O kadar böbürlenme; senden büyük ALLAH var!
Kur’an’daki Fecr
Süresinde bahsi geçen İrem Şehri, MÖ 3000 yıllarında Ad milleti tarafından kurulmuş
öyle bir ihtişama sahipti ki, günümüz Newyork, Paris, Tokyo, Dubai gibi nice
şehirlerden çok önde ve hiçbir ülkede benzeri olmayan nadide, halükarda yüksek
binaları ve mimari yapılarıyla zengin bir şehirdi.
Ad kavminin yaklaşık olarak milattan önce 3000 yılları civarında
Yemen’in güneyine yerleşerek burada İrem şehrini kurmuştu. 3000 seneden daha
fazla bir süre boyunca da burada ikamet etmişler ve milattan sonra ilk yüzyılın
sonlarına doğru da ecelleri doğrultusunda yok olmuşlardı.
Öyle ki Ad kavmi, tarihte
sütunları kullanan ilk insan topluluğu olup, başta Roma olmak üzere birçok
medeniyete ve mimariye ilham kaynağı olmuştu. İnsan aklının alamayacağı
zenginliğe sahip İrem Şehri, dilden dile dolaşarak efsaneye dönüşmüştü.
Büyük tufanın akabinde Hz. Nuh ve tebaasından bir kısmı yeryüzüne tekrar
ayak bastıktan sonra dünyanın başka bir köşesine yerleşmek için yol almışlardı.
Kendilerine Ad ismini veren bu kavim kara bitene kadar güneye ilerlediler.
Şimdiki Yemen’e ulaşan bu eski insanlar buraya yerleşip kendilerine İrem
şehrini kurmuşlardı.
Zenginlik ve güçleri
artınca iyice şımararak, tıpkı günümüzdekiler misali “Biz herkesten üstünüz. Onlardan farklı olmalıyız” diyen Ad Halkı, yaptıkları surlar ve devasa
yapılarla “Bizi kimse yıkamaz” kibri içinde böbürlendiler. Kendilerinden
olmayan yabancıları çok zayıf görür, işkence ve dayaklarla eziyette sınır
tanımazlardı. Hatta
kervanlar yollarını şaşırsın diye çölde yol izlerini siler ve birçok tüccarın
çölde kaybolup ölmesine sebebiyet verip, ülkelerine sokmak istemezlerdi.
Şüphesiz kibirleri ve zulümleri Allah’ı öyle kızdırmıştı ki, Ad kavmine Hz.
Hud peygamberi göndererek, kötü huylarından vazgeçmelerini, aksi takdirde
kendisinin gazabıyla karşılaşacaklarını bildirir. Fakat insanlar onu delilikle
ve yalancılıkla suçladılar. Hz. Hud’un seneler süren çabaları karşısında pek az
insan kendisine iman etmişti. Bunun üzerine Hz. Hud, Allah’a yakararak, elinden
fazla bir şey gelmediğini ve gazabını göndermesini diledi. Önce insanlardan su
esirgendi. Tek bir damla bile yağmur yağmamaya başladı. Hayvanlar susuzluktan
öldü. Topraklar kuruyup çatladı. Büyük bir kıtlık başladı. Hz. Hud insanlara
Allah’tan af dilemelerini ve bu kıtlıktan kurtulmalarını söyledi. Fakat
insanlar yine onu yalancılıkla suçlayıp yüz çevirdiler.
Böylece çok şiddetli bir kasırga halkın üzerine öyle çöktü ki, göz gözü
görmeyecek şekilde kumlar uçuştu, fırtınalar koptu. Tam yedi gün boyunca
görkemli İrem şehri birbirine katıldı. Bu felaketten sadece Hz. Hud ve birkaç
iman etmiş arkadaşı kurtulabilmişti.
Dünün Ad Milleti ve İrem şehri, kum fırtınalarıyla öyle yok olmuştu ki,
1980 yıllarında NASA’nın uzaya duyarlı uyduları ve yüzey tarama radarlarıyla
yerin yüzlerce metre altında kalıntıları bulunabilinmişti.
Varın günümüz şehirlerinin geleceğini siz düşünün!
Ancak İrem Şehrinden farklı olmayacakları muhakkaktır.
“Fecre,
on geceye, çifte ve teke, (her şeyi karanlığı ile) örttüğü an geceye yemin ederim ki, akıl sahibi için bunlarda elbette
bir yemin (değeri) var, değil mi?
Görmedin
mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine; direkleri (yüksek
binaları) olan, ülkelerde benzeri
yaratılmamış İrem şehrine, o vadide kayaları yontan Semûd kavmine, kazıklar (çadırlar,
ordular) sahibi Firavun'a! Ki onların
hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler. Oralarda kötülüğü çoğalttılar. Bu yüzden
Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı. Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir.
İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda
bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde «Rabbim bana ikram etti» der.
Onu
imtihan edip rızkını daralttığında ise «Rabbim beni önemsemedi» der.
Hayır!
Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik
etmiyorsunuz. Haram helâl demeden mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde
seviyorsunuz.
Ama
yeryüzü parça parça döküldüğü, Rabbin(in emri) geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman
(her şey ortaya çıkacaktır).
O
gün cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu
hatırlamanın ne faydası var!
(İşte o zaman insan:) «Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp
gönderseydim!» der.
Artık
o gün, Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.
O'nun
vuracağı bağı kimse vuramaz.
Ey
huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine
dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!” Fecr Süresi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder