11 Kasım 2012 Pazar

Ölümüne gidin ki samimiyetiniz anlaşılsın…


Zindandaki PKK’lıların şovsal açlık grevleri fayda etmeyince terörist vekillerin sahneledikleri gösteri, kahkahayla izlenecek tiyatrodan farksızdır. Onlar rol kesen öyle kahpedirler ki, açlık grevlerini dahi pazarlığa tabi tutarak, leşsi bedenlerinden düşmanları devleti sorumlu tutabilecek kadar alçaktırlar.

Başarılı olamazlar ise, sıra üç başlı köpek Öcalan’a mı gelecek? Ancak uğruna ölenlerle tokalaşmayı dahi otoritesine tecavüz gören Öcalan gibi bir tanrının açlık grevi, kendilerince mevzubahis olmamaktadır. Geçmişteki Firavunlar bırakın tokalaşmayı, yüzlerini dahi göstermezlerdi. En azından Öcalan, Firavunlar gibi iğrenç cemalini göstermekten kaçınmıyor. Ne mutlu PKK’lılara!
  
Müslüman milletimizi terörizmle sindiremeyen PKKBDP’nin saldırıları, mitingleri, yürüyüşleri ve haçlı efendilerinin destekleri hedeflerine ulaşmada yeterli olmayınca, çareyi vicdanları tetikleyeceklerini sandıkları açlık grevi gibi şeytansı hilelere başvurmakta bulmuş ama onu dahi şova dönüştürdüklerinden etkili ve inandırıcı olamamaktadırlar.

Oysa güttükleri ideal içten olsaydı, başta Öcalan olmak üzere vekillerin tamamı toplu intihar yapar, dolayısıyla yığınlarını teşvik edici fedakârlıkları ikna edici olurdu.

Hem özgürlük adına yaptıkları isyanı ve katliamları savunur hem de özgürce yaptıkları açlık grevinde olası bir ölümden iktidarın sorumlu olacağını öne sürerler. İktidar mı onlara açlık grevi yaptırmaktadır? Açlık grevi ve doğabilecek sonuçlarında bile cesur davranmayıp özgürlüklerini kıyasıya savaştıkları iktidara ipotek eden sürü, neyin özgürlük mücadelesini vermektedir? Madem özgürlük mücadelesi veriyorlar, ödeyecekleri bedelde iktidarı sorumlu tutmaları apaçık bir çelişki değil midir?

Müzakere ve pazarlığa hazır bir güruhun her ne kadar yaptırım gücü bulunmasa da, olabilecek tepkilerden korkan bir hükümetin iktidarsızlığı, hem milleti hem de devleti zillete mahkûm etmektedir.
  
Eğer özgürce intiharı seçen sapkın bir terör örgütünden devlet sorumluysa, teröristlerce öldürülen sokaktaki vatandaşın mal ve can güvenliklerinden kim sorumludur? Devlet, anayasa gereği vatandaşın mal ve can emniyetinden yükümlü ve teröristleri cezalandırmakla hükümlü değil midir? Vatandaşı katleden teröristlerin açlık grevlerine gösterilen hassasiyet, neden sadık vatandaşlara duyulmuyor? Acaba ilgi görebilmek için terörist mi olmak lazım?

Ne zaman ki şantaj, tehdit ve savaştan kaçınılmaz, o zaman azgınlar kaçıp sığınacak yer ararlar!

Sürdürdükleri mücadelede yenilgiye uğrayanların siperlendikleri kamuflaj, açlık grevleri ve benzeri manipülâsyonlardır. En güçsüz hayvanların dahi başvurmadıkları bu acizlik, PKKBDP denen terör örgütünün ne kadar sefil olduğunu ortaya koymaktadır. Meydanı boş bulup halkı acımadan tepelemeye kalkan Ergenekon ve Balyozcular da, sonunda “aman” dileyip merhamet aramadılar mı? Ne yazık ki devasa büyütülüp tehdit haline dönüştürülen PKKBDP; devletin korkaklığından, demokrasi abartısından ve insan olmayanlara insan muamelesi yapılmasındandır.

Nasıl bir devlet, halkını yıllarca katleden teröristlere özgürce seçtikleri açlık grevlerinin durdurulması için pazarlık yapabilir ve taleplerini karşılama yoluna gidilebilir? Yoksa daha çok insan öldürmeleri için mi? Ayrıca bu müdahale, aynı zamanda özgür yaşam, düşünce, davranış ve karar alma iradesine de açık bir darbedir. Bırakın aç kalsınlar; bırakın şovlarını sürdürsünler; bırakın sürünsünler; bırakın ölsünler; bırakın yaptıklarının bedelini kahrolarak ödesinler!

Hükümet kendini ne zannediyor ki, kötüyü kendine tanrı edineni korumaya kalkışıyor?

“Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Sen ona koruyucu olabilir misin?” Furkan 43

İktidarın verdiği her taviz; taleplerini yerine getirmek bir tarafa, müzakeresi dahi teröristleri şımartıp cüretkârlaştırmakta, hiçken muhatap yaptırmaktadır. PKK’nın dayattığı her hangi bir talep insani de olsa kabul görmemelidir. Geçmişte olduğu gibi taleplerini kuvvetleriyle elde ettikleri propagandasıyla nasıl etkinleşip güçlendikleri malumdur. Bütün bunlara rağmen hükümetin pazarlığa oturması, ihanet değil de nedir?

Korkuya yer vermeyen bir devlette, kanunlar hiçbir zaman gerekli saygıyı görmezler Sophokles

Taleplerinin yıllarca katlettikleri millet karşıtı mücadelelerinin talepleri olduğunu tekrarlayan terörist vekillere boyun eğen devlet, şehit olan binlerce yiğidin ve geriye bıraktıkları onbinlerce dul ve yetimin hesabını nasıl verecektir?  Diledikleri gibi eylem yapan ve cüretkâr taleplerde bulunabilen PKKBDP’nin kanun tanımaz hoyratlıklarının sorumlusu devlet değil de kimdir?

Her Türk vatandaşının yaşadığı sorunları şüphesiz Müslüman Kürt kökenli vatandaşlarımız da yaşamaktadır. Ancak PKKBDP’yi Kürtlerin temsilcisi yapma tuzağına düşen hükümet, PKK’nın taleplerini Kürtler lehine bir talepmiş yanlışlığına düşmesinden PKKBDP meşrulaşmıştır. Dolayısıyla tıpkı Ergenekon ve Balyoz terör örgütlerinin Türkleri sömürmeleri gibi, PKKBDP’nin de Kürtleri sömürmesine fırsat kazandırılmıştır.

PKK sorununu Kürt sorunu kabul eden bir anlayışın barış getirebilmesi ve hakları uzlaştırabilmesi mümkün değildir. Bilinmelidir ki, yıllardır yaşanan acılar ve süregelen ölümler daha da şiddetlenecek, Türkler ve Kürtler saflara ayrılarak kıyasıya savaşacaktır.  PKKBDP’ye gösterilen her iyi niyet, Türkiye’nin sonunu getirecektir.
    
BDP’nin grup olarak açlık grevine başlayacağı kararı, sonunda ölüme sebebiyet verecek ise fevkalade sevindiricidir. Devletin yapamayıp milletine bela ettiği teröristlerin kendilerini imha etmesi, Allah’ın bir lütfüdür. Ancak amaçlarının intihar değil şantaj odaklı bir dayatma olduğu cezaevlerindeki kölelerden anlaşılmaktadır.

Açlık grevleriyle beraber oluşturmaya çalışacakları kaosla, her nerede miting, yürüyüş ve eylem düzenlerlerse; devleti devlet yapan kararlılık ve otoriteyle en sert tedbirler alınmalı, kendilerince eylemlerini haklı sayıp meşru, insani ve hukuki ilan eden teröristlere müsamaha gösterilmemelidir ki, devletin iktidar olduğu kanıtlansın.

Bu sebeple anadilde savunma hakkı tamamen bir manipülasyon olup, PKK’ya devlet olmayı sağlayacak bu tasarıdan kaçınmalıdır. Demokrasi ve insani gerekçelerle yularını PKK’ya kaptıran devletin terörist taleplerine karşılık vermesi, teslimiyetin ta kendisidir.

“Bir devleti kurmak için bin sene ister, yıkmak içinse bir saat yeter.” Lord Byron

Herkim açlık grevleri adına PKKBDP şeytan tuzağına destek verir ve sahiplenirse, yaşamak için Türkiye’den kaçmalıdırlar. Açlık grevleri ciddiye alınarak tanınacak herhangi bir taviz, sorunları çözmeyeceği gibi daha da azdıracak ve telafisi mümkün olmayacak felaketlere yol açacaktır.

PKKBDP’nin isyanı kesinlikle Kürtler adına değil Türkiye’yi parçalayıp gücünü kırmak isteyen haçlılar adınadır. Dolayısıyla PKKBDP’nin öne sürdüğü talepler, haçlıların cephe yıkma topları olup, işgalleri için altyapı hazırlıklarıdır. Günü kurtarma yanlışlığında bulunma gafleti gösteren hükümet, istikbali muhakeme edebilseydi tek bir PKKBDP’li bırakmaz, yok olacak bir Türkiye ve ölecek milyonları elem edinerek başlarına binerdi.

Terörist canilerin, adı barış ve demokrasi olan şemsiyelerle kadim bir milleti nasıl yok edeceğine ömrü yetenler şahit olacaktır.

Sanki devlet, hükümet değil de PKKBDP’miş gibi eylemlerinde ısrarcı ve kararlı olmaları sonun işaretidir.

“Halkını tüketen devletlerin kendileri de tükenir.” Platon

Hiç yorum yok: