Gıdası kan olan ABD’nin Müslüman ve sivil vahşeti devam etmekte; asla vazgeçmeyeceği kıyımlarla Afganistan’da çok sayıda çocuk-kadın-yaşlı demeden önüne geleni yok etmesi, ne lanettir ki iktidarlarca hukukî sayılabilmektedir. ABD gibi barbar bir devletin başına geçen Obama, estirdiği barış, dostluk,adalet ve hümaniste rüzgarının şeytani bir aldatmaca olduğu öncesinden bilinse de, parçalanmış masum cesetlerden kalkınacağını zanneden fırsatçı ve çıkarcı yandaşlarınca cezp edici bir ambalajla “umut kapısı” olarak toplumlara sunulabilmişti.
ABD Başkanı Obama, Afganistan’ın gayri meşru ve kukla devlet başkanı Karzai ve müstemlekesi Pakistan devlet başkanı Zerdari’ye kendi vatandaşlarını katlettirmekte, dünya ve diğer İslâm ülke hükümetleri de her türlü siyasi desteği acımasızca verebilmektedirler. Obama’nın bir ay önce açıkladığı Pakistan ve Afganistan ile ilgili şeytani stratejisini, bu iki ülkeyle birlikte geliştirip uyguladıklarını ifade etmesi, Hamid Karzai ve Asıf Ali Zerdari’nin nasıl birer hain olduklarını belgelemektedir.
Yaklaşık iki yüzden fazla masum insanı parçalayıp, köy, kasaba ve binaları yerle bir eden, yarım milyona yakın insanın ev ve yurtlarını terk edip sığınacak güvenli bir yer aramalarına neden olan ABD ve NATO, terörün tüm korkunçluğunu ortaya koymaktadırlar.
ABD’nin Müslüman halklara ve sömürgeci egemenliğini kabul etmeyen toplumlara karşı kurduğu komplolar ve canavarlıklar; haklı olarak hak, adalet ve istiklal uğruna mücadele veren direnişçileri meşrulaştırmakta, böylece insanlık onurunun kıyametsi ölümü engellenip, canlılığı sürdürebilinmektedir.
Halkın oylarıyla iktidara gelen Taleban, sırf Müslüman olduğu ve iman ettiği Allah’ın yasalarıyla ülkeyi idare etmek istemesi haçlıları ürkütmüş, geçmişteki çöküşlerini bir kez daha tatmamak adına demokrasi ve terör bahanesiyle yok edici saldırılara yöneltmiştir. Aynı gerekçeyle mazlum halkların savunucusu ve haçlı emperyalizmine direnen kahraman El-Kaide’yi de hedef alarak topyekun savaşa girişmeleri, İslâm egemenliğinden duydukları korkudan dolayıdır.
Hakkı, adaleti ve insanlığı mahveden caniler; güç ve kuvvetleri doğrultusunda kendilerince “doğru” saydıkları düşünce çerçevesinde katletmekte, dolayısıyla güçleri nezdinde haklı ya da haksız sayılarak, ya mükafatlandırılmakta ya da mahkum edilmektedirler.
Oysa tek doğru, yaratıcı Allah’ın vahiy ettiği doğru olduğu için, “o doğru” temel alınmalı, dolayısıyla o doğrulukta olanların kazanacağı, zalimlerin ise hezimete uğrayacaklarına şüphe duyulmamalıdır. Onlar, Allah için bir zaman mefhumu olmayıp, belirlenmiş bir süre bulunduğundan, zelil azabı tadacakları ve sürünecekleri gün ile ilgili hiç merak etmemelidirler… Bu dünyada gizli kalan yahut tam karşılığı bulmayan cezalar, mutlaka başka bir alemde görülecektir.
Bugün Türkiye’yi şok eden ve kırk dört masum insanın öldürüldüğü Mardin katliamı, tıpkı ABD ve İsrail canileri gibi, suçluların “kendi doğru” gerekçelerinden işlenmiştir. ABD ve İsrail’in katliamlarını meşru görüp sessiz kalan iktidar ve çevreler, onların ve diğerlerinkini de meşru saymalıdırlar. İnsanlığı bozarak korkunçlaştıran eğitimli ABD, İsrail ve müttefikleri, sokakta meydana gelen tüm vahşetlerin azmettiricileri ve sorumlularıdırlar. Unutulmamalıdır ki böylesi katliamlar tüm dünyayı saracak, mutlaka devletler ektiğini biçecektir. Dün izleyenler, bugün izlenmekte, yarın ise ne izleyen ne de izlenen kalıp, herkes acı ve dehşet içinde kıvranacaktır.
Her cani, aynı ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın yaptığı gibi katliamlardan sonra derin üzüntü duyduğunu ifade etse, hiçbir değer taşır, karşılıksız bırakılır ve affı mümkün olabilir mi? Üstelik devletsi o barbarların hiçbir yaptırıma uğratılmayıp bir de takdir almaları, şüphesiz katliamların sürmesini cesaretlendirmektedir.
Biliniz ki sokaktaki katiller, onlardan çok daha insaflı ve merhametlidirler. En azından pişman olabiliyor, özür dileyebiliyor ve yaptıklarından dolayı göz yaşı dökerek, vicdan azabı duyabiliyorlar. Onlar ise şeytandan da daha aşağı öylesi acımasız yaratıklardır ki, katlettikleri insanlardan haz duyup tatmin olabiliyor, amaçlarına ulaşabilmenin iğrenç zaferi içinde gururlanabiliyorlar. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez, Gazze’de giriştikleri korkunç soykırım ve yıkım ile ilgili kesinlikle özür dilemeyeceğini beyan edebiliyor ise, sokaktakilerine kızabilmek ve yargılayabilmek akılcı mı?
Hakkı, doğruyu ve adaleti lağveden materyalist devletler, şeytani politikalar ile zulmetmekte, vatandaşlarını ve insanlığı ya sömürerek, ya kıyarak, ya köleleştirerek, ya asimile ederek, ya da işgal ederek değerlerini biçmekte, kendilerine benzetmektedirler.
ABD ve İsrail’e geçit veren hiçbir devlet, sokaktaki suçluyu kınayamaz ve yargılayamaz…
Haydi, Müslüman referanslı başbakan Erdoğan ve dışişleri bakanı Davutoğlu; kardeşlerinizi katleden dostunuz ABD’ye göstermelik ve cılız da olsa bir tepki vermeyecek misiniz?
8 Mayıs 2009 Cuma
Sempatik Şeytan
Etiketler:
ABD,
Afganistan,
El Kaide,
İsrail,
Mardin katliamı,
Mehmet Ali Şadoğlu,
Müslüman Türkiye,
Taleban
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder