Sözde İslam’ı kabul
edenlerin Allah’ın doğru yolunu değil de batılın eğri yollarına sapmaları öylesine
bir güvensizlik, riyakârlık ve şirktir ki, bedelini de zillet içindeki hakirlikleriyle
ödemektedirler.
Batıla,
diğer bir ifadeyle Hıristiyan ve Yahudilere karşı hür ve bağımsız olmadıkları
halde kendilerini Müslüman addeden İslam ülkelerinin gerçekte nasıl köleler
oldukları başta BM olmak üzere içinde yer aldıkları tüm organizasyonlarla
kanıtlıdır.
“Hür olmadığı halde kendisini hür sananlar kadar köle
yoktur.” Goethe
‘Para her şeyi yapar’ felsefeleriyle Kur’an’dan öyle uzaktırlar ki, para için
her şeyi göze almalarından vahyi satmakta hiçbir beis görmemektedirler.
Yeryüzündeki
yapıların en çürüğü nasıl bir örümcek yuvası ise, ekonomideki kalkınmaları,
yatırımları, ilerlemeleri ve zenginleşmelerinin tamamı her an yıkılabilecek bir
mukavemetsizliktedir; yalnızca cakadan ve keyfiyetten ibarettir. Benzerlerini yapabilmeleri
dahi neredeyse imkânsız olan geçmişteki nadide yapılar nasıl yerin binlerce
metre altında fosilleşmişler ise, güdümünüzdekilerin de hiçbir farkları
olmayacağı muhakkaktır.
Bu sebeple ölümlü insan veya ölümlü
şeylerle övünülebilinir mi?
Siyasette
haçlı-siyonist güçlerin güdümünde olan İslam maskeli münafık ülkeler, her ne
kadar ekonomide bağımsızlarmışçasına bir algı oluşturmuş olsalar da, tıpkı ruh
ile beden misali siyaseti, ekonomiden ayırabilmek imkânsızdır. Dolayısıyla
ekonomide de haçlı-siyonist güçlerin güdümü altında olmalarından hiçbir
inisiyatifleri bulunmamaktadır.
Siyaseten hür olmayanın ekonomide hatta
dinde hür olabilmesi asla mümkün değildir.
Allah
ve Resul’ünün birçok ayet ve hadisinde İslam’ın egemenliğine vurgu yapılıp, her
iş için indirilen hükümlerin dışında hiçbir düşünce, rehber veya çözümün
olmadığı; özellikle iman edenlerin başkaca yollara saparak arayışa girmemek
suretiyle Allah’a dayanıp güvenmeleri emredilmiştir. Ancak Müslüman görünümlü
münafıklar, Allah’a, Resul’üne ve Kur’an’a rağmen batıla yani taguta öyle bel
bağlamışlardır ki, ibadetlerini dahi batıl güçlerin izin verdiği kurallar
ölçüsünde yaparak, İslam’ı sömürmekte sınır tanımamışlardır.
Her
İslam ülkesinin artlarına Allah’ı almak yerine batıl güçlere sığınarak medet
ummaları hor ve hakir kalmalarına; böylece Allah’tan ne bir yardım ne de bir
destek alamamalarına neden olmaktadır.
Müttefik
olmak ve aynı çatı altında bir organizasyonda ya da koalisyonda bulunmak
haçlı-siyonist’ler nezdinde eşit bir paydalık sağlamamış; tıpkı bir şöhretliyle
selfie çektirmek misali fotoğrafta kalmaktan öte hiçbir anlam taşımamıştır.
Özellikle
Türkiye’ye amansız düşmanlık yapan müttefikleri olduğu baz alınırsa, Müslüman’ın haçlı-siyonist güçlere kölelik
yapmaktan gayri hiçbir hak ve hukukları olamayacağı kanıtlanmaktadır.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın batının haçlı-siyonist’i ABD’ye karşı doğunun haçlı-siyonist’i Rusya
ile yakın yani imansı bir müttefikliğe kalkışması, doğrudan Allah’ı yok sayma,
güvenmeme ve ortak koşmasıdır. Oysa yalnızca sözde iman ettiği Allah ile müttefikliğe
girmiş olsaydı; karşısında ne ABD, ne Rusya, ne AB, ne de bir başka küfür ehli
galebe çalabilirdi. Ancak kendiside diğerleri gibi bağlı olduğu rejim
doğrultusunda seküler-laik bir düşünceye sahip olmalı ki, din ile siyaseti yani
devleti ayırt etmesinden Allah’ın bağlayıcı hükümlerini gereksiz kılabilmektedir.
Yıllardır
nerede bir cihad ehli Müslüman var ise, ABD ve AB’ye teslim ederek hunharca
işkenceye uğratan ve katlettiren Erdoğan, bugün kendilerinden tek bir teröristi
geri alamamaktadır. Erdoğan, sorgusuz sualsiz Müslümanları teslim ederken öngörülen
hukuk ne ise, onların teröristleri teslim etmemesi de aynı hukuktur. Çünkü
onlara göre Müslümanlar insan değildir ve her hukuk yok edilmelerini emreder.
Bilinmesi
gereken şudur ki, Türkiye, onların ezeli ve ebedi düşmanı; müttefiklikleri ise
sadece efendi-kölelik boyutundadır.
ABD, ne Gülen ve
avenesini iade edecek; ne PKK/PYD/YPG’ya sırt dönüp Türkiye’nin yanında yer
alacak; ne de hiçbir haçlı-siyonist ülkesindeki Müslüman Türk düşmanlığı son
bulacaktır.
Kaşgarlı
Mahmud’un fevkalade beğendiğim bir sözü vardır. Der ki; “Kuru kaşık ağza, kuru söz kulağa yakışmaz”
Ama
öyle yakıştırıyorlar ki, haçlı-siyonist güçlerin köleleri olmalarına rağmen
bağımsızlık naraları atabilmekte ve yığınları kendilerine kul
yapabilmektedirler.
Müslüman olma ayrıcalığını ve şerefini
idrak edememiş insanlar, sonunda mutlaka yitirecekleri bedenlerini sözde muhafaza
edebilmek için ölümden ve savaştan kaçabilmekte; hiçbir şart ve koşulda
ruhlarına fiyat etiketi koymamaları gerekirken bedenleri uğruna şerefsizliği ve
münafıklığı taç yapabilmektedirler. Oysa
Müslümanlık öyle bir kıymet, kuvvet ve hazinedir ki, cennete ulaşabilmenin yegâne
anahtarıdır.
Haçlı-siyonist
medeniyetinin bekası için cihad nasıl tehlikeli bir şer ise, Erdoğan ve
diğerleri içinde şer olmalıdır ki, onların lehine cihad ehliyle
savaşabilmektedir.
Başta
Türkiye olmak üzere tüm İslam âlemi; ya haçlı-siyonist’lerin müstemlekeliğine
razı olup müttefiklik adına diz çökmeye devam ederek korunabileceklerini
sanacaklar; ya da İslami hürriyet için şehadete koşacaklardır.
Ancak
“ne şiş yansın, ne kebap” düşüncesiyle fani dünya çıkarları adına köleliğe razı
olup zalimi koruyanlar zilletliklerini sürdüreceklerdir.
“Dinlerine
uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar
da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur.
Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki,
Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.”
Bakara 120
“Ey iman
edenler! Yahudileri ve hıristiyanları
dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını
tutarlar). İçinizden onları dost
tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.”
Maide 51
“Fitne
ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların
yaptıklarını çok iyi görür.” Enfal 39
“Allah ve
Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve
kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve
Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”
Ahzab 36
“(Resûlüm!) De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz
gelmemiş ise) o takdirde de,
yaşatılacağınız süre çok değildir.” Ahzab 16
“Allah'tan
başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva
edinir; hâlbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi! “
Ankebut 41
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder