Aynı zamanda bir yaşamdır; karanlık ile aydınlığın odağıdır;
ruh ile bedenin dengesidir; ahiretin bir aynasıdır; düşünce ile davranışın sinesidir;
yeniden yaratılmanın delilidir; yalan ile doğrunun güdüsüdür; akıl ve kalbin
aksıdır; ruhun bedenden ayrılmasıdır; şeytan pisliğini gidericidir; Allah ile
beşerin sınırıdır…
Aslında her gün
ölündüğünün kimse farkında değildir. Tıpkı rengârenk yeşeren ve namütenahi
meyve ve sebzeler veren bitkilerin kuruyup çerçöp olması akabinde tekrar
yeşermeleri yani canlanmaları gibi!
Uyku öyle bir ibret
ve kanıttır ki, ruhun bedenden ayrılmasıyla gerçekleşir ve akabinde tekrar
bedenle bütünleştiğinde ise uyanılır. O anın derinliğini idrak edemeyerek
sıradan gören insan, yaşadığı hayatın inceliklerinden de bihaberdir. Doğarken
ölümle nişanlanan insanın hayattan ne anladığı, ölümden ne çıkardığı ile
orantılıdır. Dolayısıyla hayat hakkında bir şey bilmeyenler, ölüm hakkında da
hiçbir şey bilememektedirler.
Talebelerinden biri,
Konfüçyüs’e; “Ölüm nedir?” diye
sorduğunda;
Konfüçyüs, “Hayat hakkında
ne biliyorsun ki sana ölümden bahsedeyim.” demiş.
Yeryüzü ve gökyüzüyle
müteşekkil kâinattaki düzeni ve ahiret gerçeğini uyku özetlemektedir. Seküler
psikolojinin bilim adına uyku ile ilgili ortaya attığı teoriler gerçeklerden
öyle uzak ve ütopiktir ki, gözlemleme ve örnekleme neticesi rastlantısal olarak
nitelendirilen vakalarla ayniyet sağlayamadığı gibi çok farklı sonuçların doğmasına
anlam verememiş ve hiçbir çözüm gerçekleştirememiştir. Sadece antidepresan
ilaçlarla bedene baskı uygulanmak suretiyle ruh kontrol altına alınmaya
çalışılmış ve böylece insanlar büsbütün mahvedilmişlerdir. Ki, söz konusu
antidepresan ilaçların yan etkileri yorgunluğa, uyku bozukluklarına,
ajitasyonlara, uyuşukluklara, huzursuzluklara, halüsinasyonlara,
saldırganlıklara, unutkanlıklara, kişilik kayıplarına, kâbusa ve manik depresyonlara
sebep olmuşlardır.
Ruhu ve ruhsal
oluşumları özde reddeden bir düşüncenin hiç erişemediği ve bilgi edinemediği
ruhla ilgili somut bir yargıya gidebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla Psikanalistlerin
uyguladığı serbest çağrışım, rüya yorumları ve edim hatalarının çözümlenmesi
tek taraflı bir bakış açısının sonucu olamayacağı apaçık ortadadır.
Zaten bedenin ölümlü,
ruhun ölümsüz yani daima diri oluşu dünya ve ahiret hayatının tanımı için bir
anahtar olsa da; bedenin çürüdüğü mezarlar görünse de ruhun kıyamete kadar berzah
âlemine çekilişi görünemediğinden uyku ile gerçeklerde muhakeme
edilememektedir. Önemli olan görüleni değil, görülmeyeni bilebilmektir.
Bu sebeple Allah dilemedikten
sonra idrake sahip olabilmenin imkânsızlığı doğrultusunda söz ALLAH’ındır!
“Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir,
inanmazlar.” Yasin 10
“O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni
ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir,
bağışlayandır. “ Haşr 22
“Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda
iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini muayyen bir vakte
kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır.”
Zümer 42
“Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan),
gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye
gündüzün sizi dirilten (uyandıran)
O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber
verecektir.” En’am 60
“Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur.
Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve
yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O,
kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar
O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri
içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.”
Bakara 255
“O zaman katından bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya
daldırıyordu; sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (verdiği vesveseyi) sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve savaşta sebat
ettirmek için üzerinize gökten bir su (yağmur) indiriyordu.” Enfal 11
“Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir
ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su
sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü zinetini takınıp, (rengârenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını
sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi
kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte iyi düşünecek kavimler
için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.” Yunus 24
“Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu
bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce)
belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı
et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi)
gösterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde
bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza
ulaşmanız için (sizi büyütürüz).
İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına
kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale
gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine
yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir. “ Hac 5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder