Ben, Mehmet Ali Şadoğlu diyorum ki, “Dünyada adaletle hükmetmiş; barbar, zalim ve Fransa gibi acımasız emperyalist sömürücülere karşı mazlumları müdafaa ederek nerede zulüm altında inleyen varsa hiçbir çıkar gözetmeksizin yardımına koşmuş; ırk, din, güç ve zengin ayırımı yapmaksızın insanlığı yücelten erdemliklerle hak ve barış uğruna mücadeleden sakınmamış Osmanlı Devleti ve Müslüman Türkler; ne Ermeni, ne Kürt, ne Yahudi, ne Avrupalı ve ne de başka bir ırk ve dine mensup insanlara asla soykırım yapmamış, zulme kalkmamış, baskı ve şiddette bulunmamış, ayırım yapmamış, özgürlükleri kısıtlamamış, asimilasyona yeltenmemiş ve hiçbir toplumu yağmalamamıştır.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan R.Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AB’den sorumlu Egemen Bağış, bakanlar ve milletvekilleri, Fransa’nın aldığı söz konusu düşmansı karara açıkça karşı çıktıklarını deklare etmeliler. Aksi takdirde hainlik ve riyakârlıkla yaftalanacaklardır.
Hani, hepiniz Ermeni’ydiniz? Hrant Dink’in öldürülmesi akabinde sokaklarda, gazetelerde, televizyonlarda ve neredeyse Türkiye sathında Ermeni olmaktan gurur duyan kimlerdi? O zaman alkışlayanların büyük bir kısmı şimdi muhalefet ediyor, BDP gibi bir kısmı da sözde Ermenilere soykırım yaptığımız alçaklığını destekleyerek, Fransa’dan yana tavır alabilmektedirler. Hem de nerede? TBMM’de!
Başta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olmak üzere bazılarının, “köklü bir dostluğun ayaklar altına alınmasına tepkisiz kalamayız” açıklamaları bile, Fransa’ya doğrudan tepki gösterememe çekincesindendir. Tıpkı karşısındakinin gücünden korkan ya da çıkarlarına zarar gelebileceği endişesi taşıyanların mukabelede bulunacak bir yaptırımları bulunmadığından yahut sindiklerinden kamuflajlı bir acizlik taktiğidir. Güya dostluklarına bir halel gelmemesi için tepki gösteriyorlarmış. Oysa Fransa açıkça, “gölge etme başka ihsan istemem” tavrını kararlılıkla ortaya koymakta, dolayısıyla ezeli düşmanı Türkiye’yi dost değil güdülen bir köle bellediği gayet açıktır.
Ahmet Davutoğlu’da çok iyi bilmektedir ki, ne dün ne de bugün Fransa ile asla dost olmadığımız, çıkar ilişkilerinden öte samimi bir bağ kurmadığımızdır. Dolayısıyla ancak teslim olmuş tutsakların kullandığı söylemden vazgeçip, gürledikleri o bedeli nasıl ödeteceklerini merakla beklemekteyim. Bakalım, haykırdıkları gibi sessiz kalmayacaklar mı?
Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkanı olduğu CHP’nin kanlı devrimle köklü bir milleti başka bir hale dönüştüren felaketsi ihaneti görmezlikten gelerek, söz konusu soykırım inkâr yasasıyla Fransa’nın tarihine ihanet ettiğini açıklaması, sefil bir politikacının ne kadar gerçeklerden kopuk pespaye ve riyacı olduğunu kanıtlamaktadır.
Ayrıca Fransa parlamentosu önünde toplanan Türkler, gövde gösterilerini yasa çıkması akabinde hep birlikte Ermeni soykırımını inkâr etmeleri durumunda yiğitliklerini kanıtlayacaklar; ataları barbarları dize getirmek için canlarını vermişlerken, en azından onlar da 1 yıllık hapis cezasını göğüsleyecek onursal borçlarını ifa etmek zorundadırlar. Şüphesiz başta Araplar da olmak üzere tüm İslam âlemi, Müslüman Türklerin soykırım yapmadıklarını açıkça deklare etmeliler.
Diğer taraftan dinler arası diyalogcular ile medeniyetler arası ittifakçıların Fransa’yı geri adım attırma yönünde hiç etkileri olmamaları; asıl maksatlarının milletimizi ve İslam âlemini batının kulları yapmak olduğu da anlaşılmıştır.
Fransa ve Fransa lehine sessizce gelişmeleri izleyen AB ve ABD’yi hala dost ve müttefik görmeye devam eden Türk siyasetçiler, birkaç yüz bin hain Ermeni için Türkiye’yi ayaklar altına aldırabiliyorlar ise, işte bu, aleyhlerine apaçık bir lanettir…
“Onlar, Allah'ın lanet ettiği kimselerdir. Allah kime lanet ederse artık ona asla bir yardımcı bulamazsın.” Nisa 52
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder