Alçakların yekvücut kin kustukları dini ve
milli değerlere yaptıkları düşmanlığa başka bir ülkede şahit olabilmek mümkün
değildir.
Din karşıtı laik yasalar ve Atatürk
devrimlerine atıfta bulunarak Müslümanların ibadet özgürlüğü ile kılık ve
kıyafetleri gibi tartışılması dahi mevzubahis olmayacak temel haklarına
saldırılarda bulunanların teröristleri müdafaa eden açıklamaları, Müslüman
milletimizin nasıl dahili bedhahlarca kuşatıldığını ortaya koymaktadır.
Sözde hümanist tabanlı insan hakları adına
taktıkları maskeyle canavarları savunan CHP güdümlü politikacı, gazeteci ve
sanatçıların PKK’yı meşrulaştırma çabaları, geçmişteki yıkıcı ihanetlerin
tekrarıdır.
İnsaniyet karşıtı acımasız katilleri
insanlıkla şereflendirerek üç başlı köpek Öcalan adlı şeytanın salıverilmesi
için giriştikleri açlık eylemlerine güya merhamet duyup isteklerinin yerine
getirilmesi konusunda açlıklarına son verilme talepleriyle hükümete baskı
uygulamaları, vatanı ve vicdanları parçalamaktan başka bir amaç taşımamaktadır.
Özgür yaşam için vicdan buluşması
manipülasyonuyla bir araya gelen acımasızların ulumalarına kulaklar tıkanarak sadece
insanlığa odaklanıldığında; politikacı, gazeteci, aydın ve sanatçı etiketli şeytan
dostları etkin olamayacaklardır.
Sırf Allah ve Resulüne imanlarından ötürü
Müslümanlara tahammül edemeyerek hakaret ve tehditlerle sindirmeye çalışıp
acımadan tepeleme fırsatı kollayan şöhretli dışkılar, milletimizin onbinlerce
evladını kıyarak geriye dul ve yetim bırakan teröristleri fütursuzca
savunabilme cüretkârlıkları, aynı akıbete layık olduklarını kanıtlamaktadır.
Yaklaşık iki aydır ölüm açlığında oldukları
yaygarası koparılıyor ama içlerinden birinin gebermemesi, Başbakan Erdoğan’ın
ifade ettiği gibi şantajsı bir şov olduğunu ortaya çıkarıyor.
PKK’lıların açlık grevi sürdürmelerini
gerekçe göstererek bayram tebriklerine katılmayan ve kendileri için bir
bayramın söz konusu olamayacağını öne süren terörist vekiller, sıra sekse,
eğlenceye ve ziyafete gelince birbirleriyle yarışıyorlar. Ancak özgürlük adına
telef olmaya koşan sözde gerillaların vekilleri gibi dünya zevk ve ihtişamından
mahrum bırakılıp ölümü, tutsaklığı ve intiharı kabullenmeleri, ancak sapıtmış akıllarının
özgürlük mücadelesidir. Efendilerine kulsal köle olanların özgürlük iddiaları,
ölüyü diriltmekle eşdeğerdir.
Hapishanelerdeki sapıkları yem olarak
kullanıp dışarıdaki yığınları eyleme teşvik eden PKKBDP şeytanlarının tuzağına
düşen aklı kıtlar bilmelidirler ki, terörist safında yer alan CHP provokasyonlu
gazeteci ve sanatçı müsveddeleriyle etkilenerek düşmanlarına acımamalıdırlar.
Sonra öyle acınacak duruma düşerler ki, gözleri önünde eş ve kızlarına
yapılacak tecavüzleri izlemekle kalmayıp, canlı canlı organlarının
doğranmalarını acı ve çığlıklar eşliğinde seyrederler. PKKBDP’liler
hayvanlardan daha vahşi yırtıcıdırlar.
Bu ülkede Müslüman gözyaşlarını içmekten
sarhoş olan ve uğradıkları zulümlerden haz duyan din karşıtı sadistlerin vicdan
adına teröristlere sahip çıkmaları; gerçekte vatana, insanlığa ve milletimize karşı
kalplerinde sakladıkları düşmanlıklarındandır. Bu sebeple şöhretleri gerekçesiyle
sinsi düşmanlarınıza kanmayınız ki, kendinizi yerden yere vuracağınız o
dehşetsi geleceği hazırlamayınız.
Her PKKBDP’linin ölüşü, baharsı bir
müjdedir. Bitkiler nasıl yeşermeye başlayıp rengârenk çiçeklere dönüşüyor ise,
insanlık ışığını karartan terörist ve yandaşlarının yok edilmesi de Türkiye’ye
huzur ve barış getirecektir. Şeytanları insanlıkla özdeşleştirerek yaşatmaya
çalışan bir düşünce, felaketin ta kendisidir.
İdam mutlaka geri gelmeli, hâkim ve
savcılar, suçlu ana ve babalarının aleyhine dahi olsa müsamaha göstermeden en
ağır cezayı vermelidirler. İnsanlığı ve iyiliği başka türlü muhafaza etmenin
yolu yoktur. Eğer cezanın caydırıcı gücü olmasaydı; Yaratıcı Allah, cezadan
zerre kadar taviz verilmemesinde ısrar eder miydi?
“Kötülük yapanlara gelince, kötülüğün cezası
misli iledir. Onları zillet kaplayacaktır. Onları Allah'a karşı koruyacak hiç
kimse yoktur. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür.
İşte onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.” Yunus 27
Tıpkı öldürücü
virüse yakalanmış bir bedenin yaşayabilmesi için, o virüsün öldürülmesi ne
kadar kaçınılmaz ise; insaniyeti öldüren PKK misali virüslerin de elimine
edilmesi zaruridir. Dolayısıyla sağlığına kavuşmuş bir insana nasıl seviniliyor
ise, öldürülen her PKK’lı ve azgın suçlunun da yok oluşları sevinç doğurmalıdır.
Her kim virüsleri yaşatmak istiyor ise, o insanlık düşmanıdır! Unutulmamalıdır
ki bedeni tehdit eden her mikropta canlıdır, buna göre yaşatılmalı mıdırlar?
İyi ile kötü arasına sınır çekilmeyip insan
görünümündeki kötülere iyi davranan bir akıl, o toplumun helaksi bir hasmıdır. Yoldan
çıkarak şeytanın adımlarını takip eden azgınların doğru yola gelme umudu
olabilseydi, Allah, ölüm cezalarına rıza gösterir miydi?
“Allah'ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın
saptırdığı kimse için asla (doğruya) yol bulamazsın!” Nisa 88
Azılı düşman Aziz Nesin’e karşı çıkışımdan mahkûm
olduğum 5 aylık hapis cezamı çektiğim Şile cezaevinde, hizmetimi üstlenen bir
hırsız mahkûmun girdiği yaklaşık 17 evin yanlışlığını kendisine anlatmıştım.
Şayet şeriat kanunları olmuş olsaydı elinin kesileceğini kendisine hatırlatmam
üzerine, verdiği yanıt ibrete şayandı. “O zaman hırsızlık yapmazdım ki!” Böylece suça
teşvik ettirenin yasalar olduğu suçlunun itirafıyla ortaya çıkmıştı.
Oğlunu balkondan aşağı atan katil ve
terörist vekil Sırrı Sakık, Başbakan Erdoğan'ın, “birçok kişinin idamın geri getirilmesini istediği”
sözlerine karşılık, idamın abesle iştigal olduğunu ileri sürüp, Kürtlerin
tamamını PKK ile özdeşleştirerek, “Azdan
az, çoktan çok gider” tehdidiyle Türklerle Kürtlerin savaşacağını haykırdı.
Oysa ister Türk ister Kürt olsun; dine ve insanlığa karşı savaşan PKK’lıların
öldürülmesi adına yanlarında tek bir insan bulamayacakları gibi, hak ve
adaletin egemenliği için bir PKK’lıya bin can feda etmeye hazır milyonlarca
şehid adayının sabırsızlıkla beklediklerini materyalist beyinleri tahayyül edememektedir.
Çünkü onlar nefisleri için yaşamak, Müslümanlar ise ahret için şehid olmaya
koşmaktadırlar.
Unutmasınlar ki
100 lira zarar uğrayanla 100 milyon yitirenin tepkisi aynı değildir. 100 lira
kaybedenin kahrı, 100 milyon zayiat verenden çok daha fazladır. Bilmiyorlarsa
bir bilene sorsunlar!
Ermeni köklü
katil Sırrı Sakık, geçmişteki dedeleri Ermeni eşkıyaların sözde öçlerini
alabilmek için kurdukları PKK terör örgütünü Kürtlerle bütünleştirmesi,
şüphesiz Müslüman Kürtlere yapılabilecek en korkunç ihanettir. Oysa 1915 Ermeni
isyanında sırf Müslüman oldukları için Ermenilerce tecavüze uğrayan, ahırlarda
yakılan ve karınları deşilen Kürtler değil miydi? Nasıl olurda kendilerini
Kürtlerin temsilcisi gören BDP’liler, Kürtleri katleden 1915’deki Ermenileri
savunabiliyor?
Hele idam geri gelsin de, bakalım abesle iştigal
mi yoksa PKK’yı kökten bitirecek güven ve barışı mı getirecek? Bakalım, o
zamanda meydan okuyabilecekler mi?
Ülkesindeki cinayetlere
ve isyanlara aldırış etmeksizin kendini Avrupa ile aynı kefeye koyan hükümet, sırf
Batı’ya yaranabilmek ve suçluları kollayan sözde insan haklarına uyduğunu
kanıtlayabilmek için yıllarca halkını öldürtmekte, suçluları cesaretlendirerek
mal ve can güvenliğini talan ettirmektedir. Caydırıcı cezanın olmadığı bir
devlette asayişi mukim kılmak söz konusu değildir.
Demokrasi adına
sokaktan meclise kadar içimizde barındırdığımız düşmanlarla mı barış ve
bölünmezlik tesis edilecek? Terörle mücadele ve anayasa yapımı gibi hayati
konularda dahi PKK’nın söz sahibi olduğu bir düzende, PKK’yı bitirmek mümkün
müdür?
“Ey
iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık
etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin
ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen
sözlerinden) belli olmaktadır.
Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size
açıklamış bulunuyoruz.” Al-i İmran 118
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder