"Düşmanlarınızı sevin. Çünkü kusurlarınızı yalnız onlar açıkça söyleyebilir.” Benjamin Franklin
Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin milletimizi aşağılama ve meydan okuması hiçte haksız sayılmamalıdır. Kendini var eden ve dünyada söz sahibi yapan devletini, kültürünü, hukukunu ve medeniyetini yıkarak ezeli ve ebedi düşmanlarına ikram edebilen bir millete itibar duyulabilmesi ve ciddiye alınabilmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla yüzleşmek istemediğimiz gerçekleri Sarkozy’nin ifade etmesi, acaba ihanetin odağı CHP’yi ve takip edenleri ne denli sorumlu tutacak bilemiyorum.
Düşmanın akıllısı, açık sözlüsü ve cesuru; dostunun aptal, kompleksli, etiketli ve korkağından çok daha muteberdir.
Başbakan Erdoğan’ın, “Ermeni soykırımını inkâr edenlerin 1 yıl hapis ve 45 bin Euro para cezası” ile ilgili Fransa parlamentosunun alacağı karara sert tepki göstererek, Fransa’nın Cezayir ve Ruanda da işlediği soykırımlara şantaj amaçlı atıfta bulunulması ve tarihleri boyunca yaptıkları milyonlarca katliamlardan sorumlu gerek Fransa gerek ABD ve gerekse Avrupa ülkelerine sözde uyarı verilmesi, şüphesiz içtensiz bir gösteridir. Suçluyu öncesinde değil de şantaja hedefli hesap sorma girişimi, vicdanı doğrayan başka bir suçtur. Çıkarlara dayalı aklama politikasının açığa çıkması, insanlık adına ayrı bir utançtır.
Soykırım ve barbarlık kavramını tarihe yazmış olan haçlı batıya menfaat karşılığı bugüne kadar sessiz kalmakla yetinmeyip onları bağrına basan Türkiye’nin aleyhine vuku bulacak bir gelişme uğruna adaletten ve insanlıktan dem vurarak atağa kalkması, ne samimidir ne de din ve insanlık adına adildir.
Şerefli ve dünyaca gıpta duyulan geçmişine reddi miras yaparak devletini inkâr edip düzenini baştan aşağı yıkan bir milletin başkalarına hesap sorma hakkını riyakârca buluyorum. Öyle ki hem haksızlığa uğradığımız gerekçesiyle feryadı basıyor hem de AB ile nikâh kıyabilmek için direktiflerini emir telakki ediyoruz.
Ki, Türkiye’nin hain Ermenilere soykırım işlediği yalanın meşrulaştıran da devletin ta kendisidir. Jenosit haçlı batıya hoş görünebilmek ve tepkilerine maruz kalmamak maksadıyla verilen tavizler, hiç hak etmediğimiz Ermeni soykırım iftirasını doğurmuş, dolayısıyla Fransa gibi birçok ülkeye cesaret kazandırılmıştır.
Oysa Fransa başta olmak üzere ABD ve diğer Batılı ülkelerin Ermeni Soykırım yalanını meclislerinde kabul etmelerine neden tepki duyduğumuzu da anlamış değilim. Hangi ülke böyle bir karar almış ise, her birinin sadece geçmişleri değil bugünleri bile karanlık ve insan haklarını doğrayan olaylarla dolu olduğu aşikârken, neden onlar hakkında da bilmukabele de bulunamıyoruz? Diyecekseniz ki, nerede o bağımsızlık ve cesaret?
İnsanlık adına değil intikam uğruna bilmukabele de çaba gösterenlerin gayretleri, ilahi adalet gereği boşa çıkmaktadır. Dolayısıyla bağımsız bir güce kavuşmayıp gözleri dolar ve Euro’dan başka bir şey göremeyenlerin şantaj ve tehditleri, muhatapları tarafından gülünüp geçilmekte, hele kılcal damarlarına kadar Batı’ya endeksli bir ülkenin haykırışları ehemmiyet taşımamaktadır. Bırakın büyük laflar etmeyi, 1 Euro’luk kazanç için bile Fransa’dan daha çok Ermeni yanlısı olurlar…
Bilinmelidir ki, Sarkozy’nin tepkisi asla seçim kazanabilme politikası değil, derininde yaşattığı Müslüman Türk düşmanlığıdır. Sanki diğer Avrupa ülkeleri farklı mı? Hepsi fırsatını kolluyor ama bizim ahmaklar, çaresizlik içinde artıklara muhtaçlar…
Aslında bugüne kadar eleştirdiğim ve asla sindiremediğim ihanetimizi Sarkozy öyle özetlemiş ki, yoruma bile gerek bırakmamış.
Sarkozy, Türkiye’nin tepkisine karşılık basın mensuplarının karşısına çıkıp şu açıklamayı yapması, doğrusu kendisine kızarak tokatlamayı değil, bilakis uyanabilmemiz için sevgili sayılabilecek bir tokat attığını düşünmeliyiz.
Çağdaşlık ve batılılaşma adına geçmişimizi acımasızca eleştiren ve seküler devrimlere muhalefet edenleri hunharca katleden bizler isek; neden Sarkozy’e tepki duyalım?
“Türkler bize en son akıl verecek insanlardır. Önce şöyle başlarını önlerine koyarak bir baksınlar; devlet sistemlerini, devlet kurumlarını, yerel yönetimlerini hukuklarını, insana saygıyı, insan haklarını, demokrasiyi, hukuk sistemlerini kamu ve idari hukuklarını, çağdaş devlet yapısını, anayasa hukuklarını, anayasalarına koymaya çalıştıkları ileri demokrasi prensiplerini, jandarma teşkilatını, yani kamu güvenliği, noterlik müessesini, yerel yönetim sistemlerini kimden almışlar? Hepsini bizden almış ve ülkelerini bu kopyala-yapıştır sistemiyle bir yerlere götürmeye çalışıyorlar. Kendilerine bu kadar şey öğretip adam etmeye çalıştığımız Türkler mi; bize İnsan hak ve hukukunu öğretecek. Buna sadece gülünür,
Modern Türklerin o kadar iyi tarihi medeniyeti, insana saygı kriterleri, insan haklarına saygı gibi vs. tarihsel parlak geçmişleri varda; neden bu kıymetli ve övgüye değer değerlerini bırakıp da bizim çalışmalarımızı, bizim sistemimizi, bizim bilim ve fikir adamlarımızın emeklerini, bizim ortaya koyduğumuz devlet sistemini, hukuk sistemini benimsediler ve bu yüzden bir nebze olsun adam akıllı bir hukuk sistemine, bir idare sistemine, bir modern devlet sistemine bir nebze olsun sahip oldular. Nerede o övündükleri Osmanlı Devleti?
Mesela inceleyin; Türk Yargıtay kararlarını hepsinde Fransız Yargıtay’ının içtihatlarına gönderme yapıldığını, bunların birer örnek alındığını, ölçü alındığını görürsünüz. Türkler teknoloji üretmedikleri gibi kendilerine özgü, kendi toplumlarının değerlerini göz önünde tutan fikir de üretmiyorlar, düşünmüyorlar, kendilerinin ortaya koyduğu bir idari hukuk sistemleri bile yok, hepsini biz vermişiz, biz öğretmişiz kendilerine.
Bırakın 1915'lere gitmeyi. İnsan Hakları Mahkemesi burada Strazburg'da Türkiye aleyhine kendi vatandaşlarının açtığı davalar binlerce, hepsi insan hakları ihlalleri, birçoğunda mahkûm olmuş ve tazminat ödemiş bir ülke, insan hakları ihlallerinden dolayı mağdurlara ödemiş olduğu tazminat kırk milyona avroyu geçmiş durumda, bu ülke mi ülkemiz Fransa'ya insan hakları dersi, medeniyet dersi verecek. Lütfen Türkler bizi güldürmesin.
Sayın Türk Dışişleri bakanı bize diyor ya aynaya bak, asıl aynaya kendisi baksın! İyi bakarsa dünyanın en büyük hak ihlallerinin kendi ülkesinde olduğunu görür. Bunların mahkemedeki dosyalarda kayıtlı. Türkiye önce kendi sorunlarını halletsin ondan sonra Afrika'ya boş tarlalara bayrak diksin, ayrıca Türkiye iyi bilsin ki kendisi gelişmekte olan bir ülke gelişmiş bir ülke değil, Fransa ile de öyle olur olmaz konuşarak boy ölçüşmeye kalkmasın.
Bizim politikamız her zaman Fransız halkını korumak, çıkarlarımızı korumak ve ülkemize, milletimize ileri demokrasiyi yerleştirerek hizmet etmek olmuştur. Tüm bu çalışmalarımızdan Türkiye olduğu gibi bütün dünya ve özelde de Ortadoğu halkaları, Müslüman ülkeler faydalanmıştır.
Bakın istisnasız tümü, hak ve hukuku, insan haklarını, hukuk sistemini bizden almıştır. Böylece modern çağdaş sistemlerin oluşmasına, gelişmesine Fransa katkıda bulunmuştur.
Peki, Türkler dünyaya ne öğretmiştir, ya da ne vermiştir? İki üç su kemeri, bir iki cami ve üçbeş köprü inşa etmekle medeniyet kurulmaz, ya da Afrika’ya bayrak dikmekle medeniyet kurulmaz. İnsanlığa Fransa gibi bir şeyler öğretmek ve onların gelişmesine katkıda bulunmak gerekir.
Örnekleri burada çokça sıralayabiliriz, Türkiye eğitim sistemini bile bizden almıştır. Bakın “Lise” sözcüğü Fransızca bir sözcüktür. Modern eğitimi bile biz öğretmişiz Türklere.
Sayın Davutoğlu! Sen biraz fazla heyecanlısın.
Fransa’yı yereceğine teşekkür ve takdir et, sende bizim sistemimizle okumuş bir adamsın ama size verdiklerimizi görmüyorsun. “
Teşekkürler Nicolas Sarkozy…
Sizin diyeceğiniz bir şey var mı?
Ama politikacılarımız, mangalda kül bırakmamaya devam ederek, sözde Fransa’ya ağır bedel ödetecekleri yaygarasından da geri durmazlar. İsviçre; “Ermeni soykırımı yoktur diyenlere hapis” çıkartan yasayı çıkarttığında; herhangi bir yaptırım uygulayabildik ya da bedel ödetebildik mi? Daha 9 vatandaşımızı katledip gemimizi basan İsrail’e bedel ödetemeyen Türkiye, bağımsızlığına kavuşmadan mı ahkâm kesmektedir? Allah aşkına, bugüne kadar kime, ne ağır bedel ödetebildiğimizi bir bilen var mı?
Daha dün pkk’nın terörist vekillerinden Sırrı Sakık, hem de meclis kürsüsünden alçakça Ermenilere soykırım yaptığımızı haykırırken; liberal, solcu ve pkk’lı sanatçı, iş adamı ve yazarlar, sözde Ermeni soykırımını tanıyarak özür dilemişlerken; o hainlere nasıl bir bedel ödetildiğini bir bilen var mı?
Şimdi de kalkmış kölesi olduğumuz Fransa’ya, güya bedel ödetecekmişiz…
Atmayın bu kadar! Hepiniz dinler arası diyalogun, aynı medeniyetin ve AB’nin kardeşlerisiniz…
En azından bahsi konu ettikleri Cezayir ve Ruanda ile ilgili Fransa aleyhine meclisten soykırım yasası çıkarabilirler mi? Sıkıysa, yasa çıkması akabinde herhangi bir milletvekili Ermeni soykırımını inkâr edebilir mi?
Haydi, hodri meydan!
Ayrıca, alışılagelen İslam’a ve Türklere hasım dâhili hainlere de ödül yağdırıp lehlerine propaganda yaptırmaya başlamışlar.
Yaşar Kemal adlı ne düğü belirsiz zat, Fransa’nın kendisine layık gördüğü ödülü, hem de Müslüman kanıyla beslenmiş eski Fransız genelkurmay başkanının elinden alıyor.
Haydin beyler, esip gürleseniz de çatı sökebilecek kadar bir fırtına olamazsınız…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder