımdan mahkûm olduğum 5 aylık hapis cezamı çektiğim Şile cezaevinde, hizmetimi üstlenen bir hırsız mahkûmun girdiği yaklaşık 17 evin yanlışlığını kendisine anlatmıştım. Şayet şeriat kanunları olmuş olsaydı elinin kesileceğini kendisine hatırlatmam üzerine, verdiği yanıt ibrete şayandı. “O zaman hırsızlık yapmazdım ki!” Böylece suça teşvik ettirenin yasalar olduğu suçlunun itirafıyla ortaya çıkmıştı.

Oğlunu balkondan aşağı atan katil ve terörist vekil Sırrı Sakık, Başbakan Erdoğan'ın, “birçok kişinin idamın geri getirilmesini istediği” sözlerine karşılık, idamın abesle iştigal olduğunu ileri sürüp, Kürtlerin tamamını PKK ile özdeşleştirerek, “Azdan az, çoktan çok gider” tehdidiyle Türklerle Kürtlerin savaşacağını haykırdı. Oysa ister Türk ister Kürt olsun; dine ve insanlığa karşı savaşan PKK’lıların öldürülmesi adına yanlarında tek bir insan bulamayacakları gibi, hak ve adaletin egemenliği için bir PKK’lıya bin can feda etmeye hazır milyonlarca şehid adayının sabırsızlıkla beklediklerini materyalist beyinleri tahayyül edememektedir. Çünkü onlar nefisleri için yaşamak, Müslümanlar ise ahret için şehid olmaya koşmaktadırlar.

Unutmasınlar ki 100 lira zarar uğrayanla 100 milyon yitirenin tepkisi aynı değildir. 100 lira kaybedenin kahrı, 100 milyon zayiat verenden çok daha fazladır. Bilmiyorlarsa bir bilene sorsunlar!
Ermeni köklü katil Sırrı Sakık, geçmişteki dedeleri Ermeni eşkıyaların sözde öçlerini alabilmek için kurdukları PKK terör örgütünü Kürtlerle bütünleştirmesi, şüphesiz Müslüman Kürtlere yapılabilecek en korkunç ihanettir. Oysa 1915 Ermeni isyanında sırf Müslüman oldukları için Ermenilerce tecavüze uğrayan, ahırlarda yakılan ve karınları deşilen Kürtler değil miydi? Nasıl olurda kendilerini Kürtlerin temsilcisi gören BDP’liler, Kürtleri katleden 1915’deki Ermenileri savunabiliyor?

Hele idam geri gelsin de, bakalım abesle iştigal mi yoksa PKK’yı kökten bitirecek güven ve barışı mı getirecek? Bakalım, o zamanda meydan okuyabilecekler mi?

Ülkesindeki cinayetlere ve isyanlara aldırış etmeksizin kendini Avrupa ile aynı kefeye koyan hükümet, sırf Batı’ya yaranabilmek ve suçluları kollayan sözde insan haklarına uyduğunu kanıtlayabilmek için yıllarca halkını öldürtmekte, suçluları cesaretlendirerek mal ve can güvenliğini talan ettirmektedir. Caydırıcı cezanın olmadığı bir devlette asayişi mukim kılmak söz konusu değildir.
Demokrasi adına sokaktan meclise kadar içimizde barındırdığımız düşmanlarla mı barış ve bölünmezlik tesis edilecek? Terörle mücadele ve anayasa yapımı gibi hayati konularda dahi PKK’nın söz sahibi olduğu bir düzende, PKK’yı bitirmek mümkün müdür?

 “Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” Al-i İmran 118

Hiç yorum yok: