Tevhid
inancı olmayan CHP ve BDP’nin Yunan mitolojisinde ölüler diyarı Hades’ten çıkma
yamyamlar oldukları; düşünce, duygu ve davranışlarıyla aşikârdır. Mitolojiye
göre diyarlarının girişini koruyan üç kafalı şeytani bir köpek olan Cerberus’un
soyundan gelmektedirler. Zaten savundukları Darwinizm de inançlarının açık bir
kanıtıdır.
Aydınlık gerçeklere kapalı olup mitolojinin
karanlık yeraltı öykülerine iman etmiş CHP ve BDP’yi insan zannıyla muhatap
almanın dehşetini yaşayan Müslüman milletimiz, sadece kendilerini değil hamisi
olduğu halkları da güçsüzlüğe ve zulme sürüklemektedirler.
Cumhuriyet; milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler
için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi olduğuna
göre, Türkiye başka bir rejimle mi yönetiliyor ki, cumhuriyet naralarıyla savaş
çığırtkanlığı yapılıyor?
Gerek cumhurbaşkanı gerek meclis gerekse
hükümet, cumhuriyet gereği milletin seçimiyle işbaşına gelmiyorlar mı? Sanki
ülke monarşi ya da diktatörlükle yönetiliyormuşçasına bu başkaldırışın amacı
nedir? İktidarı seçen halk, cumhur değil midir?
Atamız Osmanlıdan bu denli nefret ediyor ve
kadim bir düşmanlık mı besleniyor ki, monarşiden cumhuriyete geçiş serüveni
yeniymiş gibi 89 yıldır devam ettiriliyor? Monarşiye dönüş ile ilgili bir talep
olmadığına ve Osmanlı ailesi bir daha geri gelmeyeceği göre, kinsi ve intikamsı
haykırışların maksadı nedir? Hangi ülkede ve tarihinde böylesi sürdürülen bir paranoya
mevcuttur?
Osmanlı İslam devletinin yıkılıp sözde cumhuriyet
gerekçesiyle Atatürk’ün kurduğu CHP Diktatörlüğü, kendi ideolojileri
dışındakileri milletten saymamış ve hunharca yapmadıkları zulüm kalmamıştı.
Batıdaki İslamofobyanın en dehşetlisini Müslüman halka yaşatan CHP, çok partili
döneme geçişle birlikte acımasız diktatörlüğünü devam ettirerek, gerek ordu
gerekse yargıyla halkın seçtiği hükümetlere nefes aldırmayıp, üç kafalı şeytan
Cerberus misali dehşet saçmıştı.
Oysa Osmanlı monarşisinin bertaraf edilip
cumhuriyetin kuruluşunda CHP’nin verdiği sözler ve ettikleri yeminler; dil, din
ve ırk ayırımı olmaksızın adalet çatısı altında bir cumhuriyette birleşmekti.
CHP ise dine saldırarak Müslümanları kurşuna dizmekle kalmamış, Kürtlere de
yaşam hakkı tanımamıştı. Bütün dehşetsi bu sürece rağmen imanlı halkımızın
nasıl sabrettiği malumdur. Bugün yaşadığımız ayrılıkçı sorunları doğuran CHP
değil de kimdir? Hâlbuki Allah’ın emrine kulak verilseydi, CHP’nin saçtığı
zehir, günümüze kadar yayılmayacak ve geçmişte olduğu gibi dünyanın süper gücü
olacaktık.
“Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar ve dininize saldırırlarsa,
küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan adamlardır. (Onlara karşı savaşırsanız) umulur
ki küfre son verirler.” Tevbe 12
Çok partili döneme geçişle milletin CHP Diktatörlüğüne
karşı dik duruşu bir daha iktidara gelişini engellemiş ama CHP, diktatörlüğüne
bağlı ordu ve yargı gücüyle darbeler yaptırtarak ve tehditler savurarak korku
yaymaya devam etmişti.
Değişmez ve değiştirilmesi dahi teklif
edilmez ilkelerini anayasaya perçinletmesiyle harami varlığını sürdürmüş,
cumhuriyet ve demokrasi manipülasyonuyla diktatörlüğünü ele geçirebilmek için
şeytani ne kadar fitne ve hile var ise sürdürmüştür.
CHP’nin savunduğu cumhuriyet, seküler bir
diktatörlük olup millet irade ve dinine apaçık bir hasımlıktır. Dolayısıyla
CHP’nin cumhuriyet ve demokrasiden maksadı, Müslüman milletin asla iktidara
gelmemesi, Müslümanların devleti yönetmemesidir. Çünkü onlara göre Müslümanlara
devlet yönetiminde hiçbir hak tanımamak, diktatörlük döneminde yaptıkları gibi
tutsak kölelikten kurtulmalarını engellemek ve tercihlerini gayrimeşru
saymaktır. Böylece CHP’nin cumhuriyet anlayışı tamamen dinsizlik ve millet
egemenliğine düşmanlıktır.
Başbakan Erdoğan’ın iktidara gelişiyle
diktatörlük iddiasını tamamen yitiren CHP, destek gördüğü ordu ve yargının
milletle bütünleşmesiyle beraber tek kurtuluşun PKK ile girişeceği işbirliğinde
karar kılmıştır. Geçmişte nasıl İngilizlerle işbirliği yapıp Osmanlı Devletini
yıkmış ise, bugünde PKK ile kol kola vererek Türkiye’yi parçalayacaktır.
Diktatörlüğü karşısında PKK’ya Güneydoğuda
devlet kurdurma taahhüdünde bulunan CHP, gizliden PKK’ya verdiği destekle hedefine
ulaşacağını sanıyor ama gerek hükümeti gerekse milleti tuzağa düşüremeyeceği
muhakkaktır. Tıpkı şeytanın nefse hitap eden argümanları misali CHP’de cumhuriyet,
özgürlük ve demokrasi gibi gerekçelerle ikna ettiği insanları Hades’in
karanlığına gömeceğine zerre kadar şüphe duyan, muhakemeden yoksun hilkatsi
insanlardır.
CHP, PKK’dan çok daha sinsi ve
tehlikelidir. PKK, gerek Türk gerekse Kürtlerin apaçık düşmanı olduğundan
güveni mevzubahis değil ama CHP, münafığın kâfirden yetmiş kez daha tehlikeli
olmasından çok daha korkulu ve asla sırt dönülmemesi gereken azılı bir
düşmandır.
Türkiye’yi bölünmeye götürecek CHP-PKK
müttefikliğine karşı kararlı ve cesur bir duruş sergilenmez ise, hem Türk
milleti hem de Kürt kökenli vatandaşlarımızı cehennemsi günler beklemektedir.
Cumhuriyet ve demokrasinin anlam ve
mahiyetini bilmeyen yığınların CHP diktatörlüğüne verdikleri desteğin bedeli
ile ırki özgürlük gerekçesiyle PKK’yı savunanların uğrayacakları acı sonlar,
tarih sayfalarındaki dehşetlerden farksız olacaktır. Ne kadar kabul edilmek
istenmese de mutlaka kanlı bir iç savaş çıkacak, insan olanlarla olmayanların
safları ayrılarak kıyım yaşanacaktır.
Felaketin müsebbibi CHP ve PKK olup,
ektiklerini biçecekleri gün gök yarılıp Türkiye dibe vuracaktır. Demokrasi
gerekçesiyle CHP ve PKK şeytanlarına gösterilen her taviz, Türkiye’nin sonunu
hızlandırmaktadır.
Öylesine kin ve nefret içindedirler ki, tüm
dünyanın izlediği masum uluslararası müsabakalarda dahi düşmanlıklarını
kusmakta, ülkelerinin âli menfaatlerini umursamaksızın haince
saldırmaktadırlar. Çünkü nankörlük ve hainliği meslek edinmişlerdir.
Düşünün ki, Türkiye’nin büyük şeytanı APO
adlı üç başlı köpeğin özgürlüğünü isteyebilecek kadar haddi aşmış BDP, bu
cesareti gösterebiliyor ve zaten yaşamaması gereken teröristlerin intiharsı aç
kalma eylemleri insanlık adına tartışma konusu yapılabiliyor ise, o devletin
kudretini kaybetmiş olduğu anlaşılmaktadır. Halkının huzur ve güvenini bozarak
mal ve can emniyetine tecavüz eden PKKBDP’lilere caydırıcı ceza uygulamaktan
çekinen bir devlet, güvenilip dayanabilecek bir devlet midir?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün PKKBDP’lilere
gösterdiği hoşgörü ve toleranstan dolayı cesaretlendikleri tartışılmazdır. CHP’nin
ayrılıkçı çetelerle millete karşı düzenlediği cumhuriyet(!) mitingine hükümetin
yasak getirmesi, tamamen millet menfaatine bir karardı. Ancak hükümetin
otoritesine müdahale ederek cumhuriyet aldatmacısıyla millet ve hükümete karşı
yapılan gösteriye izin veren Gül, isyancıların sarıldığı bir can simididir.
Hükümet kararını
çıkacak olaylardan telaşa kapılıp esneten bir cumhurbaşkanı, devlet otoritesine
tecavüz ettirmiş bir cumhurbaşkanıdır!
Zannediliyor ki, APO’nun özgürlüğü cumhurbaşkanı,
Ak Parti yahut TBMM’nin inisiyatifindedir. Oysa canı yanmış millet, böyle bir
durumda ne cumhurbaşkanı ne Ak Parti ne de TBMM’ni yaşatır.
Şeytanla barış adına işbirliği yapmanın kuralı,
kesinlikle yapmamak olup; hak ve adaletin bekası için son nefese kadar
savaşmaktan başka hiçbir çare yoktur. Ne CHP ne de PKK, asla akitlerinde
durmazlar. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün günü kurtarma politikası, belaları
daha da derine taşımaktadır.
“Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra
her defasında hiç çekinmeden ahidlerini bozan kimselerdir.” Enfal 56
“Nasıl
olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de
antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, hâlbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların
çoğu yoldan çıkmışlardır.” Tevbe 8
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder